2- Ecelim

105 5 0
                                    


'Ya işte sonra telefonumu aldı ve kendi numarasını kaydetti. Sonra seni arıycam, telefonunu aç, gibi bir şey söyledi. Anlamadığım ise kendi numarasını kaydetti, ama benim numaramı almadı. Nasıl bulacaksa artık. Neyse.. Kendini te-' derken telefonum çaldı.

1 Nisan'da yaptığım süt şakası ile okullar iki gün tatil edilmişti. Zaten diğer iki gün ise Cumartesi, Pazar'dı. Yani dört gün tatilimiz vardı! Şu anda bizim evde ve o günü anlatıyordum.

Telefona baktım. Ecelim arıyordu. Pardon? Ecelim arıyordu! İyi de benim numadamı nereden bulmuştu? Çok bekletmeden açtım. 'Kaç saattir bekliyorum haberin var mı?!' sesiyle ürktüm. Çok bekletmemiştim ki! Sadece üç kere çalmıştı! Bunları söylemek yerine basitçe özür diledim ve diyeceğini beklemeye başladım.

'Bir saat sonra, o sinema salanunun önünde ol! Ayrıca, bekletirsen ödetirim!' dedi ve kapattı. Bu ne cürret! Normal zamanda sırf onun inadına geç giderdim. Fakat, bu adamdan korkuyordum. Telefonu sonunda kulağımdan çektim ve Aslı'ya baktım. O da Bay Ecel'in arkadaşını görmüş. Biraz kavga etmişler işte. Senin arkadaşın, nasıl benim arkadaşımı kaçırır?! temalı. Sadece bu kadarını biliyorum. Gerisini bana bu akşamki kızlar gecemizde anlatacaktı. Fakat Bay Ecel ile buluştuktan sonra bu olur mu bilmem. Aslı'nın birazdan nefes bile almadan sorulara karşılık, telefonumu da aldım ve koşarak evden çıktım.

Uzun zamandır dolabımın karşısında bugün ne giysem? programı çekiyorum. Ve hiçbir şey bulamadım! En sonunda, bir şort ve sıfır kol bir üst giydim. Ve tam on dakika önce oraya gittim...

Tamı tamına yarım saattir burada bekliyordum ve hala gelen giden yok! Hayır yani, kendisi geç kalma diyor ve o geç kalıyor! Bir insan yaptığı bir şeyi başkasına yapma dememeli. Çünkü o kişi bunu ciddiye almaz. Ben neden ciddiye aldım? Bir an elim yüzüme gitti ve yüzümü yokladım. İki gözüm, bir burnum, bir ağazım ve iki kulağım vardı. Kesinlikle insandım. O zaman ciddiye almam normal miydi? Ya da ben normal, diğer insanlar anormaldi? Ya da ismini bilmediğim, fakat kendini benim ecelim sanan kişi anormaldir? Ya da herkes kendini normal sanıyordur fakat anormaldir? Ya da herkes normaldir? O zaman deliler de mi normal? Çünkü, herkes kelimesi delileri de içine alıyor. Yok, ben bunu anlamadım. Bence bu soruyu Einstein bile çözemez. Başımı iki yana salladım. Bu çok saçmaydı. Tabii ki de Einstein bu soruyu çözebilirdi.

Karşıdan gelen Ecelim ile oturduğum banktan kalktım ve yanına gittim. 'Kaç saattir bekliyorum, haberin var mı?!'

'Bana hesap mı soruyorsun?' diyince sustum. Bana ilk defa bağırmadan konuşmuştu! Bu da bir gelişme yani.

'Üzgünüm,' dedim kendimi bile şaşırtarak. 'Niye çağırdın beni?'

'Çimdiğin hesabı,' dedi ve devam etti. 'Kendini af ettirene kadar, takılacağız. Sonra sen kendi yoluna, ben kendi yoluma'

Şaşkınca ona baktım. Benimle takılmak mı istiyordu? Peki, kendimi nasıl af ettirecektim?

'Peki, ben seninle takılmak istemezsem?'

'Öyle bir şansın yok,' dedi ve bir sigara çıkardı. Yüzümü buruşturmama rağmen, yaktı ve ağzına götürdü. Devam etti. 'Ben ne istersem yapmak zorundasın'

Ona şaşkınca baktım. Hayır, istersem gitmem. Evde yanımda korumalar ile beni alamazdı. Ama içimden bir yerlerde gitmelisin, hem biraz aksiyon olur. Dışarıdaki karınca bile senden daha fazla aksiyon yaşıyordur! diyordu.

'Hayır var, evde korumalarım var ve onları geçemezsin.'

'Bu kadar emin konuşma' dedi sadece. Bankta boş boş oturuyorduk ve sinemaya gelen insanları izliyorduk. Ah pardon! Ben izliyordum, Bay Ecel ise etrafa boş boş bakıyordu. Biraz sonra sıkıldım ve konuşmaya başladım.

'İsmin ne?'

'Bundan sana ne?'

'Takılıcağımızı söyledin. Sana hep Bay Ecel diye seslenmek istemiyorum'. Kısa bir an bana baktı. Ben güler zannediyorken, yüzünde bir mimik bile kıpırdamadı. Biraz daha sessizce oturduk. Bu çom sıkıcıydı! Ben tam ağzımı açacakken 'Batu' dedi. Ona anlamayan bakışlar attım. Öyle bakmaya devam edince bana döndü. Ben açıklama yapacak zannediyorken, o sadece 'Salak mısın?' demekle yetindi.

'Adım,' diyince adını söylemesini bekledim fakat söylemedi. Hadi ama, Acun bile daha az bekletiyordu. Birazdan reklam arası yazarsa hiç şaşırmam. Öyle bakmaya -halâ- devam edince sigarasını attı ve ayağıyla ezdi. 'Adım, Batu' diyince sonunda jetonum düşmüştü. İlk önce adını söylemişti, fakat ben anlamamıştım.

Biraz daha böyle oturunca yerimde kıpırdandım ve Bay E- pardon. Batu'ya döndüm. 'Sen beni nasıl aradın? Kendi numaranı kaydettin ama benim numaramı almadın'

'Çevrem geniş'

Aslında şu anda, benim numaramı sana kim verdi! diye cırlamak vardı ama sustum. Kavga etmek istemiyordum. Yine sustu, sustu ve sustu. Susurak nasıl kandimi af ettirebilirim?! Aslında bence bir özür bile yeter ama, paşamız kabul etmiyor!

'Uçan domuzlar diyorum, ne kadar ilginç!'

'İlginç olduğunu anlamıştım'. Ağzım açık ona baktım. 'Sen bana domuz mu dedin?!' dediğimde beni takmadı bile. Şu anda buradan çekip gidebilirdim ama gitmek istemiyordum. Aslı ve onun soruları hiç çekilmiyordu. Cevap vermedim ve oturmaya devam ettim. Yerinden kalktı ve bana baktı. 'Yarın, sana mesaj attığım yere gel. Eğer gelmezsen aileni ve korumalarını ziyarete gelmekten çekinmem.' dedi. O arkasını dönüp giderken ben oturduğum yerde ne yapacağımı düşünüyordum. Eve gidemezdim, Aslı'nın sorularında boğulmak istemiyordum. Başka şansım var mı? Hayır. Peki, ben ne yapacağım? Tıpış tıpış eve gideceğim..

'Sen ne yaptın?' dedi bana merakla bakarken. 'Ben susar mıyım canım?! Tabii ki susarım! Hatta şimdi susadım! Su içip geliyorum!' dedim ve mutfağa koştum. Masaya oturdum ve beklemeye başladım. Ne diyecektim? O bana domuz dedi ben de bir şey demedim mi? Beni keserdi, özellikle de Aslı. Belki fazla abarttığımı falan düşünüyorsunuzdur. Aslı ve ben kesinlikle domuzlara nefret duygusundan daha fazlasını besliyoruz. Bir kere onlar kendi dışkılarını yiyor! Bu bile yeter!

Yanına çıktım ve kapıdan ona baktım. Uyuyordu. Uyuyordu! Dualarım kabul oldu! Açıklamak zorunda değilim! Ellerimi hızla birbirine çarptım. Sonuç: uyanan bir Aslı! İyi halt yedin Dilan...

'Sonra elinde mısırlarla bir çocuk geldi. Bana şu kız ve arkadaşım nereye gidiyor, duydun mu? dedi. Hayır yani, git arkadaşına sor dimi yani! Bende onun arkadaşı olduğunu öğrenince, bağırmaya başladım. Ben vuruyorum, çocuk gülüyor! Benim elim koptu vurmaktan, çocuk hala gülüyor! Ben küfür ediyorum, çocuk hala gülüyor! Dilan, bu çocuk hep gülüyor ya!' dedi sonunda nefes alan Aslı. Ona bir şey demediğimi söylemiştim, ve sadece basit bir yara ile atlattım. Kaçarken kapıya vurmuştum ve kanamıştı. Kolum hala yanıyor!

Saat sabahın yedisiydi. Telefonuma gelen mesaj sesiyle, telefona baktım. Mesaj Ecelim'dendi.

Kimden: Ecelim

Saat birde Blue Bar'da ol. Gelmezsen, evini basarım.

Ben ve bar mı? Bu kedi ve köpem gibi bir şey!

CimcikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin