4- Ateş Koleji

40 2 0
                                    


Kolumu deşecek şekilde dürtüldüğümde sinirle gözlerimi açtım. Karşımda bana bakan, sırıtık bir Aslı görmemle göz devirdim ve kafamı yine yumuşacık yastığıma koydum. ''Dilan kalk! Nazlı teyze ne güzel şeyler yapmış! Dilan hadi, bak sen kalkmazsan bana da yedirmez'' Kafamı kaldırdım ve ''Çıkarcı pislik'' diyerek odamdaki küçük banyoya gittim. Elerimi ve yüzümü yıkayarak geri çıktım. Aslı Hanım benim kıyafetlerimi seçmişti bile. Ama kızın hakkını yemiyim zevki güzeldi. Aslı'yı odadan def ettikten sonra kot şortu ve beyaz üstümü giydim. Üzerine biraz abartılı bir kolye ve bilezik taktım. Bu sayede çok sade olan üstüm, takılar yardımıyla gayet güzel olmuştu. Öyle ki, bu halime Nur Yerlitaş bile kuş uçurabilirdi. Son olarak takılarıma uygun olarak kahverengi ayakkabılarımı da giydim ve kendimi aynada süzdüm. ''Kuş uçtu beybi!'' dedim ve koşarak aşağı indim.

Yemeğimizi yemiş ve okula gidiyorduk. 'Ateş Koleji' yazan tabelayı görünce yine gözlerimi devirdim. O nasıl bir isimdir? Mustafa abi geldiğimizi söyleyince kısaca teşekkür ettim ve arabadan indik. Konuşa konuşa sınıfımıza girdik. Sonunda İngilizce Hocası girince bütün sınıf sustu. Kadın sertti abi. Bir tane cetveli var, dört yıldır kırılmadığı söyleniyor. Kadın herkesi rezil etmekte usta, tabii farklı yöntemlerle. Bize ilk okulmuşuz gibi davranıyor. Ödevini yapmayanları cetvelle dövüyor, sözünü dinlemeyenleri ise koridorda tek ayak üstünde bekletiyor. Gerçekten psikopat!

Yerine oturduğu gibi kafasını masaya koydu. Bu onun dilinde 'Sizi bu günlük serbest bırakıyorum Ali Baba'nın çiftliğinden kaçan canavarlar' demek oluyor. Sınıfta Kerem dışındaki herkes telefonlara sarıldı. Kerem ise büyük bir sevinç ve mutluluk ile matelatik kitabını çıkardı, soru çözmeye başadı. Bu çocuğu anlamıyorum. Dünyada telefon, tablet, bilgisayar gibi güzel şeyler varken neden matemetik? Okul ile geziye gittiğimizde bile soru çözüyor. Öyle ki, hayvanat bahçesinde bir maymuna benim anlayamadığım bir şekilde soru sormuştu. Maymun sorusuna cevap vermeyince 'Siz akkılı hayvan falan değilsiniz. Bizi kandırmışlar!' diyerek ağlamıştı. Çevremde neden normal insan yok?

İçeriye nöbetçi öğrenci girince tüm gözler ona döndü. Kızın yüzü kızarmıştı. Sonunda kendine gelmiş olacak ki, ağzını açabildi. ''Ş-Şey Dilan Koç'u müdür bey odasına çağırıyor'' dedi ve gitti. Hoca hariç tüm sınıf bana 'Yine ne halt yedin lan?' Bakışı atarken ''Bir şey yapmadım'' dedim ve omuz silkerek sınıftan çıktım. Kapının önüne geldiğimde kapıyı çaldım, gel sesi duyulduğunda içeriye girdim. Ben daha ne olduğunu anlamadan müdürümüz konuşmaya başladı.

'Hemen lafa giriyorum. Biliyorsun ki sene sonu yaklaştı. Her yıl yaptığmız gibi bu yıl da bir kutlama yapacağız. Ben dahil herkes senin ne kadar coşkulu, eğelenceli, deli dolu ve çılgın olduğunu biliyoruz. Ve bu özelliklerinin partiye de lansımasını istiyoruz. Bütün öğretmenler olarak. Tabii Kemal Hoca hariç. O klasik müzik ve konuşmalı bir parti istiyor. Matemetik soruları da istiyor tabii'' Müdürü elimle durdurdum. ''Ben hallederim, yeterki Kemal Hoca'nın dediği gibi olmasın.'' Müdür gülümseyerek beni onayladı. Sırf matemetikçinin inadına harika bir parti organizasyon edeceğim. Kerem buna üzülebilir ama... Açıkçası umrumda değil. Odadan çıktım çıkmasına ama çıkmaz olaydım. Batu ile göz göze geldik. Tek ayağı duvarda, elleri göğsünde bağlı bir şekilde duruyordu. Kötü havası veriyordu... Fakat ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Yüzü bile o kadar masum bakıyordu ki. Gözleri sertti. Çok sert. Bir yandan da o kadar yumuşak... Bunu anlatması o kadar zor ki. Ne olursa olsun. O kötü değildi ve ben bunu kanıtlayacaktım. Neden olduğunu bilmiyorum. Ama kanıtlayacaktım.

Yanına adının Burak olduğunu öğrendiğim çocuk geldi. Batu kadar olmasa da yakışıklıydı ve kızların dikkatini çekiyordu. Yani adını öğrenmem zor olmadı. Ben gözümü Batu'dan alamazken, O Burak gelince bana bakmadan gitmişti. Gözlerimin neden dolduğuna anlam veremezken, hemen yaşlarımı sildim. Sildim ama yine doldu. Gözlerimi kapattığımda ise bir yaş gözlerimden süzüldü. Neden ağlıyorum? Bunun cevabını ben bile bilmiyorum. Batu gittiği için mi? Hayır, O'nu daha yeni yeni tanıyorum. Hatta tanıyamıyorum. Kemal Hoca'ya kızdığım için mi? Hayır, ben böyle bir şey için de ağlamam. Amaan, dedim kendi kendime. Ne içinse, için. Boşver, öğrenince ne olacak?. Kendime hak verdim ve boşverdim. Sınıfıma gittim.

Son süslemeleri de koydum mu her şey tamamdır. Okul bitmiş ve eve gelmiştik. Aslı'yı evden attım ve şu anda iki kişilim masayı hazırlıyordum. Yemek yapamadığım için sipariş etmiştim. Yine de güzeldi. Aynı filmlerdeki gibi. Beyaz bir masa, kırmızı mumlar ve loş bir hava. Bunların hepsi Batu ve O'nun saçma düşüncesi. Kendimi O'na affettirmem gerekiyormuş. Ben olsam para isterdim. Paraya ihtiyacım olmasa bile beleş olan herşey güzeldir. Şimdi siz diyeceksiniz O çirkef kardeşin evden nasıl gitti? Kardeşinize beş yüz lira verirseniz her yere gider.

Telefonu elime aldım ve Batu'yu aradım. Bir dakika sonra falan açmıştı. ''Sen kaba bir şey söylemeden konuya giriyorum!'' diye heyecanla atıldım. Arkadan kıkırdama sesi gelince sinirlendim. Bana güldüğü için değil, O'nun gülüşünü göremediğim için. ''Kendimi affettireceğim. Mesaj attığım adrese gelir misin?'' Ben ondan olumsuz bir cevap beklerken O ''Bekliyorum'' demiş, ve suratıma kapatmıştı. Hemen mesaj attım ve oturup beklemeye başladım.

Zil çalınca koşarak kapıya baktım. Karşımda Batu'yu görünce gülümsedim. Gelmişti! ''Yemek hazır.'' Cevap vermeden içeriye girdi. Sofraya baktı ve oturdu. ''Gerçekten hazırmış. Sen yaparsın diye düşünmüştüm.''

''Yemek yapmayı bilmiyorum'' dedim ve karşısına oturdum.

Yemeğimizi yemiştik. Şimdi ise Batu gidiyordu. ''Affedildim mi?'' dedim ve merakla cevabını beklemeye başladım. Affederse bir daha görüşür müydük? Beni tercüme etmiş gibi ''Benimle görüşmeye devam etmek ister misin?'' diye sordu. Batu? Bana? Soru? Sordu? Daha da önemlisi ne diyecektim? ''Evet dersem ne olacak?''

''Hiçbir şey. Ben ne dersem o. Bu sadece önemsiz bir soru''

''Hayır Batu. Seni bir daha ömrü hayatımda görmak istemiyorum''

''Yemekler hazır olduğu için affetmedim. Başka bir yöntem dene'' dedi ve göz kırparak gitti.

Ben? Dilan Koç? Daha iki gün önce tanıştığım adamın gitmesini... İstemiyordum. Hoşlanmıyordum, sevmiyordum, aşım değildim ve takıntılı oa değilim. Ve en can alıcı soru.Kısa zaman içinde benim kafamı bu kadar karıştıran bir adamdan neden ayrılmak istemiyordum ve... Neden şu anda arkasından sırıtıyorum? Filmlerdeki gibi sinirlenmem gerekmiyor mu?

-----

Tanıtım silinecektir ve karakterler 18 değil 16 yaşındalar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CimcikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin