GERÇEK
2.Bölüm
Saat gelince kafeye gidiyorum ve bir latte söylüyorum. Yine romanımı okuyorum. Bekliyorum ama... biliyorum boşuna. Yinede içimden bir ses neden ne kadar sürerse sürsün bekle diyor ki... Artık kitabı okuyor gibi yapmaya başlıyorum. Çünkü beynimde dönen konuşmalar,anılar,neden yaptığımı bilmediğim çocukça çılgınlıklar beni rahat bırakmıyor. Saatime baktığımda 23,00 ı görüyorum.
Hesabı ödeyip çıkıyorum. Hemen arkadaşımı arıyorum.
"Kuzum. Annenize canımın sıkıldığını o yüzden abimin beni size bırakacağını söylesene. Bu saate kadar dışarıdaydım. bizimkiler de sizde biliyor."
"Ne işin var senin dışarıda."
"gelince anlatırım kuzum."
"tamam çabuk gel görüşeceğiz."
Dolmuştan arkadaşlarıma giden yolda iniyorum ve kapıyı çalıyorum.
Rüya kapıyı açıyor ve içeriye giriyorum.
Her şey doğalmış gibi odaya geçiyoruz. Annesi uyuduktan sonra konuşmaya başlıyorum.
"Ablan gelmedi değil mi daha?"
"Gelmedi de... Noluyor sana? kızım ne yapıyordun bu saate kadar dışarıda."
Başımdan geçenleri anlatıyorum. Eminim Çisem olsa döverdi beni. ama Rüya daha nazik yaklaşıyor. Yinede kafama bir tokat yiyorum.
"Yalnız bana bi’şeyler hazırlayalım Rüya. Çok açım ben."
"Yeseydin kafede bişeyler."
"He çok zenginim ya. Ne zaman geleceği bile belli değil. Boş oturmayayım diye zaten kahvelere para gömüyorum."
Rüyanın yaptığı yemekleri yemek gerçek bir zevk. Böyle hamarat bir arkadaşım olduğu için çok mutluyum.
Sabah uyanınca yine rüyanın hamaratlığıyla hazırladığı kahvaltıyı yiyorum.
Sonra beraber test çözüyoruz. Çoğunlukla matematik sorularını ona soruyorum. Zaten duraksız test çözmemiz imkansız bu yüzden birşeyler ye,iç,konuş derken saati 3 ediyoruz.
Evime gidip üstümü değiştiriyorum.dizüstü bilgisayarımı da alıp çıkıyorum. Yazdığım kafeye giderken bir kırtasiyeden eski gibi görünen bir defter ve tükenmez kalem alıyorum. Bilgisayarıma onun için yazdığım metinler vardı. Onları geçirmek ve kutuya koymak istiyorum.
Kafeye gelince yine aynı şekilde bir latte istiyorum ve bilgisayarımı açıp yazıyı okumaya başlıyorum.
"(...)Korkunç bakışlarına bakınca mutlu olan tek insan benim galiba. Ama herkes söylüyor. Sen bana seni ilk gördüğüm günkü kadar kötü bakmıyorsun artık. Beni bilmiyorken bana o kadar kötü ve sinirli bakıyordun ki fark ettiğini ve beni hiç beğenmediğini düşünüyordum. Ama tüm bu olaylardan sonra bana daha ılımlı baktığını görüyorum. hatta bana bakıp gülümsüyorsun. Ama bu gerçekten nadirden de öte bir şey.(...)"
Masama konan bardağın sesiyle başımı kaldırıyorum.
O geldiğini düşündüğüm için bir anda aklım gidip geliyor. Güzel bir deneyim oldu bu. İlk an gerçekten korkunç olacak.
"Üzgünüm korkuttum."
"yok. Yani sorun yok."
Kahvemden bir yudum alıp garsona sesleniyorum.
"sen çok iyi birine benziyorsun. Sana bir kağıt vereceğim. eğer ben gittikten sonra etrafına bakınan bir erkek görürsen bunu ona verir misin?"
"Tabii ki."
"ha bir de... Allah aşkına hangi marka bu kahve? çok güzel."
"Bu kahveyi patron yapıyor. Yani farklı bir şey yapıyor ama ne olduğunu kimse bilmiyor."
"Normal Latte gibi değil çünkü tadı.Neyse teşekkür ederim."
Kapının açılış sesiyle hızlıca kapıya bakıyorum. Gelen yine Kaya değil. Ama bu adamı ben bir yerden hatırlıyorum sanki.
Telefonum çalınca gelen kişiyi daha fazla düşünmek yerine telefonumu açıyorum.
"Şimal senin sorunun ne ya? Kızım kapandı gitti işte ne deşiyorsun konuyu."
"Çisem bi dur. Saol bende iyiyim. Bu arada hiç kurcalama onu. ben kararımı verdim. Unuttuğum ne varsa hatırlayacağım. "
"İyi hatırla."
"Bak bana trip atma.Kaya konuşmak için beklediğimi biliyor sonuçta. bugün olmasa yarın gelir."
"Umarım gelir."
"Tamam uzatma. sen nasılsın? okulda durumlar nasıl?"
"İşte Çınar… Başka ne olsun…”
"Tabi senin tuzun kuru... neyse…"
Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatıp yazıma dönüyorum. Açılan her kapıda kafamı kaldırıyorum. Ve en sonunda gözlerimde biriken yaşlar yüzünden lavaboya gidiyorum ve elimi yüzümü yıkıyorum. Aynadaki yüzüme dikkatlice bakıyorum. "Doğru... neden böyle bir kız için gelsin ki.!"
Hızlıca çıkıyorum ve birine çarpıyorum.
Arkama bile bakmadan giderken biri kolumdan tutup "Dağdan mı indin sen?" deyip beni kendine döndürüyor.
"sen..."
O da bende bir anda duraksıyoruz.
"Köpecik..."
"sensin köpecik. Adama bak ya. Burada da buldu beni. Ne oldu? Yoksa yanlışlıkla mı geldin buraya da?"
"Ben buranın..."
"Buranın ne?"
"Çalışanıyım."
"İyi özür dileriz. oldu mu? mutlu musun? Şimdi rahat bırak beni."
"Neden buradasın?"
"Sana ne?"
Başka bir şey söylemeden masama dönüyorum. Kaya yı beklerken başıma neler gelecek Allah bilir.
Metni de,romanı da hatta test kitabımı bile bırakıyorum. Sadece düşünüyorum. Gözlerimin ağırlaştığını hissediyorum ve yavaş yavaş uykuya dalıyorum.
"Hanımefendi.... Hanım efendi... Hey köpecik."
"Ne köpeciği be."
Uykulu gözlerimle ona bakıyorum. eşyalarımı toplamaya başlıyorum. Her şeyi toplayıp ayağa kalkınca tepeden tırnağa süzüyorum onu.
"Bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii."
"Buraya gelip... bana bakan ya da... ne bileyim... şüpheli duran birini gördün mü?"
"Yok hayır görmedim. Neden sordun? He anladım. birini bekliyorsun."
"Evet. bekliyorum. Ne olmuş yani?"
numaramı bir kağıda yazıp ona uzatıyorum. bir gün ben gittikten sonra öyle biri gelirse verirsin bu numarayı.
"sapığın birine denk gelmesin."
"sorun yok. olay bittikten sonra hattımı değiştireceğim zaten. Aman sana neden anlatıyorsam."
"Tamam merak etme sen."
hafifçe gülümsüyor. gözlerine bakınca başımı eğiyorum.
"Neyse teşekkürler" deyip kapıya doğru yürüyorum.
Dışarıdaki karanlığı görünce ürperiyorum. bir dakika kadar bekliyorum. sonra kulaklığımı takıp son ses bir şarkı açıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK
RomanceGERÇEK Aşkı bile unutuyor insan... büyük aşklar bile zihinden kaybolup gidiyor ama bir türlü bitmiyor. Gelmeyeceğine emin olmadan soluklamış o duygular zihinden silinse de kalpten silinmiyor. Seni kalbimden sildim ve artık yeni aşkımla mutlu olmaya...