4.BÖLÜM

28 4 1
                                    

GERÇEK

4.Bölüm

"Kaya..."

"Ben Ali. Ara demiştim ama baktım aramıyorsun."

"Üzgünüm. unutmuşum. Malum annem uyumamış. Tabi biz daha özgür olamadık."

"Özgür olmamayı tercih edersin. Hep tek yaşasan anlardın."

"Yok canım sorunum yok zaten. Sadece... Bazen evde tek olmak iyi hissettirir insana."

"Yarın bekliyorum."

"Merak etme geleceğim. Daha uzun bir süre böyle olacak galiba. Bu arada bir yere gitme. Yarın seninle konuşmak istediğim bir şey var."

"peki."

hemen uykuya dalıyorum.

Uyanır uyanmaz yüzümü yıkayıp peeling yapıyorum. sonra da kahvaltı bile yapmadan üstümü değiştirip çantamı da alıp çıkıyorum.

Yolda bir simit alıp kafeye doğru yürürken yiyorum. İçeri girince aynı masaya oturuyorum.

Biraz oturunca Ali elinde kahve bardağıyla geliyor.

"Bu patronun özel kahvesi. Ama merak etme. Benden bu."

"Teşekkür ederim. Eğer patronun izin verirse biraz konuşabilir miyiz?"

"Tabii." diyor ve karşıma oturuyor.

"aslında ben... kötü anlamda söylemiyorum bunu. ama... neden bana bu kadar iyi davranıyorsun?"

"Çünkü bana yağmurda kalmış bir ev köpeğine anımsatıyorsun. Yardıma ihtiyacın var gibi ama bunu söyleyemiyorsun. Ama nasıl çözeceğin hakkında da bir fikrin yok."

"S... Sen..." ağzım açık hiçbir şey söylemeden duruyorum.

en sonunda kendime geliyorum ve derin bir nefes alıp sakince konuşuyorum.

"Yani sen bana a... acıyor musun?"

"Öylede dene bilir galiba."

"Eğer mecbur olmasaydım burada bir an bile durmazdım. Küstahsın. Sen kim olduğunu sanıyorsun? daha dün tanıdığın birine yardım etmek sana mı kaldı. Acınacak neyim varmış?"

bağırırken gözümde biriken yaşlara hakim oluyorum.

"Be..."

"Defol. Sakın bir daha benim oturduğum masaya yaklaşma."

"Ben..."

"Sen umurumda bile değilsin. Defol yanımdan."

en sonunda yanımdan kalkıyor. Arkasından getirdiği kahveyi de alarak yürümeye başlıyorum. Başka bir garsona "Ben bunu mu istedim. Ne diye bundan getiriliyor bana."

"Üzgünüm efendim. Bi karışıklık..."

"karışıklık olmasın. Ben hep aynı şeyi içiyorum."

Garson kahveye bakıyor. Sonra da bana beni süzer bir şekilde bakmaya başlıyor.

"Ne var?"

"Yok... yok bir şey. hemen sizin istediğiniz kahveyi getireceğim."

masama dönüyorum.

Kollarımı masaya koyup başımı da üstüne koyuyorum.

Ne yapıyorum ben? kimi bekliyorum? kime olan sinirimi kimden çıkarıyorum?

Gözlerimi kapatıyorum ve belli belirsiz bir uykuya dalıyorum.

Masaya düşen bir şeyin gürültüsüyle yerimden fırlıyorum.

"Manyak mısın sen ya?"

"Beklenen arkadaş için hayatını mahvetmek mi istiyorsun?"

"Hala burada mısın sen?

"Burası benim iş yerim. Unuttun mu?"

Şeker bir gülümseme atıyor gözlerime. Bende istemeden gülüyorum.

"Haklısın. Dağdan gelip bağdakini kovuyorum bende."

ikimizde masaya oturuyoruz.

"eee? ne diyordun sen?"

"Ders çalışmıyorsun."

"Çalışmak istemiyorum ki."

"Sınava girecek olan sensin. O değil. Hem... onun seni mahvetmesine izin veremezsin."

"Diyorsun?"

"diyorum tabi."

"Eeee? Hangi dersi çalışacağız?"

"Dil ve anlatım."

"Sen beni öldürmek mi istiyorsun?"

"Neden?"

"Neden zor bir dersle başlıyoruz ki? İngilizce olmaz mı?"

Neden şımarıyorum ben? Tanımam etmem adamı.

Ama elimde değil ki... Yanında çocuk olasım geliyor. Galiba benden yaşça büyük olduğu için. hem... ne zararı olabilir ki?

"İngilizceden anlamam ben güzelim. İyi olduğum dersi anlatmaktan başka çarem yok."

Ne oluyor ya. Ne güzelimi...

Açtığı test kitabıyla önce soruları bana çözdürüyor. sonra nasıl çözdüğümü soruyor. Yanlışları anlatıyor. Özel bir öğretmen gibi...

En sonunda "sıkıldım" deyip arkama yaslanıyorum ve ellerimi başımda birleştiriyorum..

Ben ona bakarken bir anda bana dönüyor. Göz göze geldikten bir iki saniye sonra başımı çeviriyorum.

acayip dudak hareketlerime engel olmaya çalışsam bile olmuyor. sürekli dudaklarımı ısırıyorum. Galiba aşırı stresten kaynaklanıyor bu ama bir kız tanımadığı bir erkeğin karşısında yapmamalı... bence...

Onunla göz göze gelmemek için elime kalemi alıp kitabın kenarlarına Korece yazılar yazmaya başlıyorum.

Çok bilmesem bile ezberimde olan bir iki cümleyi yazıyorum.

"Gün seninle parlayacak." diye mırıldanıyorum.

GERÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin