"hadi çocuklar. Geç kalmak istemeyiz!"
Melody saçlarını düzelterek yanıma geldi. Daha doğrusu çalışarak.
"Anne saçlarımı Harry bozdu. Düzeltirmisin?"
Gülerek yanına gidip saçlarını düzelttim. O sırada Harry de sandığını hazırlamakla meşguldü sanırım. Odasına çıkıp onu kontrol ettiğimde tahminlerinde yanılmamıştım.
"Ah Harry. Hazırmısın?"
Yeşil gözleri bana döndü. Annesinin gözleri....
"Clara..." Dedi üzgünce. Bana genelde anne derdi, ancak lilyi düşünmediği seferde.
Sanırım ona ihanet gibi geliyordu başkasına anne demek.
"Efendim Harry" yanına oturup gözlerine baktım. Dolu gözlerine.
"Keşke, annemlerde bugün istasyona gelselerdi." Diye mırıldandı.
Anında dolan gözlerimi saklayarak harrye sarıldım.
"Bak Harry. Bende onların yanımda olmasını isterdim. Ama en azından ben burdayım. Ya ben de olmasaydım. Melody, sen ne yapardınız? Ben söyleyeyim. Melodyi kötü akrabaları alacaktı. Seni ise teyzen. Teyzende yaşadıklarını hatırlıyorsun değilmi?"
Üzgünce kafasını salladı ve daha çok sarıldı bana
"İyiki varsın Clara"
Saçlarına bir öpücük kondurup ondan ayrıldım. Saçlarını güzelce taradım ve üstünü düzelttim.
James de aynı saçlara sahip olduğundan onları düzeltmenin kolay bir yolunu önceden keşfetmiştim...
"Hadi kahvaltıya" sırtından onu yönlendirerek masaya geçtim. Melody de babasından aldığı kahve saçlarını savura savura oturmuştu.
Harry ile oldukça benziyorlardı.
Birlikte ufak atışmalar eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Onları hogwartsa göndermek istemese de Dumbledore a daha fazla dayanamadım. Tek şartım benimde o şatoda olmamdı.
Altımdaki koyu kot ve boru paça pantolonumu düzelttim. Derin bir nefes alarak evden çıktım. Çocuklarla cisimlendik ve perona gittik.
"Bana bakın. Yaramazlık ya serbestsiniz. Dilediğiniz kadar Dumbledore u kızdırın tamammı?" Gülerek söylediklerim onlarında güldürmüştğ.
Onların trene binmesi ile profösörler için olan bekleme yerine gidip sıranın gelmesini bekledim. Cisimlendikten sonra bğyğk ortak salona ilerledim. Her bir yerde anımız vardı. Her yerde hemde.
En kötüsü de artık biri bile yanında değildi. Ne James ne Remus ne Peter ne de lily.
Herkes şiddetle siriusun hain olduğunu söylesede değildi işte yapmazdı. Yapamazdı o bir hayavnı bile incitmek istemezdi ki. Ama Peter ölmüştü. Bir kanıtın yoktu elimde. İşte bu yğxdne hiç bir şey yapamadan çocuklarıma odaklanmıştım.
Annem ile babamın ani vefatı üzerine bunlar bana çok gelmişti. Yanında bana destek çıkan tek kişi Andromeda idi. Bazen de narcissa mektup yazıyordu.
Çocukların ortak salona doluşması ile yüzümde hüzünlü bir tebessüm belirdi. Hepsi mutlu gözüküyordu. Slytherin bile ufak kahkahalar atıyordu. Belli ki herkes birbirini özleişti. Gözlerim kızıl kafa topluluğuna çarptığında gözlerim dehşetle açıldı. Orada Arthur weasleyin tıpa tıp aynısı iki çocuk gördüğüme yemin edebilirdim. Acaba kimle evlenmişti.
Hogwarts hiç yabancı gelmiyordu bana. Sanki hep tanıdık simalar vardı. Evim gerçekten evim gibi hissettiriyordu.
Bina seçimi başlarken gözlerim ile melody ve Harryi aradım. Evde kavga etmeden duramayan ikili şuan Elele tutuşmuş etrafa korkak bakışlar atıyorlardı. Gözgöze geldiğimiz de onalra gülümseyip el salladım. Yanlarında yine kızıl bir çocuk ve kabarık saçlı bir kız vardı.
"Weasley Ron"
Ah bu Arthur kaç çocuk yapmıştı acaba. Evlendiği kadın-
Neyse iğrenç.
"Black melody"
Kızım gözleirni açıp hemen tabureye koştu. Bende heyecanlanmıştım. Şapka kouştu ve biraz daha konuştu.
Slytherin olmasını istermiydim bilmiyorum. Slytherin eskisi kadar güvenli bir ortam değildi ancak Sirius sebebi ile dışlanmayacağı tek bina gibi gözüküyordu. Seçmen şapka doğrusuna karar verirdi.
"Slytherin!"
Sirius olsa onunla hangi binada olacağına dair iddia ya girer ve kaybettiğine gülerdim. O ise kızının slytherin olamayacağını söyleyip herkesin ortasında seçmen şapka ile kavga ederdi. Eğer burada olsaydı tabi...
Melody bana dönerken sahici bir gülümseme ile ona baktım. Snape şansına küssündü. Bu sene slytherin bölüm başkanlığını ben alacaktım. Dumbledore melody hangi binada olursa orada başkanlık yapacağımı söylemişti. Ve snapein korkunç bakışalrına bakılırsa bundan memnun değildi. Tam yanımda oturmasını fırsat bilerek ona döndüm.
"Merhaba Severus"
"Merhaba black"
Kaşlarım kalkarken dudaklarıma çapulcu gülümsemesi koydurdum.
"Claraya ne oldu Severus. Arkadaş olduğumuzu düşünüyordum."
Sessiz kaldı.
"Pekala snape. Belliki ezilmemek için peşlerinde dolaştığın malfoylarla çok takılmışsın. Bundan sonra böyle olur"
Ağzını açacaktı ki önüme döndüm.
"Potter Harry" sonunda! Tüm salaon sessizleşirken heyecanla ona baktım. Şapkanın ne dediğini duymuyordum ancak en son "gryffindor" dediğini işitmiştim.
Alkışlayarak ona baktım. Mutlu gözüküyordu. O mutluysa mutluydum. James, Lily. Lütfen bu anları izlemiş olun. Çünkü en büüyk hayalleri arasında çocuklarının seçim törenlerini izlemek vardı...
Bölüm kısa kusura bakmayın. Daha aktif olmaya çalışacağım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapulcular Ve Clara {Sirius Black}
ChickLit2. Sınıfta hogwartsa başlayan Clara bir gryffindor olmasına rağmen arkadaşlarının çoğu slytherindir. Jamesin ikizini ne maceralar bekliyor acaba?