Elizabeth Bathory, 7 Ağustos 1560 tarihinde Macaristan Krallığı'nda doğdu ve çocukluğunu Ecsed şatosunda geçirdi. Elizabeth, Macaristan'ın Osmanlılar ve Avusturyalılar ile savaştığı bu dönemde Almanca, Latince ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan olarak yetiştirildi. Elizabeth, tıpkı gaddarlığı ile bilinen kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi çocukluğundan beri ani öfke nöbetleri geçiriyordu.
Elizabeth 5-6 yaşlarındayken, annesi ve babasının yokluğunda amcasının ve yengesinin yanında yaşamaktaydı. Amcası ve yengesi şiddete eğilimli ve işkence etmeyi seven insanlardı. Elizabeth Bathory bir gün, onları bir adama işkence etmek için bir atı ikiye bölüp içine onu koydukları ve atı tekrar diktikleri sırada görür. Madam Bathory'nin bu olaydan çok etkilendiği ve kişilik bozukluğu yaşadığı düşünülmektedir. Tabii bu olayın doğruluğu ispatlanamadı.
Elizabeth Bathory, henüz 12 yaşındayken bir köylüden hamile kaldı ve doğurduğu çocuk uzaktaki bir aileye evlatlık verildi. Elizabeth, cinsiyet ayırt etmeden kadın veya erkek herkesle birlikte olabiliyordu. Akrabalarının da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Halası eş cinsel bir cadıydı ve çılgın partiler düzenlerdi. Amcası şeytana tapıyordu ve erkek kardeşi ise cinsi bir sapıktı. Ayrıca Elizabeth'in bakıcısının da kara büyüyle uğraşan ve ayinlerinde küçük çocukları kurban eden biri olduğunu düşündüğümüzde, onun büyüdüğünde bir seri katil olması pek de şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü çevresinde olumsuz örnek alabileceği çok fazla insan vardı.
15 yaşındayken Kara Şövalye olarak da bilinen Kont Ferencz Nasdasdy ile evlenen Elizabeth, kocasına verdiği soy ismiyle ona karşı ilk üstünlüğünü göstermiş. Evlenmelerinin ardından daha sonra cinayetlerin işleneceği mekan olacak Csetjhe Kalesi'ne yerleşen çift, 25 yıl evli kalmalarına rağmen bu süre içesinde fazla birlikte olmamış. Çünkü Kont Bathory'nin yılları savaş alanlarında geçiyormuş.
Elizabeth kocasının yokluğunda aynalar karşısında zaman geçiriyor, güzelliğiyle övünüyor ve günde beş kez elbise değiştiriyordu. Elizabeth Bathory, 20'li yaşlardayken ailesinden ve kocasından öğrendiği gaddarlığı kaledeki hizmetçilere ve kölelere uyguluyordu. Yaptığı işkencelerden keyif alıyordu ve bu bir süreklilik haline gelmeye başladı. Kontun karısı için bir işkence odası yaptırdığı ve onun yaptığı işkencelere katıldığı söyleniyor.
20'li yaşlara geldiğinde kölelerine ve hayvanlar işkence yapmaya başlayan Kontes, bir gün hizmetçisine tokat attığında işler bütünüyle değişmiş. Saçını tararken canını yakan hizmetçisine tokat atan Bathory, eline onun kanının bulaştığını görmüş ve bu kanla hizmetçinin güzelliğini aldığını düşünmüş. Ardından uşağını çağırarak kızın atar damarlarını kestirmiş ve tüm kanı küvetine doldurmuş.
Yaşadığı dönemde kadınlar erken ölümlerle karşılaşıyorlardı. Yeteri kadar beslenememe, regl sonrası da kaybettikleri kanı yerine koyamadıkları için soluk benizli ve güçsüzlerdi. Öldürdüğü kadınların kanlarıyla banyo yapan, kanlarını içen, kandaki demir sayesinde Elizabeth Bathory ise diğer kadınların aksine daha güzel ve kırmızı yanaklıdır. Gençliğin formülünü bulduğunu düşünmüştü.
Kocası öldükten sonra Elizabeth Bathory iyice 'yoldan çıkmıştı'. Güzelliğini korumak için daha da kanlı işlere, işkencelere imza atmaya başladı. Köylü, köle kızların kanının artık işe yaramadığını düşünüp soyluların kızlarına göz koymuştu. Görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyordu.
Yaşananlar Macaristan imparatoruna kadar ulaşmıştı. Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verildi. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe Kalesi'ni gece bastılar. Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döndü. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulundu. Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırıldı. Parmakları kesilerek ateşe atıldılar ve kazığa bağlanarak yakıldılar.
Kontes de yakalandıktan sonra hapis hayatı yaşaması için kendi şatosunda, ışık dahi girmeyen bir odaya hapsedildi. Sadece nefes alması ve yemek yemesi için bir delik vardı. 3 yıl hapis hayatı yaşadıktan sonra yemek getiren hizmetçi onun öldüğünü gördü. Dışarı taşındığında ceset herkes şoke olmuştu. Kendisi odada ölü bulunduktan sonra cesedini dışarı taşıyan muhafızlar, cesedi güneş ışığında gördüklerinde resmen şok oldular çünkü bu taşıdıkları ceset Kontes değildi; İblisin ta kendisiydi. Daha sonra yapılan incelemelerde ölüm nedeninin frengi* olduğu ve vücudunun yaşadığı değişimin hastalıktan olduğu anlaşılmıştı.
Ardında 650'ye yakın ceset bıraktığı efsaneleri halen dolaşmakta
frengi*cinsel ilişkiyle bulaşan, sağaltım yoluna gidilmezse inme, körlük, delilik gibi sonuçlara yol açan ve soydan soya geçebilen bir hastalık.
çok uzun kim okicak bunu jzysdlajdsjl yaptığı işkenceleride yazsaydım uffff
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ünlü Seri Katiller
Paranormaleneden bu kitabı yazıyorum bilmiyorum ama ilgimi çekti iste rahatsız edici şeyler var ona göre