yalan.

37 3 0
                                    

bir gün olmasına rağmen cevap alamayınca biraz üzüldü jisung. artık onu mutlu ettiğini üzdüğünü içindeki hisleri anlamlandırmaya çalışmıyordu. hissediyor hayatına devam ediyordu.

jisung okul çıkışı markete uğrayıp hazır yemek için bir şeyler almak istedi. ne yemek yapacak ne yiyecek hali vardı ama bir şeyler yemesi gerekiyordu. markete girip ne yesem diye raflara uzun uzun baktı. en sonunda en basit seçeneği buldu. ramen.

reyona ilerlerken hâlâ bir şeylere bakmaya devam ediyordu. kendi hizasındaki raflarda gözünü dolandırmaya başladı. en sevdiği ramen çeşidi yoktu. suratı tuhaf bi hal aldı. kafasını kaldırdığında üst rafta arkalarda olduğunu gördü. saçma bi şekilde gülümseyip içinden söylenmeye başladı. kolunu uzattığında yetişemedi ramen paketine. ufak bi küfür salladı. bi daha denedi. yine olmadı.

etrafına bakınmaya başladı bi görevli bulmak için. başka bir müşteriden başka etrafta görevli falan yoktu. diğer çocuk jisunga doğru arkası dönük ilerlediğinde jisung kısık bir sesle "pardon bakar mısınız?" dedi.
çocuk üstüne alınmadı. jisung aynı şekilde bi daha seslendi. çocuk sonunda döndü. efendim der gibi bakışlar attı. jisung biraz tatlı gözükmeye çalışarak yukarıdaki rafı işaret edip. " en üst rafa yetişemedim de şu kırmızı paketli olan ramenden almak istiyorum. yardım eder misiniz?" çocuk konuşmadan hafifçe gülümseyerek uzanmaya çalıştı onun da parmak ucuna çıkması gerekti. jisung o sırada bakınca boylarının aslında hemen hemen aynı olduğunu fark etti. hafifçe gülümsedi. tam bu gülümseme esnasında çocuğun kolunu gördü sıyrılan ceketinden. bi anda gülümsemesi durdu jisungun. içindeki o boşluk diye adlandırdığı şey hem en derinlerden ben burdayım diyordu hem de tatlı bir şekilde yok olmaya çalışıyordu. işte hissettiği en kötü his buydu. yıllardır çektiği en büyük acı bu hissi yaşadığı an oldu. ne olduğunu anlayamadı. boşluğum yok olmaya mı çalışıyor yoksa beni öldürmek mi diye düşündü.

karşısındaki çocuk hafiften sinirli bir yüz ifadesiyle jisunga bakıyordu. jisung anlamadı. çocuk tekrar etti.
"kaç tane istiyorsun?" jisung kekeleyerek
"ö-özür dilerim, 2 tane yeterli." diyebildi. çocuk iki pakete de uzanıp tekrar jisungla kısmen aynı hizaya geldi. ikisi de birbirine baktı çok ufak bir süre. ne jisung çocuğun elinden paketleri alıyordu ne de çocuk jisung'a paketleri uzatıyordu.

jisung çocuğun ne kadar büyüleyici olduğunu düşündü. her bir ayrıntısını ezberlemek istedi. gözleri... gözleri çok güzel diye düşündü. daha önce böyle gözler görmüş müydü. çok tanıdık hissetti bu gözleri. ayrılmak istemedi onlardan. çocuk art arda birkaç kez hızlı hızlı göz kırptıktan sonra ikisi de göz temasını kesip yapmaları gereken şeyi yaptılar ve biri teşekkür etti diğeri de rica edip oradan ayrıldılar. bu bakışma faslı her ne kadar 3 gün gibi hissettirse de aslında 3 saniye bile sürmemişti.

jisung kasiyere parayı uzatıp oradan ayrıldı. eve yaklaştıkça keşke son kez arkamı dönüp baksaydım diye düşündü. bu düşünce onun içini kemirmeye başladı. evin anahtarını çıkardığında telefonuna bildirim geldi.

lino bir yeni gönderi paylaştı.

jisung mutfağa geçip elindekileri bıraktı.
hızla bildirime tıkladı. yine en sevdiği görüntülerden biri vardı. lino'nun yürürken çektiği bir fotoğraf.

 lino'nun yürürken çektiği bir fotoğraf

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

lino: keşke biri bana yalan söylese. benim herkese söylediğim gibi. keşke herkes bana doğruyu söylese. benim kimseye yapamayacağım gibi.
0 beğeni
0 yorum

jisung normalde daha açılır açılmaz gönderiyi beğenir sonra her ayrıntısını incelerdi. ama bugün her şey daha farklıydı. aklında marketteki çocuk, gözleri vardı. beğenmeden hemen yazıyı okudu. bir daha okudu ve bir daha.

ne demek istediğini anlıyor ama yine de en ince detayına kadar düşünmek istiyordu. 'doğru mu anlıyordu', 'başka bir şey mi ima ediyordu', 'bugün nasıl hissediyordu' her şeyi çözmeye çalışıyordu yazılarından.

sonra yine aklına gözler geldi. iki çift göz. sık sık kırptığı, her kırpışında çok hızlı kapanan ama bi o kadar da yorgunmuş gibi ağır ağır açılan, o güzel kirpikleriyle göz kapaklarını düşünüyordu. sonra başka bir çift göz daha belirdi zihninde tam hatırlayamadığı.

linonun paylaştığı gözler. kendisine cevap vermediği yorum. dün paylaştığı gönderi. hemen profiline tıkladı ve postun silindiğini gördü. içi burkuldu. neden silmişti ki? yorumumdan mı rahatsız olmuştu diye düşünmeden edemedi. paylaştığı fotoğrafı gözünün önüne getirmeye çalıştı. tam olarak hatırlayamadı. hissini düşündü. marketteki çocuğun hissi geldi bi anda. gülümsedi. bileklerini düşündü çocuğun. sarılı bileklerini. yüzü düştü. tekrar son posta gelip gönderiyi beğendi. bir de yorum bıraktı. eğer bunu da silerse bir daha yazmayacaktı.

hanji: keşke sana nasılsın diye sorabilsem. keşke sana bunu sorduğumda bana doğruyu söyleyeceğine emin olabilsem. keşke.

en güzel günümde ölmek istiyorum •minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin