8"

700 62 13
                                    

"Ben geldimm.. Nasılsınız?"

______________________________________

Chan... o nasıl mıydı? Bunu haftalardır, aylardır belki de yıllardır soran yoktu. O yüzden bu tür sorulara nasıl cevap vereceğini bile unutmuş kadar dipteydi.

Yıllar önce yaptığı ufak aptallık ona pahalıya patlamıştı. Aslındaa... pekte ufak sayılmazdı öyle değil mi?

Sonuçta eşini yarı yolda bırakıp sacma sapan bir iş görüşmesi için ülkeden gitmişti. Tabii daha sonra iş görüşmesini kazanmış ve işi daha da büyüterek kendi şirketini kurmuştu..

Şimdi ise felix'in ve güzeller güzeli kızının yaşadığı evin önünde elinde minik bir albümle kalakalmıştı. Ne yapması gerketiğini asla ama asla bilmiyordu. Belki tekrardan gitmeliydi belki de...geri dönüp...hayır asla kesinlikle olmazdı. Felix'in dengesini daha fazla bozamazdı.

Yaklaşık yarım saatlik düşünme evresini geride bırakıp kapıdan ayrıldı ve arabasına yerleşti. Eli anahtara gitmişti ki...önce fotoğraflara göz atma isteğini geri çeviremedi. Tabii açtığında şok olacağını ve elindekinin albüm değilde felix'in günlüğünün olduğunu bilmeden...

___

Hemenn 3.bölümdeki günlüğü okumaya gidin sonra gelin ve devam edinn iyi okumalar.

___

Ve...evet...işte yine oluyordu. Pişmanlik, öfke, üzüntü...yeniden birleşiyordu. Kendini tutmakta zorlanıyordu artık. Kafasını patlatmak istercesine vuruyor ve bağırıyordu.

Elinde ki şey...ona hiç iyi gelmemişti. Farkındaydı kendisi de Felix de... Odasına geldiğinde koşarak balkona çıkmıştı. Gelen bağırış sesleri ve gördüğü görüntü gerçekten berbattı. Kalbinin ağrıdığını hissediyordu.

Düşünmekten vazgeçip çıplak ayaklarıyla da olsa koştu...dışarıya...chan'a... Onu daha önce böyle görmemişti. Ki görmekte istemezdi ama şuan bunu düşünecek halde değildi.

Hızla ulaştığı arabanın camına vuruyor kapisini açmaya çalışıyordu. Chan kafasını kaldırmış gerçekle hayâli ayırt etmeye çalışıyordu. Gerçekten gelmiş miydi, onun yanında mıydi?

"Chan! Aç artık şu kapıyı. Chan! Duymuyor musun beni?! Chan kendine gel lütfen...ya-yalvarırım aç şu kapıyı lüt-lütfen..." chan duymuyordu. Beyni uyusmuş gibiydi. Ama gördüklerinin gerçek olup olmadığını anlamak istercesine eli yavaşça kapiya gitti. Felix ise eli kapıda bekliyordu. Chan kilidi açtığı anda kapı da açılmıştı felix hiç beklemeden chan'a sıkıca sarıldı...kokusunu içine çeke çeke...

Bu muydu yani? Bunu mu hakettik? Ben hayatım boyunca başka hiçbir şeye ihtiyacım olmamış gibi hissediyorum. Bu normal mi? Neden ya neden, neden bıraktım ki onları, lanet olası iş yüzünden gittim. Geri dönmem pek bir işe yaramışa benzemiyordu. Ama şimdi... şimdi işte bir daha gidemezdim. Onu, güzelimi bir daha bırakamazdım.

Bunların hiçbirini dışa vuramadılar. Sadece ağlıyorlardı. İkiside... Birbirlerinin boynuna gömülmüşler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Chan felix'i yavaşça kucağına çekti. Saçlarını öptü, boynunu öptü, dakikalarca özür diledi.

Ama felix... sesi bile çıkmıyordu. Sadece titreye titreye ağlıyordu chan'ı kokluyor, dindirmeye bile çalışmadığı göz yaşları daha da artıyordu.

Dakikalar sonra bir ses çıktı. O ses her ikisini de rahatlattı belki de...bilinmiyordu ama önce geri çekilip birbirlerine baktilar daha sonra cama vurulmasıyla önce yerinde sıçradı felix tabii chan buna gülümsemeden edemedi... İkisi de aynı anda cama baktıklarında görünürde birşey yoktu aslında. Fakat o ses...

"Hey! Bensiz sarılamazsınız. Kapıyı açar mısınız boyum yetmiyor. Hey! Baba! Ya lina noona babamlar beni sevmiyorlar galiba bensiz sarılıyorlar.! Bu chan babamın arabası mıymış? Vay be ne kadar büyükmüş minjoon ve beni gezdirir mi acaba? Neyse. Ya baba! Heey!"

Önce birbirlerine bakıp tekrar gülmüşler daha sonra kapıyı açmışlardı.

"Ya kızım öyle bağırılır mı, insanlar rahatsız olacak." Felix gözlerini saklayarak sildikten sonra kızına seslenmişti.

Karşısında dudaklarını büzmüş kollarını birbirine sarmış "Bana ne ya bana ne. Hem ben size küsüm." Olabilirmiş gibi daha da somurtan yüze bakıp kahkaha atmışlardı. Chan hem kızına hem de eşine bakıp ne kadar güzel olduklarını kafasında çözmeye çalışıyordu. Ama başaramıyordu tabii ki. Şuan ikisini de içine sokmak ve her şeyden korumak istiyordu fakat önündeki muhabbet çok hoşuna gitmişti. Bu isteğini sonraya bıraktı ve dinlemeye devam etti.

"Nedenmiş o bakalım? Hem gel bakayım sen kucağıma." Yavaşça byeol'ü kucağına almış ve hala somurtan dudaklarını öpmüş ardından yanaklarını ısırmıştı.

"Ah şey sen de ezildin biraz ama istersen kalkalım biz." Felix kızararak chan'a bakmış ve cevap beklemişti. Chan beklemeden cevap vermişti.

"Hayır, yok kalkmayın iyiyim ben böyle. Hatta koltuğu geriye alıyım rahat olun." Elini felix'in bacağına ve beline koymuştu. Kalkmasın diye... ;)

Felix tabii ki daha da kızarmıştı. "Tabii rahatsız olmayacaksın şu kasları boşuna mı yaptın?"

"Ne?" Artık sadece chan'ın kahkahası duyuluyordu arabada. Felix'in kocaman açılmış gözleri ve kıpkırmızı suratını gördükçe kahkahası şiddetleniyordu. Bir süre sonra byeol de katılmıştı babasına. Tabii ki felix kriz geçiriyordu o sırada.

"Hayır yani neye gülüyorsunuz ki? Komik mi ya? Chan gülmesene. Chan! Byeol sen de mi babacığım ya sen de mi? Ben gidiyorum." Kalkmaya çalıştığı sırada chan belinden ve bacağından daha sıkı tutmaya başlamıştı.

"Tamam tamam gitme. Gülmeyeceğim. Değil mi babacığım gülmeyeceğiz!." Chan byeol'e bakıp göz kırpmış, ve öpmüştü miniğini.

"Söz mü?" Felix işaret parmağını tehdit edercesine sallamış ve karşısındaki ikiliye bakıyordu.

İkısi de ayni anda söz dediğindeyse rahatlamıştı.

Chan dayanamamış ve ikiliye takrar sarılmıştı. Daha sıkı, daha mutlu...

"Ee şey babişler ben sıkıştım da, şey biraz nefes alsam olur mu?" Byeol konuşunca ikili ayrılmış ve ilgi manyağı minik kızlarını gıdıklayarak öpmeye başlamışlardı.

Bu yorucu eğlence bittikten sonra felix artık kalkma vaktinin geldiğini anlayıp yavaşça sıkı kollardan kurtulmuş, ayağa kalkmış ve byeol'ü de kucağına almıştı tekrar.

Chan'ın yüzü düşmüş, tekrar onu bırakacaklarını sanmıştı. Ama felix hızlıca onun elini tutmuş ve "içeriye gelmiyor musun?" Diye sormuştu. Şu an chan beyninin uyuştuğunu çok net hissedebiliyordu. Mutluydu o kadar mutluydu ki...işte burada tıkanıyordu söyleyecek söz yokmuş gibi geliyordu. Her şey yetersiz kalıyordu...

Yavaşca ayağa kalkmış eşiyle kızının hemen yanında durmuştu.

"Gelmek çok isterim. Ama siz...ister misiniz ki?" Chan'ın ayaklarına bakarak konuşması felix'in gözüne çok şirin gelmişti. Uzanıp chan'ın yanağını öpmüş ve gülümsemişti. Ardından eve doğru ilerlemeye başlamıştı. Tabii chan da bir eli felix'in elinde diğer eli yanağında suratında ki gülüşle onları takip ediyordu.

Byeol ise babasının kucağında ters dönmüş chan'a bakıyordu. Ezberlemek istermiş gibi...

little stars"chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin