1"

1.7K 99 42
                                    

"Baba!"

Her sabah ne kadar yorgun olursa olsun minik kızının sesine sanki hayatında ki her şey mükemmelmiş gibi hızlı ve mutlu bir şekilde uyanırdı.

Aslında her şey mükemmeldi zaten.

Felix öyle sanıyordu...

"Efendim bebeğim?" Kollarını kocaman açmış kızının yanına gelmesini bekliyordu.

Küçük kız zıplayarak yatağa tırmanmış ve babasının kucağına oturmuştu.

"Baba hadi uyan okula geç kalacağım!" Minik beden elindeki  ayıcığına sarılmış, küçük elleriyle saçlarını düzeltiyordu.

"Sen o kadar büyüdün mü ya?" Felix gözlerinin dolmasını engelleyememişti.

Bugün kızının okulda ilk günüydü. En yakın arkadaşının kreşine yazdırmıştı miniğini.

"Baba kötü bir şey mi dedim?...
Neden hep ağlıyorsun?"

Felix yaklaşık 6 yıldır ağlıyordu zaten.

"Hayır bebeğim. Bir şey yok. Yeni uyandım ya ondan şey olmuştur o." Göz altlarını silerken, minik bir gülümsemeyle konuşmuştu.

"Özür dilerim seni erken uyandırdığım için. Ama ben çok heyecanlıydım." Minik kız başını ellerine indirmiş dudaklarını büzerek konuşuyordu. Babasını yorduğu için üzülmüştü.

"Minik bebeğim benim. Sakın öyle düşünme tamam mı? Ben zaten kalkıcaktım şimdi. Hem sen kaldırdığın için çok daha güzel bir gün geçireceğim." Küçük bedenin gözleri dolmuştu. Ağlamamak için dudaklarını daha çok büzmüştü. Hızlıca kollarını babasının boynuna sarıp, zorla tuttuğu yaşlarını serbest bırakmıştı.

"Byeol! Ne oldu bebeğim? Neden ağlıyorsun?" Felix ellerini miniğine sarmıştı. Sıkıca sarılıp saçlarının güzel kokusunu içine çekiyordu.

Bebeğinin ağladığını duyduğu anda zorlukla tuttuğu yaşlarını serbest bırakmıştı.

"Baba ben çok özür dilerim... Seni çok yoruyorum değil mi? Belki de babam yanımızda olsaydı tek başına bu kadar yorulmazdın... Ben babamı bulacağım tamam mı?... Sen ağlama... Ben sana getireceğim onu..."

Byeol 5 yaş doğum gününde Felix'e diğer babasını sormuştu. Felix anlatamadı. Söyleyemedi onları bırakıp gittiğini. İş için yurtdışında olduğunu, döneceği günü bilmediğini söylemişti...

Felix'in ağlaması olması mümkünmüş gibi daha da şiddetlenmişti. Minik kızı duymasın diye sessizce ağladığı gecelerin acısını çıkartırcasına ağlıyordu.

"Babacım tamam üzme daha çok kendini. Ben kendime bakabilirim. Sen üzülme tamam mı? Ben yemeğimi de yerim üzerimi de giyinirim. Artık büyüdüm değil mi? Seni bir daha üzmeyeceğim..." Byeol biraz uzaklaşmış ve babasının yanaklarını minik ellerine alıp göz yaşlarını siliyordu.

Keşke sana her şeyi anlatabilseydim bebeğim. Babanın nerede ve nasıl olduğunu bilmediğimi ama onu hâlâ sevdiğimi bildiğimi... Keşke biraz daha büyük olsaydın. Seninle her şeyi konuşurdum. Arkadaşım olurdun benim...Minicik halinle bile bana o kadar iyi geliyorsun ki... sensiz nefes bile alamayacağımı çok iyi biliyorum... Babanın geri gelmeyeceğini bildiğim kadar...

Diye geçirmişti içinden felix.

Hızlıca yanağında ki minik elleri kendi ellerinin arasına almış, her yerine öpücükler konduruyordu.

"Bebeğim sen bana yük olmuyorsun ki. Sen olmasan ben nasıl dayanırdım onu bile bilmiyorum. Eğer bir daha bu konuşmayı yapıyor olursak seni gıdıklayacağım küçük prenses..." Ağlamaktan kızarmış gözlerini hafif kısmış ve yarım bir gülümsemeyle kızının sırtını yatakla buluşturmuştu. Yavaşça onu gıdıklıyor, aynı zamanda da yüzünün belirli yerlerine öpücükler konduruyordu.

"Aaa-ah b-baba... bırak beni okula geç kalacağım." Kahkahalarının arasından zorla konuşmuştu minik beden.

Felix hızlıca onu kaldırıp sarılmış ve koşarak kızının odasına girmişti. Hızlıca giymesi gerekenleri ve çantasını alıp aşağıya inmişlerdi.

Felix salonda beklemesi gerektiğini söylemiş ve hızlıca odasına koşmuştu. Lavaboda ki işini halledip üzerini giyinmişti.

Aşağıya indiğinde ise Lina noonasıyla karşılaşmıştı. Yeni gelmiş olmalı diye geçirmişti içinden.

"Günaydın Lina noona. Bugün dışarıda kahvaltı yapacağız. Sen de gel istersen. Tekrar getiririm seni eve." Bir yandan ceketini giyiyor bir yandan da annesi gibi gördüğü komşusuyla konuşuyordu.

Felix çalıştığı için evde yokken ona yardımcı oluyordu. Byeol'e bakmak, yemek pişirmek... gibi.

"Yok oğlum saol şimdi yedim. Siz gidin ben de etrafı toparlayayım." Felix yaklaşmış ve lina noonasına sarılmıştı.

"Kendini çok yorma anlaştık mı?" Hemen gözünün önünde ki yanaklara öpücük bırakmış ve vedalaşarak evden çıkmışlardı.

*********

"Hoşgeldiniz!" Kreşe girer girmez arkadaşının sesini duymasıyla hızlıca yanına gidip sarılmıştı Felix.

"Hoşbulduk seungmin! Çok özledim ya."

"Ben de özledim." Seungminle ayrıldıktan sonra yanında duran kucağına kızını almış ve konuşmaya devam etmişti.

"Changbin hyung nerede?" Changbin'i arar gibi etrafa bakınmış, göremeyince tekrar seungmin'e dönmüştü.

"Nerede olacak? Uyuyor. Kalkmıyorlar ki baba oğul. Ikisi de çıldırtıyor beni!" Felix küçük bir kahkaha atmış ardından tekrar düşüncelere boğulmuştu.

Bazen biz de acaba böyle olur muyduk diye düşünüyorum Chan... Sonra aklıma "Biz asla birlikte olmayacağız!" demen geliyor. Belki de olurduk hm? Sen sabah uyurken seni izlerdim. Sana sarılarak uyurdum. Sen bebeğimizi uyutmaya çalışırken bende size masal okurdum... Biliyorum bunlar asla gerçekleşmeyecek hayaller ama bunları düşünerek uyumak ağlayarak uyumaktan daha iyi inan bana...

"Heey! Felix burada mısın?" Önümde sallanan elle hızlıca kafamı sağa sola sallayıp dalgınlığımı uzerimden attım. Dolu gözlerimi saklayarak konuştum.

"Buradayım. Şirkette acil bir işim vardı da o geldi aklıma ona takıldı kafam." Seungmin başıyla onaylamış, Byeol'ü babasının kucağından almıştı.

"Peki o zaman sen git. Byeol amcasına emanet." Eliyle asker selamı vermiş ve felix'e göz kırpmıştı. Byeol'ün kahkahalarına karşı felix tekrar düşünmeden edememişti.

Gerçekten bu görüntüyü kaçırdığına inanamıyorum Chan. Ayrıca gülüşünüz bile aynı. Gamzeleriniz gibi...

Kızı ve yakın arkadaşıyla vedalaşıp şirkete gitmek için arabasına binmişti felix.

_______________

Merhaba!

Uzun zamandır aklımda olan bu kurguyu sonunda yazıyorum. Umarım beğenebileceğiniz bir hikaye olur. Ayrıca diğer kurguma bakmayı da unutmayın!...

Sizleri seviyorum. Kendinize iyi bakın.💘

little stars"chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin