2. BÖLÜM

89 3 0
                                    

Kerem, karşımda durmuş gülüyordu. Şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz koşup boynuna sarıldım. Şu an burada olduğuna inanamıyordum. Kendimi biraz geri çekip yüzüne baktım.
"Kerem sana inanmıyorum! Ne kadar da değişmişsin."
Gözlerimden akan bir damla yaşa engel olamamıştım. Kerem benim hayatta olan tek akrabamdı. Bundan yaklaşık 15 yıl önce Patron onu nitelikli bir eğitim alması için Amerika'ya göndermişti. O günden beri hiç görmemiştim, sadece telefonda konuşmuştuk ve ben onu gerçekten de çok özlemiştim.
"Ooo... Ben sevinirsin sanıyordum. Ağlayacağını bilseydim gelmezdim." deyip gülmeye başladı.
Ben de onunla beraber gülüyordum. Sonra ona olan sinirim aklıma gelmişti. Birden kaşlarımı çatarak
"Biraz daha gelmeseydin tüm ekibi toplayıp Amerika'yı başına yıkmaya gelecektim. Artık beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım,malum aradan 15 yıl geçince.." diyerek omzuna bir yumruk attım.
Bir an yaramı unutmuştum ve elim acıyordu ama artık yapacak bir şey yoktu. Kendini geri çekip omzunu tuttu. Yüzünü buruşturarak
" İyi ki gelmişim o zaman. Yoksa bu yumruğun birkaç mislini yiyeceğimi tahmin etmek zor değil." dedi.
Hafif gülümseyerek yanına gittim ve kollarımı koca gövdesine sardım. O da beklemeden karşılık verdi. Sonra kulağıma
" Seni gerçekten özlemişim."
" Ben de.."
Geri çekilirken ikimizin de yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Birden Patron'un odasında olduğumu hatırlayıp Patron'a döndüm. O da hafif bir tebessümle bize bakıyordu. Sonra ciddileşerek
" Azra, Kerem bundan sonra burada olacak. Hem ekibin yeni üyesi, hem de senin eğitmenin. Sorun olduğunu sanmıyorum. Şimdi çıkabilirsiniz."dedi.
Onu başımla onaylayarak Kerem'e döndüm. Patronun yanına gidip kulağına bir şeyler fısıldadı. Geri çekilince Patron kafasını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı ve
"Sana güveniyorum." dedi.
Kerem bana dönüp gülümsedi. Ardında birlikte Patron'un odasından çıktık. Dinlenme odasına giderken Kerem'e omuz attım. Birden kafasını çevirip bana baktı.
" Bana olan sinirini omzundan çıkarma lütfen. Tamam belki birazcık haketmiş olabilirim ama görüşmeyeli bayağı güçlenmişsin ve omzum uyuştu." dediğinde dayanamayıp güldüm.
" Kendini geliştiren bir tek sen değilsin." dedim. Biraz daha ciddileşerek
"Patron'a ne söyledin?" diye sordum. Bir süre yüzüme baktı ve gülümseyerek
" Senin gibi çömezi en kısa zamanda benim gibi mükemmelleştireceğimi söyledim. Tabi ki bir ben olamazsın ama yine de yaklaşabileceğini düşünüyorum. Sonuçta kuzenimsin, kan çekiyor olmalı." dedi. Sinirlenerek
" Bakıyorum da sen bayağı bir ukala olmuşsun. Elim yaralı olmasaydı sana kimin daha iyi olduğunu gösterirdim ama neyse.." dedim. Birden ciddileşerek
" Sahi eline ne oldu senin?" diye sorunca yine sinirlenmiştim.
" Boşver, önemli değil. Dünya üstündeki gereksizlerden birine sinirlendim. Sonra da olan oldu." dedim. Kolunu omzuma atıp gülmeye başladı.
"Desene bu küçük kızın içinde bir canavar potansiyeli var." Gülmeye devam ediyordu. Omzumdan kolunu ittirip
"Ya ben küçük değilim!!!" dedim. O gereksiz de aynı şeyi söylemişti. Kerem'e baktığımda hala gülüyordu.

-Kerem'den-

İşte sonunda Türkiye'deydim. Patron sayesinde 15 yıldır Amerika'daydım. Her şekilde kendimi geliştirmiştim. Bu yüzden Patron'a minnettardım. Hem Azra'ya hem de bana aile olmuştu. Sahi şimdi o cadı nasıl olmuştu acaba? En son gördüğümde 9 yaşındaydı. 15 yıl boyunca onu görememek eziyet gibiydi ama böyle olması gerekiyordu. Onu tehlikeye atamazdım. Derin düşüncelere dalmışken çoktan Yuva' ya gelmiştim. Evet ekip buraya Yuva ismini vermişti çünkü hayatlarının merkezinde burası ve ekip arkadaşları vardı. Onlar, hayatta kaybedecek bir şeyleri kalmayan kimselerdi. Birbirlerine aile olmuşlardı. Bu yüzden ekibe katılacağıma seviniyordum. Tabi ki en büyük sebebim Azra'ydı. Artık onun yanında olacaktım ve her daim onu koruyabilecektim. Arabadan inip parmak izimi gizli kapıya okuttum. Garajın kapısı açılınca arabımı içeri parkettim. Ardından büyük karşılaşma için Patron'un odasına ilerledim. Burası ciddi anlamda değişmişti. Kapıyı çalıp içeri girdim. Patron masasında oturmuş bir dosyaya gömülmüştü. Kafasını kaldırıp beni görünce gülümseyerek ayağa kalkıp bana doğru geldi. Ben de ilerleyip Patron'a sarıldım. Geri çekilince
"Sonunda geldin demek. Amerika sana yaramış." dedi. Ben de gülümseyerek
" Sizin sayenizde" dedim. Bana koltuğu göstererek diğer koltuğa da kendisi oturdu.
" Daha önce de konuştuğumuz gibi. Bundan sonra buradasın. Bir ev ayarlandı sana ancak istersen yeni bir ev de seçebilirsin." dedi. Koltuğumda biraz doğrularak
" Çok teşekkür ederim, her şey için. Hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama yıllar önce de bana bir çok seçenek sunmuştunuz ve istediğimi seçebileceğimi söylemiştiniz. Ben de Amerika'ya giderek kendimi her yönden geliştirmek istediğimi söylemiştim. Şimdi sizin sayenizde buradayım ve artık asıl aileme kavuştum. Bunun için size teşekkür etsem az." dedim. Birden yüzü ciddileşerek
" Sakın bunun bahsini bile bir daha açma evlat. Ben sadece geleceğe yatırım yaptım. Ben sana bir fırsat verdim, sen de bu fırsatı sonuna kadar kullandın. Şimdi ise ekibin bir elemanı olarak vatana hizmet edeceksin. Tabi ki tüm bunların yanında öncelikli görevin Azra'yı korumak. Onun her yönden mükemmel olmasını istiyorum. Son derece başarılı ancak tüm bu ekibin yaptığını tek başına yapabilecek kapasiteye ulaşması gerekiyor. Sanırım söylemek istediğimi anladın. " dedi. Düşünceli halindem sıyrılarak
" Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Hiç şüpheniz olmasın." dedim. Memnun olmuş bir şekilde gülümsedi. Ardından masasına geçerek bana bir dosya uzattı.
" Bahsettiğim paketle ilgili bilgiler. Daha önce üstesinden gelemediğimiz bir şey değil aslında ancak içimden bir ses bu sefer o kadar kolay olmayacak diyor. Ekip şu an bu konuyla ilgileniyor. İlk defa birisi bizi deşifre etmeyi başardı. İşin kötüsü karşımızdaki kişi ya da kişiler hakkında hiçbir fikrimiz yok." diye sıkıntıyla soludu. Uzanıp dosyayı aldım ve kısaca bir göz attım. Dosyayı Patron'a uzatırken
" Elimizden gelen her şeyi yapacağız ve ben en kısa zamanda çözümlenebileceğine eminim." dedim. Patron da
"Umarım" diyerek konuyu kapatmış oldu. Tam bu sırada kapı çalındı ve içeri biri girdi. Girenin Azra olduğunu biliyordum ve sırtım kapıya dönük olduğu için beni göremiyordu. Büyük ihtimalle koltukta oturanın ben olduğumu anlamamıştı. Biraz daha merak etmesinden bir zarar gelmezdi değil mi? Adım seslerinden yaklaştığını anlayabiliyordum. Ayağa kalkıp ona döndüm. Aman Allah'ım! Bu kız nasıl da güzelleşmiş. Şaşkınlığımdan hemen sıyrıldım ama karşımdaki güzellik hala şoktaydı. Ne kadar büyümüş olursa olsun yüzünün şaşkın hali hala çok komikti. Birden boynuma atladı. Biraz öyle kaldıktan sonra geri çekildi.
"Kerem sana inanmıyorum! Ne kadar da değişmişsin." dedi. Gözleri dolu doluydu. Bir damla yaş gözünden süzülünce içim burkulmuştu.Ortamdaki hüzünlü havayı dağıtmak için
"Ooo... Ben sevinirsin sanıyordum. Ağlayacağını bilseydim gelmezdim." dedim. Güldürmeyi başarmıştım. Birden gülmesi durdu ve ciddileşti.
" Biraz daha gelmeseydin tüm ekibi toplayıp Amerika'yı başına yıkmaya gelecektim. Artık beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım,malum aradan 15 yıl geçince.." dedi, hemen sonra da omzuma bir yumruk attı. Bu kızın eli ne kadar ağırdı böyle. O kadar vücut yapmıştım ama yine de o acıyı engelleyememiştim. Elim istemsiz olarak omzuma gitti.
" İyi ki gelmişim o zaman. Yoksa bu yumruğun birkaç mislini yiyeceğimi tahmin etmek zor değil." diyerek gülmeye başladım. Gülümseyerek geldi ve sarıldı. O an onu ne kadar çok özlediğimi farkettim. Kulağına
"Senin gerçekten özlemişim." diye fısıldadım.
"Ben de.."
Ayrıldığımızda çok mutlu görünüyordu. Ardından Patron'a döndü ve Patron kısaca durumu özetledi.

Gün BatımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin