{ Birini aniden ''fena şekilde'' öpme isteği. }
><
Galaksiyi andıran irisler bana dönünce hızla cama fırlamıştı. Önümde bir anda beliren vücutla yerimden sıçrayıp geriye doğru düşmem bir olmuştu. O... O camın içinden mi geçmişti? Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Midem kasılmış ve başım dönüyordu. Son gördüğüm şey ise galaksi gözlünün bembeyaz ve çıplak olan kusursuz minik vücudu olmuştu.
Felix'den
Atmosferini zar zor yırttığım, girdiğim gezegen beni fazlasıyla yormuştu. Düştüğüm noktayı güvenlik açısından irislerimle tararken sağ bileğimde derimin içinde yer alan takip moleküllerini hatırladım. Çıkarmak için babamın asil kanı sayesinde küçük yaşta sahip olduğum keskin urus dişlerimi geçirdim.
Gezegenim şu an zorla girdiğim gezegenden daha soğuktu ve alışık olmadığım için bu sıcaklık içimi bir hoş yapmıştı.
Bileğimden akan moleküller havaya karışıp yanıyordu. Tabi moleküller çıkarken çıkan mavi kanımı görmezden geliyordum. İlginç olan şey ise bu olay gezegenimde canımı yakmazken şu an bu hissi tadıyor oluşumdu.
Acı hissini biz Centaurus'lular bilmezdik fakat, diğer ırkları araştırmamız ve yapılarını incelememiz sonucu elde ettiğimiz sonuçlardan ''acı'' hissini öğrenmiştik. Ama şu an bu duyguyu benim hissetmemem oldukça ilginçti çünkü, dediğim gibi bizim ırkımız ''acı'' hissini çekmezdi.
Takip moleküllerinin her birinin yandığından emin olduğumda sol elimi sağ bileğime bastırdım ve göz kapaklarımı yumdum. Bu olay cidden canımı sıkmaya başlamıştı. Yırttığım derim yanarak kapanırken ''acı'' hissini her zerremde titreşimle hissediyordum ve bu dışarıya ''tıss''lama şeklinde yansıyordu.
İndiğim alan sessiz ve karanlıktı acaba ''insanlılar'' neredeydi? Bildiğim kadarıyla insanlılar çok ilginç bir ırktı ve diğer ırklara göre benzersizdi. Bu zamana kadar birçok ırk tespit etmiş ve anlaşmalar yapmıştık fakat, insanlılarla pek iletişim haline girmemiştik. Nedeni ise hepsinin farklı oluşuydu. Sanki birçok ırk birleşmiş ve insanlıları oluşturmuştu. Anlaşma yaptığımız ırklarda bu olay karşısında Dünya gezegeninden uzak durmuş ve asla insanlılar ile iletişim halinde olmak istemediklerini belirtmişlerdi.
Benim zorla buraya girme isteğim de bu nedenden dolayıydı. Beni burada kimse bulamaz ve bir şeyler için zorlayamazdı. Sorun şu ki burada ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gelişi güzel olacak gibiydi her şey.
Umarım yırttığım atmosfer kimsenin dikkatini çekmezdi ve kendi kendine kapanırdı. İndiğim alanda ilerledikçe birden çok ırkın sesleri gelmeye başladı. Sesler aynı şu şekildeydi '' Auuuu auuuu, tıss tıss, vrag vrag. '' Daha birçok ses vardı. Sanırım bu ırk birbirlerini bu şekilde tamamlıyordu.
Yürüdüğüm yerler kulağımda olan nokta şeklide ''düğün hediyesi'' olarak verilmiş Centaurus Light Megalania dişlerinden elde edilmiş taşlarla parlıyordu.
Babam yaşamım boyunca hep bir şeyleri diretir ve yaptırırdı ama bu son nokta olmuştu. Bir ırk anlaşması karşılığında beni o ırkın asil kanından birine bağlamayı sunmuştu önüme. Bu asla kabulüm olmayacak bir şeydi. O asil kanla karşı karşıya geldiğimde asla bir urus içimde oluşmamıştı.
Tanıdığımız ırkların asil kanlarından asla birine karşı urus beslemedim. Bu teklifle sabrım tükenmiş ve oradan kaçmıştım. Son umudum olan insanlılara ve urusu hissedene kadar durmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centaurus - Hyunlix
Science FictionBizden birkaç ışık yılı uzaktaki yaşam sizi bu kadar büyülemedi mi? Orada çok özel canlıların yaşadığı kanıtlanamasa da, kalbimde bir dürtü tetikledi ve onların var olduğunu söylemekten asla vazgeçmeyeceğim. • Proxima Centauri, Erboğa takımyıldızı...