Yastığımı avuçlarım arasına almış sıkıca sıkarken içimdeki acıyı bir nebze de olsun hafifletmeye çalışıyordum. İçimdeki çığlıklar birbirlerine kenetlenmiş adeta çıkmamak adına benimle savaşıyorlardı. Hiçbir zaman çıkaramadığım o çığlıklar, yalnızken bile en ağır yüküm oluyorlardı. Gerçi, ne zaman yalnız olmuyordum ki? Bu kırılgan kalple her zaman bir başıma mahkum olmaya zorunluydum.Yanaklarımdan kayıp giden gözyaşları önce yastığı ardından da tüm yüzümü ıslatıyordu ve bu benim tek rahatlama şeklimdi. Önceden de böyleydi ama kurabilecek hayallere sahiptim yastığıma ek olarak. Ve o hayaller tüm kalbime o kadar iyi gelirdi ki gözyaşlarım hiç dinmesin, hep sıcak kolların benim üzerimde sarılı kalsın isterdim. Hep senin olayım, acılarımsa hiç benim olmamış olsun isterdim. Bir çocuk misali kendimi avutmam saniyelerimi alırdı, sen varken.
İnsanların iki yüzlü olduğunu söylemiştin bana, hatta her gün ama her gün tekrarlamıştın defalarca. Güvenme, ben dışında kimseye. O kadar haklıymışsın ki, diğer tüm konularda olduğu gibi. Yine haklıymışsın. Ve ben yine kendimi kandırmışım. Her zamanki ben işte.
Hıçkırıklarımın beni boğduğu noktadayım ki kalbimde hiç tahmin etmediğim bir acı var. Gülümseyen suratların altındaki can yakıcı gerçeklerin farkına varmanın tüm ruhumu bir anda alıp götüreceğini nereden bilebilirdim ki? Bilemezdim, en azından seni dinlemediğimden.
Yastığı bir kenara hızlıca fırlatıp dizlerime sarılmıştım bu sefer. Bu gece de yatağım benden nasibini almıştı sanırım. Çevreme gösteremediğim hıncı kendimden veya eşyalarımdan çıkarma huyum sağ olsundu. Kimsenin kalbimini kırmamak adına, en çok kendi kalbimi kırmıştım zaten bu zamana kadar.
Peki ya hayalim bu muydu? Çevremde bir sürü boş gülüş olması gerçekten istediğim şey miydi? Bir gülüşü milyonlarca gülüşe değişmezken ben, değmiş miydi milyonlarca sahte gülüş kazanmaya?
Saatlerin ardından ayağa kalkıp doğruca mutfağa gitmiştim, hiçbir şey yemiyordum ve bu gidişle kaybettiğim kilolarım dökülen gözyaşlarıma eklenerek sağlıksız bedenimi yerle bir edecekti. Hazırladığım papatya çayından bir yudum alırken önce boğazımı, ardından da tüm vücudumu ısıtmasına izin vermiştim. En büyük yardımcım şu sıralar, papatya çayıydı şüphesiz. Yarım bıraktığım kurabiyemi de elime almış ve bir ısırık alıp midemi zafere kavuşturmuştum. Biz de yarım kalmıştık bir kurabiye misali. Hem de fazlasıyla.
Yüzümdeki buruk gülümseyi başımı iki yana sallayarak silmeye çalışmıştım, olmazdı, olamazdı. Yarım kalan her şey tamamlanmak zorunda değildi ve hep kırılan kalbim olduğundan daha fazla kırılmaya da hazır değildi. Derin bir nefes verip bitirdiğim çayın boş bardağını tezgaha bırakmıştım. Uzatıyordum elimi günlerdir boşluğa. Ama ne elimi tutan vardı ne de verdiği sözleri...
Ve ben bu soğuk odada, soğumuş gözyaşlarıyla tutmadığın elimi tutmanı bekliyordum.
merhaba, bu karanlık geceye ufak bir bölüm bırakmak istedim. umarım çokça sever ve xiaorina'nın gülüşünde kaybolursunuz. <3 oy vermeyi unutmayın lütfen! ><
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still loving you |xiaorina
Fanfictionhâlâ ağladığım gecelerde aklıma gelen ilk isim olman normal mi?