—
Sabah uyandığımda yine hava olabildiğince kızıl. Burnum akıyor nezle olmuşum gökyüzünü kaplayan tabakadan dolayı.
TV'de ki tüm kanallar bir adamı gösteriyordu. Aman Tanrım ne kadar çirkin bir adam..
–
Deccal: Kıyamette zuhur edecek, yalancı bir kişidir. İslam dinini kötülüğe ve bozgunculuğa sevk etmek isteyecektir. Kainatın en korkunç hadisesidir. Deccal doğa üstü güçlere sahip bir yaratıktır.–
Bu adamın sağ gözü kör, iki gözünün arasındaki mesafe 10 cm gibi bir şey ortasında ise kefere (kafir) yazısı kazınmış. Normal bir insan boyutunda değildi. İri yarı ve uzun boylu, şeytani bir varlık, hilekar tavırlarla konuşma yapıyordu canlı yayında.Sanki yanımda konuşuyordu sesi çok net geliyordu. Pencereden kafamı çıkarttığımda sesi kulağımda yankı yapıyordu. yakınlarda bir yerde konuşma yapıyor olmalıydı ama TV'de sol üstte New York olarak gösteriyor.
Deccal:
Ey insanlar sizlere kurtarıcı peygamber olarak yeryüzüne gönderildim. Sizler ve inandığınız saçma dinler beni güldürüyor açıkçası. İslam yalandır, gelin bana inanın yoksa kıyametin vahşeti içinde yok olup ahirette azap çekeceksiniz. Gelin bana secde edin ki kurtuluşa eresiniz..
-
Oradaki gazeteci kadın soruyor; madem peygambersiniz bize ne yapabileceklerinizi gösterin?
-
Bu soru üzerine deccal yanındaki adamı tek hamleyle ikiye ayırdı. Ardından tekrar birbirine yapıştırdı vücudunu. Oradaki tüm insanlar gördüklerine inanamadı ve orada Deccal'e secde ettiler.
-
Bana da çok cazip geldi. Herhalde bu bize peygamber olarak gönderildi. O bizi her şeyden korur diye namazı orucu bıraktım. Markete gittim bomboştu insanlar her yeri yağmalıyordu. Bende oradan yiyecek içecek ne varsa hepsini alıp eve depoladım. Her yer karı kız kaynıyordu cennette idim sanki. Ama,
-
annemi ve babamı çok merak ediyorum. babam eskiden çok imanlı biriydi o bana yardımcı olabilirdi, ama babamı nerede bulacaktım ki..
–O gün anne kucağındaki bebeği yere atıp kendi canını kurtarmaya bakar.
–Ertesi gün yataktan düşerek uykunun vermiş olduğu sersemlik ve yorgunluk ile kalktım yerden. Deprem olduğunu geçte olsa anlamıştım. Aceleci hareketlerimle daha da geç hareket ediyordum. Merdivenlerden inerken sağa sola savruluyordum. Öyle şiddetli bir depremdi ki binadan aşağı indiğimde karşıdaki binanın tuz buz olduğunu gördüm. İnsanlar koşuşturuyorlardı her zaman ki gibi kıyametin koptuğunu sanıyordum ama asıl kıyametin ahirette kopacağını tahmin edebiliyordum.
-
Enkazın altında kalmış yaşlı nineye yardım etmek için yanına yaklaşıp elimi uzattım. Elimi tutunca korkunç bir kahkaha ile gözlerinden ateş çıkıyordu.Elimi çeker çekmez geri çekildim ve bizim binadan düşen blok yaşlı ninenin üstüne düştü. Etrafımda ki cinler bana gülüyorlardı. Evim barkım yıkılmıştı lan.
-
Benim oradan kaçmam lazımdı. İnsanların koşuşturduğu yere doğru depar attım. Karşımda duran muazzam insan yığını beni ürkütmüştü ve gelen konuşma sesi..
-
"Ey insanlar şimdi bu adamın içinden girip diğer taraftan çıkacağım beni dikkatle izleyin.."
-
Bu konuşan insan Deccal idi, ama bizim mahallede ne işi vardı? Her şey komik ve enteresan geliyordu ama alışmıştım ben.
-
Bu düşüncelerim sırasında Deccal adamın içinden geçip diğer taraftan çıktı adamın hiç bir şeyi yoktu.
-
Deccal: "Eğer şimdi bana secde etmezseniz sizleri helak ederim." diye bağırıyordu. Sesi öyle korkunç ve gür geliyordu ki, oracıkta Deccal'e secde ettim.Kalbim kin ve nefretle dolmuş gözlerim kötülükten başka bir şey görmüyordu. Artık Deccal'in büyük ordusuna bende katılmıştım. Tüm Müslümanlar benim gibi orada Deccal'e iman etmişti. O sırada yine kayıttan ezan sesini açmışlardı. Deccal ezan sesini duyar duymaz kulaklarını kapadı, yerlere yattı ve bizlerden, yakındaki camiyi yakmamızı istedi. Yüzlerce mü'min karşımızda duruyordu camiyi yıkamazsınız diye. Deccal tekrar emretti, "derhal yıkın o camiyi."
İnsanlar akın akın camiyi yıkmaya gidiyordu. Bende dahil. Karşımdaki Müslüman insanları eze eze geçiyorum. Onları yumruklarımla yenmeye çalışıyorum taa ki karşımda babamı görünceye kadar. O insanların arasında babama sarılıyorum. "Annem nerede?" diyorum. "Annen öldü, derhal bizimle ol yoksa seni öldürmem gerekir" dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. "Baba ben senin oğlunum" diye yalvarıyorum. O sırada bir kâfir gelip babamın sırtına saplıyor kör bıçağı. Deccal yanıma gelip "sana o camiyi yıkmanı söylemiştim" diye ikaz ediyor. Ardından ağlamayı bırakıp caminin içine girip her tarafı dağıtıyorum. Peki beynimdeki sorular neden dağılmıyor diye isyan ediyorum.
Artık gidecek bir evimde yok, yiyecek bir şeyde. Aç susuz dolaşıyorum boş sokaklarda. Yarın normal bir güne uyanmak için yalvarıyorum tanrı diye ilah edindiğim Deccal'e. Bir şeyler ters gidiyor işte. Sokakta gördüğüm her kadına tecavüz ediyorum, marketleri yağmalıyorum. Arada sırada küçük depremler oluyor. Bunların birer uyarı olduğunu bilmeden küfrediyorum her şeye. Eski hayatımı özledim. Babamı, annemi, arkadaşlarımı özledim. Çıktığım kızların ırzına geçtiğim geliyor aklıma, üzülmüyorum. Hayat güllük gülistanlık sanıyordum hep. Gelişi güzel büyür, ölürdük sanıyordum.
Yine bitmeyen bir ertesi sabah.. Yine hayattan soğumuş, korkularımın ardına saklanmış bir şekilde uyandım. Taşlardan yaptığım yastıktan, kafamı kaldırınca ne kadar ahmakça olduğumu bir kere daha görüyorum.. Görüyorum insanoğlunun acizliğini...
-
Yanımda benim gibi binlerce mahluk var hepsi uyuyor sessizce. Deccal minare uzunluğundaki boyuyla konuşma kürsüsüne çıkıyor, bağırıyor.
"Bugün çok büyük bir savaşımız var. Hazırlanın, kılıçlanın sizlerden zafer istiyorum" dedi. Onun kölesi olmuştum, ne derse onu yapacaktım. Deccal'in dediği yerden silahlanıp savaş meydanına gittim bir kaç mahlukla.
-
Orada milyonlarca insan hepsi bembeyaz giyinmiş. Son günlerde gördüğüm kızıl havanın renginden sonra iyi gelmişti. Aralarında tanımlayamadığım beyaz kanatlı varlıklar vardı. En başlarında ise nur gibi parlayan bir adam var. Yanına gittim, insanları İslam'a davet ediyordu.
-
"Ey insanoğlu gelin İslam'a tek kurtuluş yolunuz bu. Savaşta benimle birlikte olun. Sizlere yemin ederim Allah size merhamet edecektir."
-
Oradaki insanlardan biri;
"Ey Allah'ın peygamberi alnımda kefere yazıyor. Sizin ordunuza katılamam. Burada ölüp gitmek istemiyorum."
-
Beyaz Adam;
"Kafir bile olsanız İslam'a dönebilirsiniz. Son nefesinizde bile İslam'a girebilirsiniz" deyince benim içim huzur doluyor. Her bir kelimesinde eski yılları hatırlıyorum. Babamın beni camiye götürdüğü yılları hatırlıyorum. Annemin kuran okuduğu yılları, küçükken oruç tuttuğum hatıramda canlanıyor. Bize kendinden ve kıyamet hakkında bilgiler verdi.-
Tüm mü'min kardeşlerimin safına geçip elimde ki kılıçla kafirlerin kafasını uçurmak için bekliyorum acımasızca. Vakit tamamdı. Hz. İsa ordunun en önünde bekliyor. Üzerimize doğru gelen Yahudiler'in en önünde Deccal duruyor hırslı ve kötü bir şekilde..Savaş başladığında yanımdaki melekler beni koruyor. Fakat benim kılıç darbelerim kafirlere işlemiyor. Ben her vurduğumda sol yanımda bir acı hissediyorum. Babamı düşünüyorum "o da burada mı acaba?" derken kafirin biri sırtıma vuruyor.
-
Kanlar içinde yerde kalıyorum. Orada bayılmışım. Hz. İsa tüm yaralılarla özel olarak ilgileniyordu. Yanıma gelip bana "iyi misin?" dedi.
Bende ona "babam nerede?" diye sordum. "Cennette seni bekliyor." diye karşılık verdi nur gibi parlayan yüzüyle. Son günlerde hiç böyle mutlu olmamıştım.
-
Yanımdaki melekler beni koruyor olmasa savaşın ortasında öleceğimi biliyordum. Uyandığımda deccal ölmüş, savaş bitmişti. Biz kazanmıştık.
-Her şey bitti, kurtuldum sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMET VAKTİ
General FictionTelevizyonu açtığımda kanallar kıyametin kopacağını söylüyor. Herkes perişan olmuş, koşuşturuyor. Tüm kanallar da din adamları öğüt veriyor. Adnan Oktar tövbe ettiğini açıklıyor... Kimileri ise hala atalarımızın maymun olduğunu savunuyor. Hikayede...