Birkaç saat fırında kalmamız biraz sessizlik biraz da sohbetle devam etmişti. Getirdiğim kahveyi daha yeni hatırladığım için tezgahın yanındaki masadan alıp müşteri olmamasının rahatlığıyla sandalyeye oturup termosun kapağını açtığımda etrafa yayılan kahve kokusunu iyice soludum.
"Çok güzel koktu." dedi Mahmut gözleri kapalı bir şekilde olduğu yerden.
"Filtre kahve. İçer misin?" diye sordum kapalı gözlerine bakarken. Sorduğum soruyla ela gözleri benim mavileri bulduğunda bir termosa bir gözlerime baktı.
"Sana yeter o anca." dediğinde yine gözlerimi devirdim. Böyle gri cevaplardan nefret ediyordum. İstiyorsan evet, istemiyorsan hayır.
Yan tarafta duran karton bardakların birini alıp kahveyi doldurdum ve ona uzattım. Gülümseyerek elimden alırken parmak uçları parmaklarıma değdiğinde ürperdim istemsizce. Önce kahveyi kokladı, sonra yavaşça üfleyip bir yudum aldı. "Dümdüz kahve değil mi bu? Nasıl bu kadar güzel olmuş?" dedi. Başta dalga geçtiğini sanmıştım ama yüzüme ciddi bir şekilde bakarak cevabı beklemesiyle dalga geçmediğini anlamıştım.
"Taze çekilmiş almıştım bir de tam ölçü koyuyorum ve kaynamış suyu biraz bekletip döküyorum kahveye, yanmıyor öyle yapınca." dikkatle dinledi ve hm'ladı.
Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki etrafa dolan telefon sesiyle "Pardon." dedi ve cebinden telefonu çıkarıp açtı.
Ben de kahvemden bir yudum alırken "Ne var lan?" dedi telefondaki kişiye.
"Fırındayım kanka. Babamın işi varmış." sessizlik. "Aynen." kafasını sallayarak karşısındakini dinledi, kahveden bir yudum daha aldı. "Akşam gideceğiz işte, orada konuşuruz." Kaşları çatıldı. "Bir oruspu çocukluğu yaparsa itin götüne sokarım onu, biliyorsun." dedi ve bir anda benim orada olduğumu hatırlamış gibi elini kaldırdı 'kusura bakma' der gibi. Küfür ettiği için mi yapmıştı bu hareketi? Ne sanıyordu bu çocuk beni?
"Tamam İbo.. Haberleşiriz akşam yine. Kapat konuşma yavşak yavşak."
Telefonu kapatıp bana döndü. "Heh, ne diyordum?" bir süre düşündü. "Eline sağlık."
Hafif bir tebessümle kafamı salladım yalnızca.
"Hazır müşteri yokken bi sigara içelim mi dışarıda?" diye sordu ve oturduğu yerden kalktı.
"Yok, kalayım ben." dedim. Eskiden tek tük içerdim ama uzun zamandır onu da içmiyordum. Ayrıca her an müşteri de gelebilirdi, dükkanı boş bırakamazdım.
"Israr etmeyeceğim, zehirleme kendini." dedi ve elindeki bardakla fırının dışına çıkıp sol tarafa doğru yürüdü ve pencerenin dış tarafındaki mermerine bardağı koyup cebinden sigara paketini çıkardı. İçinden çıkardığı bir dalı dudaklarının arasına yerleştirirken aynı paketten çakmağı da çıkarıp elini sigara ve çakmak arasına siper edip çakmağı yaktı. Öyle dikkatli bakarken alnına düşmüş birkaç tel saçını umursamış gibi durmuyordu. Kısık gözleriyle çektiği nefesi geri verirken çakmağı ve paketi cebine koyup sanki beni duymuş gibi aynı eliyle siyah saçlarını karıştırıp geriye attı. Sigarayı yeniden dudaklarına götürdü, nefes aldığında dudakları içe kıvrılmıştı. Gözlerini bir noktaya sabitleyerek dışarı üfledi nefesini. Canım aylardır içmediğim sigarayı çekmişti sayesinde.
Sanırım kahvesini içmek için pencereye döndüğünde anlık göz göze gelmenin telaşıyla kafamı çevirip masadaki telefonumu elime aldım. Onu izlediğimi göz göze geldiğimizde fark etmiştim. Sapık gibi hissettim kendimi! Aman canım insanın gözü dalabilir de sonuçta.
Kendi aptallığıma sinirlenirken instagram'dan gelen mesaj bildirimi dikkatimi çekmişti.
@ecesuu.. : Selam Ayaz.
Profiline girdiğimde sarışın oldukça güzel duran bir kız olduğunu gördüm. Biyografisinde bizim okulun baş harfleri yazıyordu, büyük ihtimalle bizim okuldan olduğu için daha önce takip isteğini kabul etmiş ve geri takip yapmıştım. Kapının açılma sesiyle kafamı kaldırdığımda Mahmut'un aynı ağır adımlarla içeri girdiğini gördüm. Sweatinin içinden eline üflediğinde üşüdüğünü anlamıştım.
"Ne gördün de sinirli sinirli bakıyorsun lan?" dedi arka tarafa gelirken.
"Bakmıyorum."
"Kaşların niye çatık o zaman?" sandalyeye otururken sorduğu soruyla çatık olduğunu fark ettiğim kaşları normal haline getirdim.
"Okuldan bir kız yazmış. Tanımıyorum." dediğimde "Göster bakayım kimmiş." diye cevaplayıp dudaklarını yaladı ve meraklı bir suratla kızı göstermemi bekledi.
"Sana ne kimse kim." dediğimde kaşlarını çattı. Böyle bir tepki beklemiyordu sanırım.
"Gösterme amına koyayım. Ne bu tripler?" sinirli çıkan sesi gerçekten öyle bir tepki beklemediğini gösteriyordu ama fazla meraklı bu çocuk, arada bir tepki gösterip frenleme ihtiyacı duyuyorum.
"Trip değil. Çok meraklısın."
Söylediğim şeye cevap vermek yerine kendi kendine "Hay allahım." diye söylendi.
İçeri giren birkaç müşteriyle daha ilgilenip tuvalete girip geri geldiğimde bu sefer o bir müşteriyle ilgileniyordu. Sandalyeye oturduğumda o da işini halledip sırtını tezgaha yaslarken gözlerini yüzümde gezdirdi. "Konuşacak mısın kızla?" dedi bu sefer. Bu çocuk gerçekten arsız bir meraklıydı.
"Bilmem." dediğimde kafasını salladı.
"Şimdi senin yelpaze geniş ya." dedi ve pişkin pişkin sırıttı, "Tipin ne mesela?"
Bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum esasında. Daha önce bir kere kız arkadaşım olmuştu, o da çok sevdiğimden değil de eğleniyorduk birlikte o yüzden sevgili olmuştuk. Flörtlerim ise hepsi birbirinden farklı tiplerdi. Sarışın da vardı, esmer sakallı da... Daha önce aşık olmamıştım, aşık olduğum insan benim tipimdir herhalde ama daha karşıma çıkmayan bir insanın görünüşünü nereden bilebilirdim ki?
"Yine öyle ters ters konuşma ha..." dedi ben daha cevap vermeden.
"Öyle şeylerin çok önemi yok benim için. Kalbim birine attıktan sonra tipinin, görünüşünün bir önemi kalmaz gözümde." diye açıklamaya çalıştım kendimi. Açıklama gereği dahi duymazdım ama kaldığımız dört duvar arasında onu daha fazla kızdırmak pek mantıklı bir seçenek gibi durmuyordu.
"Nefes alsın yeter diyorsun yani. Cinsiyet de fark etmiyor." dedi yeniden aynı pişkin gülümsemeyi sunup.
"Aynen nefes alan her canlıya kaldırıyorum." diye sinirle konuştuğumda o benim aksime ortaya kocaman keyif aldığını belirten bir kahkaha attı.
"Şaka yaptım ya." dedi önce. "Garip geliyor biraz. Ben mesela uzun, ince ve esmer kızlardan hoşlanırım."
"Marketten domates seçiyor sanki." diye söylendiğimde yeniden o yüksek volimdeki kahkahasını attı. Daha sonra gülüşü yüzünde soldu ve kaşlarını çattı. "Ama dediğin gibi, aşık olsam esmermiş kumralmış önemi olmayabilir de tabi."
İşte bu lafı beni anladığını hissetmeme sebep olmuştu.
"Yine de aradaki çekim önemli tabi. Etkilenmem lazım önce." dediğinde çok da anlamadığını düşündüm. Ama haklıydı. Gördüğümde kalbimin çarpmadığı, o çekimi hissetmediğim biriyle aramdakine aşk diyemezdim. Bunun tiple de çok ilgisi yoktu tabi ama konuyu daha fazla uzatmak istemediğim için yalnızca kafamı sallamakla yetindim.