Elindeki tahlil tüplerini Mitsuri'ye uzattı Makomo.
"Ee Makomo, günün nasıl geçiyor bakalım?"
Mitsuri'nin sevecen bir şekilde kendisine yönlendirdiği soruyu aynı şekilde cevapladı şirin kız. "Harika geçiyor Kanroji-sama, sorduğunuz için sağolun."
Mitsuri, elindeki tahlil tüplerinin üzerindeki kodu önündeki bilgisayara girerken yüzünü buruşturdu. "Peh, sadece Mitsuri de. Sonuçta ikimiz de bu danışmada çalışıyoruz tüm gün."
Şirin kız gülümseyerek onayladı. Çok geçmeden acil girişin kapısı açılmış; sedyede kan revan içinde yatan bir yaralı, Rengoku Kyojuro ve beraberinde bir kaç doktor ve hemşire ile koşarak giriş yapmıştı içeri. Rengoku, Mitsuri ve Makomo'ya seslendi.
"Makomo, gidip ameliyathaneyi hazırlamalarını söyle hemen! Mitsuri sende hastanın girişini yap."
Makomo danışma noktasından ayrıldığında, hemşirelerden biri Mitsuri'ye hastanın bilgilerini söylemek için acele ediyordu. "Bir tek adına ulaşabildik. Adı Sabito."
"Sadece bu kadar mu Nezuko-kun? Soyadını da mı öğrenemediniz?"
Nezuko başını iki yana salladı. Mitsuri de anladığını belirterek hızlıca klavyede gezdirdi ellerini.
"Pekala, şimdi ameliyattan sonra Bay Rengoku bize hastanın durumunu belirtecek. Kahve ister misin Nezuko-kun?"
"Ah, olur!"Mitsuri masanın üzerindeki telefondan kafeteryayı aradı ve üç kahve söyledi. Kendisine, Nezuko'ya ve Makomo'ya. Ya da o öyle sanıyordu. Kahveler geldiğinde Makomo'dan önce gelen Zenitsu, sırf Nezuko ile daha çok vakit geçirebilmek için zavallı kızın kahvesini içmişti. Mitsuri her ne kadar onu durdurmaya çalışsa da pek bir şeye yaradığı söylenemezdi.
"Agatsuma-san, işin yok mu senin?"
Mitsuri'nin sevimli çıkan ses tonuna rağmen ağlamaklı bir hale büründü Zenitsu. "Ne yani, beni istemiyor musun Kanroji-san?"
"Ya, hayır Agatsuma-san! Sadece işlerini yapmadığında başının Bay Shinazugawa ile derde girmesini istemiyorum. Biliyorsun; bazen, hatta her zaman çok sert olur Shinazugawa-sama."
"Öyle olsun bakalım. Ben gidiyorum o zaman!"El sallayıp yanlarından ayrılınca küçük bir kıkırtı çıkarttı Mitsuri. Nezuko ise kaşlarını çatmıştı." Komik bir şey mi var Kanroji-san?" Mitsuri başını 'hayır' anlamında salladı. "Hayır Nezuko-kun. Sadece Zenitsu'ya güldüm."
Nezuko da Mitsuri'ye katılıp kıkırdamıştı. Elinde kahve ile gelen Makomo görüş açılarına girdiğinde ikli ona el salladı. Biraz sonra yanlarına vardığında elindeki kahveyi masaya koydu Makomo. "Benim kahvemi Agatsuma-san içti, değil mi?" Nezuko şaşıratrak ona döndü. "Nasıl anladın?" dediğinde Makomo gülümsedi. "Sen danışmaya her geldiğinde Mitsuri-san bize kahve ısmarlar. Ve benim kahvemi hep Agatsuma içer. Alıştım artık." İkisi de Makomo'yu onaylayan homurtular çıkarttılar.
꧁꧂
Uzun, çok uzun süren başarılı bir ameliyatın ardından ameliyathaneden yorgun argın çıkan genel cerrah Kocho Shinobu, elindeki kahve ile kendi odasına geldi. Kendini ofis koltuğuna bırakıp bir süre tavanı izledi. Bu oldukça keyifliydi. Ancak kapısı bir kaç kere çalındığında derin bir iç çekti. Toparlanıp boğazını temizledi. "Gir."Kapıyı aralayan Rengoku, kafasını küçük aralıktan çıkarttı. "Shinobu-san, şu Sabito'nun dosyası için geldim. Agatsuma-kun ayarlamış olmalı."
Kocho hemen önünde duran siyah föy dosyayı Rengoku'ya uzattı. O da elinden aldı, selam verdi ve gitti. Kocho izlemeye doyamadığım tavana tekrar daldı.
Hastanenin turkuaz koridorunda yürüyen Kyojuro Rengoku, Sanemi Shinazugawa'nın odasının önüne gelince durdu. Kocho'nun kapısına tıkladığı gibi tıkladım yine. Sanemi Shinazugawa, ona girmesini söylediği zaman kapıyı açıp içeri girdi. Eğilerek selam verdi. Shinazugawa her zamanki gibi çatık kaşları ve sinir fışkıran gözleri ile Kyojuro'yu süzüyordu. Kyojuro gergin bir şekilde söze başladı. "Shinazugawa-sama, son gelen hasta Sabito hakkında birkaç şey bildirmek istiyorum." Shinazugawa bir anda hiddetlendi. "Peh! Bunları bana değil de Kanroji'ye söylemen gerekmiyor mu Rengoku-san? Değerli vaktimi soyadı bile belli olmayan biri için harcayamam."
Kyojuro içinde patlayan volkanları söndürmeye çalışırken bir yandan da sakince konuşuyordu. "Fakat Shinazugawa-sama, bu normal bir yaralanma değil. Yani bunu hiç bir insan gücü yapamaz. Üzerinden tır geçse bile bu kadar kötü duruma gelemez; kaburgalarında, çenesinde, burnunda, sağ bacağı ve sağ dirsek eklemi kırık vaziyette. İç organları perişan olmuş ve iç kanama geçiriyordu. Şu yeni gelen doktor Kamado Tanjiro, saçma öngörüler atmaya başladı. Bir gelip baksanız?"
Shinazugawa gözlerini devirerek oturduğu sandalyesinden kalktı. Kyojuro ona yolu göstererek Sabito'nun bulunduğu yoğun bakım odasına götürdü. Sedyenin başında oturup tartışan doktorlar Shinazugawa gelince ayağa kalkıp selam verdi. Shinazugawa Sabito'nun yanına gelip bir göz gezdirdi gencin üzerinde. Neredeyse tüm vücudu alçıya alınmış, yüzündeki çiziklerle acınası bir halde uykudaydı. Ameliyatta verilen narkozun etkisi hala bitmemiş olmalıydı.
Shinazugawa boş yüz ifadesi ile Rengoku'ya döndü. "Yani, ne yapmamı bekliyorsunuz? Üzerine üfleyip iyileştiremem ya." Kamado ellerini beline koydu, heyecanla konuştu. "Pardon da Shinazugawa-sama, bir kaç fikrimi sizinle paylaşmak istiyorum!" Shinazugawa iç çekti. "Söyle." Kamado Tanjiro göğsünü kabarttı. "Bir kitapta okumuştum. Eğer farklı galaksilerdeki aynı özellikteki gezegenler; kendi galaksiler içinde aynı anda aynı konuma gelirslerse, yani her iki gezegen de kendi galaksisi içindeki konumları aynı anda aynı koordinatları sahip olurlarsa bir geçiş çemberi oluşuyormuş. Bu geçiş çemberi insan gücü ile fark edilemediği için bir anda yürürken kendinizi farkli bir galakside bulabilirsiniz. Bu milyarlarca yılda bir oluyormuş. Belki de Sabito'nun geldiği gezegende korkunç yaratıklar vardı da Sabito ile bizim gezegene geldi. Eğer böyle ise bu yaratığın üremesi an meselesi-" Sanemi bağırarak Kamado'nun sözünü kesti. "Zırvalamayı Kes Kamado Tanjiro! Çocukça şeyler ile kimsenin vaktini çalma. Söylesene seni kim doktor yaptı?"
Kamado gururu incinmiş bir şekilde sustu. Kenardaki koltuklardan birine oturdu. Shinazugawa konuşmaya devam etti. "Ben gidiyorum! Bir daha beni böyle saçma salak bir şey için çağıran kim olursa onun kıçına tekmeyi basarım, acımam." Shinazugawa tam odadan çıkarken narkozun etkisinden çoktan çıkmış olan Sabito, konuşulanları duyunca cevap vermek zorunda kaldığını hissetmişti. "Tanjiro haklı."
Herkes sesini zar zor çıkaran Sabito'ya döndü. Shinazugawa sinirlendiğini hissediyordu. "Kafana aldığın darbeler yüzünden hafızanın kaybettin, Sabito." Sabito anında karşılık verdi. Hafızamı kaybetmediğime ruhum üzerine yemin ediyorum Shinazugawa. Tanjiro'nun dediği gibi benim geldiğim yerde insan yiyen iblisler var. Bana yapılan bu şeyi bir insanın yapabileceğine inanmıyorsunuz zaten, öyle değil mi?" Shinazugawa Sabito'ya cevap vereceği anda kapı açılıp içeri telaşlı bir Mitsuri girmişti. "Tüm Tokyo'da önümüzdeki üç gün resmi izin ilan edilmiş. Bugün tenha mahallelerde bir çok insan cesedi ve yaralı bulunmuş. Bazı cesedlerin bazı uzuvları veya bedenlerini bir kısmı yokmuş." Sabito'nun dudağı yukarı doğru kıvrıldı. "İblisler, artık bu dünyada da katliam yaratacaklar. Benim dünyamdaki gibi."
꧁꧂
Sabito'ya kıyamadığım için onu geri getirdim.