"Hah! Ben demiştim size Shinazugawa-sama." Tanrijo oturuduğu yerden zıplayarak kalktı. Sanemi ise burnundan soluma ya başlamıştı. Hızla odadan çıkarak hastanenin terasına çıktı. Kyojuro ve Giyu, Shinazugawa'nın peşinden gitmişlerdi. Odada kalan Mitsuri, Tanjiro, Muichiro ve Sabito birbirleri ile bakışmaya başlamıştı. "Açıkçası Kamado-san'ın haklı çıkacağını düşünmüyordum." diye söze başladı Muichiro. Tanjiro da ona karşılık vermişti. "Tokito-san, hiç kimse insanlardan güçlü bir varlığın olacabileceğini düşünmez. Çünkü insanlar korkak." Tanjiro sözünü bitirdiğinde hala kapının önünde dikilmekte olan Mitsuri kapıyı kapatıp Tanjiro'nun yanındaki sandalyede yerini aldı. Uysal ses tonuyla konuştu. "Peki şimdi ne olacak? Eğer Sabito'nun dediği gibi bu iblisler insanlardan kat be kat daha güçlüyse onları öldürmek ya da yok etmek zor olmalı." Bu sefer de Sabito konuştu. "Haklısın, ancak bu onların ölümsüz olduğunu göstermez. Benim geldiğim dünyada insanlar iblisler öldürmek için özel kılıçlar üretmişlerdi; Nichrin Kılıçları. Bir iblisin ölmesi için ya gün ışığına çıkması ya da bu kılıçlar ile kafalarının gövdelerinden ayrılması lazım." Mitsuri elini ağzına götürdü. "Ama bu çok canice. Zaten kaç kişi onları öldürecek kadar cesaretli olabilir?" Tanjiro kıkırdadı. "Bunu biz yapacak değiliz ya! Devlet illa ki bir çaresini bulur." Sabito reddetti "Tanjiro, devletin bu korkunç yaratıklarla uğraşacağını sanmıyorum. Benim zamanımda bile devlet tüm olaylara göz yumuyordu. İblisleri avlayanlar da devlet tarafından tanınmıyor zaten." Mitsuri odadaki televizyonun kumandasını aldı sehpanın üzerinden. "Neden haberlere bakmıyoruz? Bir şeyler düşünülmüş olmalı."
꧁꧂
Olayların üzerinden neredeyse bir üç ay geçmişti. Güvenlik güçleri, Tokyo'yu gözetim altına almıştı ve katliamın kimler tarafından yapıldığını da bulmuştu. Sabito'nun da dediği gibi insani görünümde çok uzak, kimisi kafasında boynuza, kimisi de kuyruğa sahip garip yaratıklar vardı ve hepsi oldukça ütkünçtüler. Üstelik ayrı ayrı dolaşıyorlardı.Gelişmiş teknolojiler ve bilim adamları ile bu yaratıkların anatomisini araştırdılar; nasıl yaşadığını, nasıl beslendiğini, nasıl yok edileceğini... Hepsini üç aylık kısa bir süreçte keşfettiler. Bunun üzerine bir silah geliştirdiler. Dışarıdan bakıldığında oldukça ağır gözüken fakat hafif malzemelerden yapıldığı için oldukça hafif olan, büyük, üzerinde onlarca düğmeye sahip bu silaha "owari" adını verdiler. Geriye kalan tek şey owariyi kullanacak olan savaşçılar bulup yetiştirmekti.
Kafeterya da oturan Tanjiro da bunları düşünüyordu. Ona kalsa gönüllü olacaktı fakat ailesi buna oldukça karşıydı. 20 yaşını çoktan geçmesine rağmen bu konuda kendi karar vermemesi canını sıkmıştı. Sorun şu ki; Gyomei Himejima Rengoku Kyojuro gönüllü olup eğitim almaya gitmişlerdi. Kafasını duvarlara sürtmek istiyordu. Önüne sertçe konulan bir Baker kraker ile irkildi. İnosuke her zamanki gibi ani hareketleri ile Tanjiro'yu korkutmaktan taviz vermiyordu. Kalın sesi ile konuştu. "Bugün gönüllü olmak için kayıt yaptırmaya gideceğim. Senden ne haber, Yonchiro?" Kaşlarını çattı. "Ailem bu konuda çok katı, izin alamıyorum. Ayrıca benim adım Tanjiro, neredeyse bir sene oldu tanışalı bu kadar zor değil." Omuz silkerek tezgaha geri döndü İnosuke. Tanjiro da krakeri cebine atıp kendi odasına gitmek için kafeteryadan ayrıldı. Koridorda yürürken Obanai ve etrafındaki kalabalık ile duraksadı. Yanlarına gitti ve Shinobu'ya ne olduğunu sordu." Iguro-san da gönüllü olacak. Ama Kanroji'yi susturamıyoruz." Tanjiro kıkırdayarak Obanai ve Mitsuri'nin kavgasını izlemeye başladı. "Iguro-san! Eğer gerçekten gönüllü olmaya gideceksen ben de geleceğim. Seni oraya tek göndermem." Obanai terlemişti. "Tek değilim Kanroji. Himejima ve Rengoku da gönüllü ya." Mitsuri hala inatlaşıyordu. "Aslında onları da tek göndermemek lazım. Hiç birinize güvenilmez sizin." Shinobu Obanai'ın zor durumda olduğunu görünce el atmak zorunda kalmıştı. "Ara ara, Kanroji-chan! Bugün bilgisayarına giriş yapman gereken bir sürü hasta olmalı. Malum, iblisler herkesi yaralıyor." Mitsuri derin bir iç çekti. "Pekala! Şimdi gidiyorum, ama bir kaç gün sonra beni gönüllülerin arasında görürseniz şaşırmayın. Erkek arkadaşını ölüme tek başına gönderecek bir kadın değilim ben!"