4

364 25 1
                                    

"Hâlâ Park Rosé'yi reddetmene inanamıyorum Jimin!"

Jungkook en az yarım saattir Chaeyoung'u reddettiğim için bana söyleniyordu.

"Onunla tanışmayı çok istiyordum. O Kore moda tarihinin en önemli modellerinden biri. Lalisa Manoban ile başka zaman da çalışabilirsin."

İç çektim
"Yeter artık Jungkook. Onunla çalışmak istemiyorum dedim. Israr etmeyi bırak artık. O kızı beğenmiyorum. Kibirlinin teki. Ayrıca daha iyi modeller de var. Emin ol kapıma gelse yüzüne de söylerim."

O sırada kapı çaldı.

"Jungkook kapıya bak."

"Git kendin bak! Park Rosé'yi reddeden birini dikkate almıyorum"

Göz devirerek ayağa kalktım ve kapıyı açtım.

Ama bu...

Yıllar sonra karşımda duruyordu.
O da sanırım beni görmeyi beklemiyordu. Şaşkınlıkla birbirimize baktık.

"Kibirlinin tekisin. Seninle çalışmak istemiyorum. Senden daha iyi modeller var!"

Diyerek kapıyı hızlıca kapattım.

Bunu yaptığıma inanamıyorum

"Kim gelmiş?"

Jungkook merakla bana bakıyordu.

"Kimse!"

Jungkook yanıma geldi. Ben ise kapının önünde iki kolumu da uzatmış duruyordum

"Ne demek kimse? Kapı çaldı ya. Hem sen niye bu kadar gerildin?" Dedi Jungkook. Beni kenara itti ve kapıyı açtı.

Chaeyoung umduğumun aksine gitmemiş ve hâlâ şaşkınlıkla kapının önünde dikiliyordu.

Jungkook onu görünce gözleri açıldı.

"Park Rosé! Gerçekten bu sizsiniz! Burada ne işiniz var?"

O ise hâlâ olayın şokunu atlatamamış bir şekilde konuştu.

"Şey ben bay PR için gelmiştim de."

"Ah öyle mi lütfen içeri girin!"

İçeri mi girsin?
Hayır bu olamaz!

Yavaşça Jungkook'a fısıldadım
"Hayır Jungkook bunu yapma"

O ise koluma vurdu
"Delirdin mi? Niye onu içeri almadın salak?!"

Chaeyoung'un içeri girmesi için kapıyı sonuna kadar açtı.

"Buyurun!"

Temkinli adımlar ile içeri girdi.

Etrafı inceleyerek koltuğa oturdu.

Jungkook oturmam için beni itekledi

"Ben size bir kahve getireyim"
Diyerek acele ile mutfağa koştu

Chaeyoung'u inceledim. Yıllar sonra ilk kez yüz yüzeydik.

İsmini değiştirdiği gibi görünüşünü de değiştirmişti. Saçları artık sarıydı. Daha bakımlı gözüküyordu.

Lanet olsun! Bugün neden bu kadar kötü gözükmek zorundaydım ki? Yanında çok eksik kalıyorum!

"Buraya halimi hatrımı sormaya gelmedin herhalde."

Chaeyoung saçlarını geriye atıp cevap verdi.

"Tabii ki o yüzden gelmedim. Bay PR ile görüşmek için gelmiştim. Sen o musun?"

"Bunu neden merak ediyorsun ki?"

Chaeyoung bilmiş bir şekilde sırıttı.
"Gerçi artık merak etmeme gerek kalmadı. Kapıda bağırarak benimle çalışmak istemediğini söylediğinde o olduğun belli oldu."

Neden ona öyle bağırdım ki? Hepsi Jungkook'un suçu!

"Az önceki anlık bir şeydi. Unut gitsin."

"Peki unuturum. Hatta sen de sana çalışmak için teklif gönderdiğimi unut."

"Nasıl yani? Buraya bunun için gelmedin mi?"

"Evet geldim. Ama seni gördükten sonra vazgeçtim. PR'ın sen olduğunu bilseydim teklif göndermeyi reddederdim."

Göz devirdim.
Nasıl yıllar sonra bile tek gram değişmemişti.

Çantasını alarak ayağa kalktı.

"Gidiyorum ben."

Tam gideceği sırada Jungkook elinde kahve ile yanımıza geldi.

"Bayan Park yoksa gidiyor musunuz?"

"Evet gidiyorum. Size zahmet verdiğim için özür dilerim."

Jungkook kahveyi masaya koydu

"Hayır ne önemi var? Lütfen oturun. Konuşmamız gereken şeyler var."

Bu aptal ne yapmaya çalışıyor? Zor durumda olduğumu farketmiyor mu?

Chaeyoung istemsizce tekrar oturdu.

Jungkook söze başladı
"Sizi burada görmek bizim için bir onur."

Jungkook'un lafını kestim
"Ben olduğumu nereden öğrendin?"

Chaeyoung bana baktı
"Ajansım sayesinde öğrendim."

Jungkook sinirle kolumu sıktı.

"Jimin seninle biraz konuşabilir miyiz?"

Ayağa kalkarak onun peşinden mutfağa gittim

"Sen delirdin mi? Nasıl olur da Rosé ile böyle kaba konuşursun?"

Göz devirdim
"Ne var bunda? Konuşamaz mıyım? Neden ona ayrı bir muamele göstereceğim ki?"

"Doğru söyle sen Rosé'yi tanıyor musun? Onunla bir geçmişin mi var?"

Elimi enseme koydum ve derin bir nefes aldım Jungkook'un gerçeği öğrenme vakti gelmişti...

"O benim eski sevgilim."

Next Date  -Jirosé-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin