one

4.2K 217 386
                                    

o kadar güzel şeyler çıkacağına inanıyorum ki! başka shipleyen ya da yazan var mı bilmiyorum, sanırım ilkiz! yıldıza basıp yorum yapmayı unutmayın! iyi okumalar 🖤

Savcı Fırat, önündeki karışık dava dosyasından başını hiç kaldırmamıştı; istediği sade Türk kahvesi gelene kadar. Böyle anlarda zihnini toparlayabilmek için bir kahve mutlaka içerdi. Şeker tüketmeyi sevmezdi. Kahvenin tadının şekersiz daha güzel çıktığını düşünüyordu. "Teşekkürler, çıkabilirsin." Başıyla selam verip çıkan görevlinin arkasından baktı. 

Sırtını yaslayarak kahvesini eline aldı. Biraz dinlenmenin vakti gelmişti. Dosyaya kafa yorduğundan öğle yemeğine bile çıkmamıştı. Arkadaşı olan Savcı Tahir öğle yemeği amacıyla çağırsa da reddetmişti. Adliyedekiler fazla işkolik olmasıyla onu suçlasalar da Savcı Fırat yalnızca karışık gördüğü davalarda saatlerce dosyanın başından kalkmadan çalışırdı.

Kahvesinden bir yudum aldı. Bu sırada çalan kapısıyla, "Müthiş," dedi kendi kendine. Dinlenme anında rahatsız edilmekten nefret ederdi. Kahvesini, masasının üstüne bıraktı. Rahat duruşunu düzeltip yüzüne ciddi bir ifade takınırken, "Girin," dedi buzdan farksız olmayan sesiyle. 

Kapının açılmasıyla, içeri girenin Tahir olduğunu görmesi bir olmuştu. Yüzündeki ifade her zamanki gibi yumuşaktı. Fırat'a göre daha yumuşak bir tavrı vardı Tahir'in. Arkadaşının önündeki siyah, rahat koltuklardan birisine oturdu. Sağ bacağını, sol bacağının üstüne atıp ellerini dizinin üstünde birleştirdi. "Nasılsınız savcım?" 

Fırat, Tahir'in oturduğu sırada kahvesinden bir yudum daha almıştı. "İyiyim, şu yeni gelen dosyayla uğraşıyordum." Dosyayı eline almış, Tahir'in görmesini sağladıktan sonra sertçe bırakmak istese de düzen hastası olduğundan nazikçe yerine bırakmıştı. Tahir sırıttı.

"İçinden o dosyayı fırlatmak gelmediyse ben de hukukçu değilim!" Fırat, arkadaşını başıyla onayladı. Kahvesi biraz soğumuştu, az da kalmıştı. Bitirip arkadaşına baktı. "Söylememi ister misin?" Başını olumsuz anlamda salladı Tahir. Zaman kavramından habersiz bir şekilde çalışan arkadaşını süzdü. 

Bakışlarını yeniden mavi irislere çıkararak, "Ne kahvesi, kardeşim?" diyerek sordu. Desteklercesine kol saatini Fırat'a gösterdi. "Saat beş buçuk, mesai bitti!" Arkadaşını uykudan uyandırmak istercesine yüksek çıkmıştı sesi. Fırat ise öğle arasına çıkmadan yarım saat önce bu dosyayla uğraşmaya başlamıştı. Önceki dosyaların hepsini bitirdiğinden bu karmaşık dosyaya vakit ayırabilmişti. 

Ama bu kadar uzun sürdüğünü de tahmin etmemişti. 

"Hadi canım!" dedi gözlerini büyüterek. Ufak bir tebessümle ekledi. "Sen olmasan çalışmaya aralıksız devam ederdim, Tahir." Tahir güldü. "Normalde sana karışmazdım ama verdiğimiz sözü unutup unutmadığını kontrol etmek için karışmış bulundum." 

Fırat, verdiği söze dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Gözlerini merakla kıstı. Tahir ise arkadaşının unutacağını mesleği kadar iyi biliyordu. Sosyal alanlara dair her şeyi unuturdu. Mesleğiyle ilgili en ince detay bile sosyalliğinin önüne geçerdi. Çok çabaladığını biliyordu. Savcı Fırat Bulut, makamına ve ününe çok zor şartlar altında sahip olmuştu. Bırakmaya da niyeti yoktu. 

"Unuttuğumu söyleyeceğim." Tahir anlayışla gülümsese de arkadaşının biraz kendisine vakit ayırmasını istiyordu. Aşk hayatı da sosyal hayatı gibi sıfırdı. Geçmişteki olaylar yüzünden kimseye güvenmiyordu. Aşk denen şey, Savcı Fırat Bulut'a göre kafa karıştırıcı mevzulardan önde değildi. Gereksizdi. 

"Avukat Cemre'nin doğum günü partisi var, gideceğimize söz vermiştik." Fırat, avcunu alnına yasladı şaşkınlıkla. "Bugün müydü o?" Tahir başını salladı. Aklından o kadar çıkmıştı ki hediye bile almamıştı. "Saat kaçtaydı?"

garden of wounded souls / fırbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin