eleven

1.6K 112 133
                                    

selamlaarr! yıldıza basmayı ve bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın! ucundan +18 ögeler bulundurur, iyi okumalarrr<3

Fırat, öğle arası için ilk defa adliyeden ayrılmıştı. Normalde ya odasında geçirir ya da yemekhaneye çıkardı. Ancak hava almanın ona iyi geleceğini düşünmüştü, çünkü oldukça yüksek tempolu bir sabahla güne başlamıştı. Üstüne resmen dosya yağıyordu ve Cumhuriyet Savcısı Fırat Bulut, sevgilisi Barış Yesari'yi düşünmekten işine ara sıra odaklanamaz hale geliyordu.

Normal şartlar altında, mesai saatleri içerisinde aklını karıştıran her şeyi hayatından çıkarırdı, Fırat. Belki de bundandı uzun süreli bir ilişkisinin olmaması, aşık olmaktan kaçınması. Fakat bir kere çarpmıştı kalp, durdurmaya gücü yeter miydi hiç? 

Yetmezdi. Yetmesini de istemiyordu. İlk defa birisini hayatından çıkarmak istemiyordu. Kafası mı dağılıyordu, biraz daha dağılabilirdi. Eğer dağıtan kişi Barış Yesari ise, düzen takıntısı Savcının umurunda olmazdı.

Cam kenarındaki bir masaya oturdu. Garson yanına geldiğinde, kısaca siparişini verdi ve sabırla beklemeye başladı. Adliye yemekleri dışında boğazından bir şey geçecek olmasını şimdiden garipsemişti. Uzun süredir dışarıda yemek yeme olayını unutmuştu.

Telefonunu eline aldı. Bir süre haberlerde gezindiğinde, karşı çapraz masasına oturan kişileri görmesiyle kendisince sırıttı. Sevgilisinin bahsettiği iş yemeğinin burada olacağından haberi yoktu. Barış sandalyeye oturduğunda göz göze geldiler. Sevgilisinin gözlerindeki şaşkınlık, yerini heyecan parıltılarına bıraktığında çözemeyeceği tek insanın Barış olduğunu düşünüyordu.

Hem bu kadar arsız ama çocuk heyecanlı nasıl olabiliyordu? Savcıyı gördüğünde içindeki kelebekler göğüs kafesinin üstüne konuyor ve çırpınıyordu. İşte Fırat, sevgilisinin bu hallerine kelimenin tek anlamıyla tav oluyordu. 

"Savcım!" Barış'ın sesiyle masadaki iki adam bakışlarını Fırat'a çevirdiler. Fırat gülümsedi, başını aşağı doğru eğdi ve kısaca selam verdi. "Tek başınıza mısınız?" Sevgilisinin alttan alta cilveli çıkan sesine karşı sırıtışını bastıramadı. 

"Tekim." Barış, iş arkadaşlarına kısaca sorduğunda olumlu cevap aldı. "Buyurun, lütfen." Hemen sonra garsona seslendi. "Savcı Fırat Bey'in servisini benim yanıma açın, lütfen." Fırat, oturduğu masadan kalktı. Masadakilere kısaca selam verip sevgilisinin yanına oturdu. 

"Barış Bey, engel olmayayım?" Aynı zamanda Barış'a bakmıştı. Barış, sevgilisinin mavi irislerine kilitlenip kaldığında, iki adamın menüye bakmasını fırsat bilerek fısıldadı. "Bakma öyle maviş maviş." 

Fırat gülümsedi. "Başkasına mı bakayım?" Barış, yüzünü düşürdü ve masanın altından sevgilisinin bacağına ayağını sertçe geçirdi. Fırat'ın yüzünde mimik dahi oynamaması Barış'ı şaşırtmamıştı. Tanıyordu sevgilisini. 

"Hele bi' bak, Savcı. Nasıl geçiyorum içinden." Kıskanılmaktan ve emir almaktan asla hoşlanmazdı, Fırat. Ama karşısındaki Barış Yesari olduğunda bunların hepsi tatlı geliyordu. Kıskanılmak hoşuna gidiyordu. 

Özellikle aklına sevgilisinin kıskançlıktan deliye dönmüş halleriyle geceyi birlikte geçirme düşüncesi geldiğinde kesinlikle denemesi ve sevmesi gerektiğini düşünüyordu.

Siparişler verildiğinde, yeni projesi hakkında bilgi vermeye başladı. Sevgilisini izlemeye başladı, Fırat. İlk defa hayranlıkla süzüyordu birisini. Dirseklerini masaya yaslayışı, ellerini birleştirmesi, kendinden emin tavırları, ara sıra gözlüğünü düzeltmesi... 

Normal olarak adlandırılan tüm bu hareketleri Barış sergilediğinde dünyanın en çekici insanı oluyordu Fırat'ın gözünde.

Yemekler geldiğinde Barış boşluktan faydalanarak sevgilisinin bacağına dokundu, beraberinde de göz kırptı. "Afiyet olsun, Savcı Bey." Fırat, aklına gelen düşünceyle birlikte keyifle sırıttı. Kapı tıklatıldığında Barış'ın durmak yerine büyük bir iştahla penisini emdiği aklına geldiğinde bunu ödetmesi gerektiğini kendisine hatırlattı. 

"Olsun, Barış Bey. Çok çok afiyet olsun." Barış, sevgilisinin keyifli tavırlarından şüpheye düştüğünde, gayet doğru bir şüphe olduğunu anladı. İş yapacağı insanlarla konuştuğu sırada, sevgilisinin elini penisinin üstünde hissetti. 

Dudaklarını birbirine bastırıp hafifçe öksürdüğünde açıklama yapması gerektiğini biliyordu. Yerine doğruldu, hızlı bir yalan buldu. "Spora uzun süreden sonra devam edince hamlandığımı daha net anladım. Belim tutulmuş dün akşamdan." 

Fırat, sevgilisinin yalanını ağzı açık izledi. Bunun için sevgilisini ödüllendirmesi gerekmez miydi? Neticesinde iyi kurtarmıştı.

"Dikkat edin kendinize, Barış Bey," dedi kumaş pantolonun üstünden, sevgilisinin penisini avuçladığında. "Bir sakatlık çıkmadı inşallah?" Barış, sevgilisinin gözlerine baktığında intikamını aldığı olayı gayet net anlamıştı. Eğer şu an iş yemeğinde olmasalar, her şeyi siktir edip adamı lavaboya götürebilir ve hızlı bir ağız işi verebilirdi.

Fırat'ın yüzündeki yaramaz ifadeye şahit olduğunda kasıklarında karıncalanma hissetti. Gülümsemeye çalıştı. "Bugün dikkat ediyorum," dedi imayla. "Bir sakatlık çıkmayacak umarım." Fırat sırıttı. 

Sevgilisinin kumaş pantolonunun düğmesini açtı, sessizce fermuarını indirdi. Elini baksırından içeri soktuğunda, tenine değen buz gibi şekilli parmaklarla irkildi. Resmen alev alıyordu. Bağırmak, delicesine sevgilisinin ismiyle inlemek istese de yapamayacağını biliyordu. Bu, sinirlerini bozuyordu. 

"Barış Bey, sunduğumuz teklif bahsettikleriniz için gayet makul." Barış'ın aklında olan şey tekli ya da bahsettiği projeler asla değildi. Onu şu an ilgilendiren tek teklif ve proje, sevgilisinin çekmeye başladığı penisiydi.

Bulutların üstünde hissediyordu. Gözlerinin önüne sevgilisinin içine sertçe girip çıktığı o an geldikçe tahrik oluyor, karşısındaki iki adama bir şey çaktırmamak için zor tutuyordu iniltilerini. 

Yalvarırcasına sevgilisinin mavilerine baktı, fısıldadı. "Hızlı ol..." Fırat eğlenircesine sırıttı. Yemeklerine gömülmüş olan iki adama kısaca bakış attı, görmediklerinden emin olarak elini çekti. Parmağını hızla yaladıktan sonra yeniden adamın penisini çekmeye başladı. 

Barış ise kendisinden geçmiş durumdaydı. İnleyemiyor, sevgilisine dokunamıyor ve fazlasını isteyemiyordu. Bu canını yeterince sıkıyordu. 

Sevgilisinin hareketleri hızlandığında nefeslerinin düzensizleştiğini hissetti. Çaktırmamak için bin bir çaba sarf ediyordu. "Spor önemli, Barış Bey." Fırat, son hamleyi yapıp sevgilisinin penisini sertçe sıvazladığında, eline geldiğini gayet net anlamıştı. 

Masanın üstünden gizlice peçeteyi aldı. Elini sildikten sonra önündeki yemeğe baktı. İhtiyacı yoktu, çünkü az önce yaşadıkları ona yetmişti. Saate baktığında bir saatlik aranın bitmesine az kaldığını gördü. "Şunları paket yapabilir misiniz?" 

Fırat, kendi yemeğinin parasını ödemek için ayağa kalktığında önce elini yıkaması gerektiğini düşündü. Ancak telefonuna gelen mesaja bakmadan edemedi.

Barış: beni ezmeni isterdim

Sırıttı. 

Fırat: yeterince ezdim gibi, hm? oturduğun yerden şu an bile kalkamıyorsun, canımın içi

Lavaboya ilerledi, hızla elini yıkadı ve ücreti ödedi. Yemek paketini alıp restorandan ayrıldı. Aklında olan tek şey ise sevgilisiydi.

CEHENNEME GİDİCEM SİZİN YÜZÜNÜZDEN AALKJSDHNFLKAJSNFLKA

garden of wounded souls / fırbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin