Jimin, hava kararmak üzereyken yemehhaneden çıkarak koşar adım öğrenci yurtlarının olduğu bahçeye doğru ilerlemeye başladığında ne yapacağına hala karar verebilmiş değildi. Yoongi'yi görmezden gelerek ve içten içe köpürerek geçirdiği günlerden sonra bir açıklamaya ikisinin de ihtiyaç duyduğu ortadaydı ama onu dinlemek ve affetmek konusunda karar verebilmiş değildi. Öte yandan... ona ne kadar küs kalabilirdi ki?
Onu görme arzusuyla bahçeye girdiğinde bakışları etrafı taradı. Yoongi, üzerindeki dar siyah kot ve siyah swearshirt'le söğüt ağaçlarının altında onu bekliyordu ve Jimin'in kalbini küt küt çarptıracak kadar iyi görünüyordu. Bayıldığı sarı saçları çoğu zaman olduğu gibi darmadağınıktı. Her zamanki gibi harika görünüyordu elbette. Ama her zamankinden farklı olarak gözlerinin altı kızarmış, gözaltı torbaları kocaman olmuştu. Jimin onu bu halde göreceğine ölmeyi diledi ve içi cız etti. Yoongi zaten iyi bir konservatuara girebilmek için yeterince yoruluyordu. Her ne kadar ona kızgın kalmak istese de yüzüne sadece bir kere bakmak bile kalbinin erimesine yetmişti.
Yoongi onu fark ettiğinde yaşlandığı ağaçtan hızla ayrıldı. "Jiminie..." Jimin gözlerini yumma istediğini güçlükle bastırdı. Yoongi ismini her seslendiğinde böyle hissediyordu. Yumuşacık bir güven bir hissi. Gözlerini yum ve kendini ona bırak diyen iç sesi. "Jimin," dedi Yoongi tekrar. Küçüğünün az önce mesajlaşırken onu dinleyeceğine dair verdiği söze rağmen tereddütlü görünmesi onu korkutmuştu. "Konuşalım olur mu?" Dedi heyecanla.
Jimin daha önceleri karşılık alamadığı aşkı yüzünden ölmek istemişti bir süre. Şimdi de tam şu anda ölmek istiyordu çünkü Yoongi ile aralarında çok fazla yalan ve sır vardı. Ölürse Yoongi'nin pişmanlıktan kahrolacağı gibi çocukça bir hisse kapılmıştı.
Yine de başını salladı. "Konuşalım."
"Beni yanlış anladın." Dedi Yoongi kırık bir ses tonuyla.
"Yoongi, ben-"
"Hayır, lütfen. Konuşmama izin ver."
Aslında Jimin, ondan uzak durmaya çalıştığı süre boyunca düşünmüştü ve düşündükçe bazı noktalarda ona haksızlık ettiğinin farkına varmıştı. Ama öte yandan Yoongi de ona karşı acımasızca davranmıştı. Jimin'in ondan sakladığı küçük sırları için yaptığı baskı bir yana, kendisi Jimin'den çok fazla şeyi gizlemiş, ona güvenmemişti. Yine de bunu neden yaptığını anlayabiliyordu. İkisinin de sırları vardı.
"Senden sakladığım için üzgünüm." Dedi Yoongi. Biraz daha yaklaşmış, aralarında tek adımlık mesafe kalıncada durmuştu. "Ama nasıl anlatacağımı bilemedim. Ben- ben sadece sevdiğim şeyi yapmaya çalışıyordum. Anlıyorsun değil mi?"
Jimin bir kez daha başını salladı. Öylece durmuş Yoongi'nin söyleyeceği şeyleri bekliyordu ama Yoongi, ne diyeceğini bilemiyormuş gibi Jimin'i izliyordu sadece.
Sonra aniden uzanıp Jimin'i bileğinden yakaladığında Jimin, ani yakınlaşma karşısında hafifçe sendeleyecek Yoongi'ye doğru bir adım attı ve boştaki elini onun omzuna koydu. Bir anda ne yapacağını bilememişti ama Yoongi, ne yapacağını çok iyi biliyormuş gibi diğer elini Jimin'in her daim yumuşak görünen yanağına çıkarıp dokundu. Hemen ardından dokunmaya doyamıyormuş gibi iki eliyle de Jimin'in yüzünü avuçlarının arasına almış, gözlerinin içine bakarken yüzüne doğru eğilmişti. Yoongi'ye karşı hissettiği kırgınlık buhar olup uçtu. Jimin, nefesini tuttu ve bayılmamayı diledi."Seni üzdüğümde ölmek istiyorum." Dedi büyük olan yumuşak bir ses tonuyla. "Sen üzüldüğünde yaşamanın ne anlamı var ki diye düşünüyorum."
"Yoongi-"
"Shh, dinle lütfen." Jimin ellerini Yoongi'nin omuzlarına yaslarken iyiden iyiye bir bütün haline geldiler. "Jiminie, bebeğim, benim güzel sokak kedim... ben sana aitim. Her zaman. Daima. Bunu unutma, olur mu? Ne olursa olsun Jimin-ah. Yoongi Min her zaman sana ait. Her şeyiyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the truth untold : yoonmin
FanfikceJimin ve Yoongi arasında söylenmemiş gerçekler vardı. -------- [texting+düz yazı] #yoonmin #taekook yan ship 15.11.21