Gecenin geç saatlerinde, hastahane koridorlarında yorgunca yürüyen genç adam elindeki bir kaç belgeyle, odasına doğru ilerliyordu. Bu günün temposu o kadar yoğundu ki, daha önce hiç bu kadar yorulduğunu hatırlamıyordu. Asistan olduğu zamanlar, dinlenmeyip nöbet tuttuğu vakitlerde bile bu kadar yorulmamıştı.
Gözlerini zar zor açarken, koridor ışıkları gözlerini yerinden çıkartmak istercesine acıtıyordu. Birazcık dinlenmeye gerçekten ihtiyacı vardı.
Odasının önüne geldiğinde beklemeden içeri girdi ve direk deri koltuğa doğru yayıldı. Elini ensesine atıp, birazcık ovarak ağrısını geçirmeye çalıştı. Belgeleri sehpaya bırakarak, yastığı düzeltti ve yan bir şekilde kıvrıldı koltuğa. Bir doksanlık adam nasıl sığa bilirse küçük koltuğa, öyle sığdı işte.
Umursamadı bunu o anlık. Tek istediği biraz da olsa uyumaktı. Elini kaldırarak kanepenin hemen yanındaki düğmeye basarak ışığı kapattı ve gözlerini yumdu.
Güzel ve huzur dolu uykunun kollarına bıraktı kendini..
***
Uyandığında saat 11’e geliyordu. Gariptir ki, kimse rahatsız etmemişti. En çok buna şaşırmıştı işte.
Şikayetçi değildi bu durumdan.
Koltuktan kalkarak gerindi ve tutulmuş bedenini azıcık da olsa rahatlatmaya çalıştı. Esneyerek, yüzünü yıkamak için odasındaki tuvalete ilerledi. Genel cerrahide olmanın faydalarıydı bu.Tuvalette elini yüzünü yıkadıktan sonra, kurulanarak çıktı. Üzerini değiştirip siyah paltosunu giyindi. Anahtar, cüzdan, telefon üçlüsünü de alıp odasından çıktı.
Bu gün hastası olmadığından ve kaç gündür kendini pert ettiğinden dolayı izin almıştı. Eve gidip bir güzel dinlenmek istiyordu. Bunun sevinciyle de gülümsemesi yüzünden eksik olmuyordu.
Hastanenin otoparkına geldiğinde, hızlı bir şekilde son model arabasına bindi. Kınalı kuzusunu almak için para biriktirdiği zamanları düşündüğünde gözlerini devirdi ve direksiyonu öptü.
“Senin için değer bebeğim.”
Bu hayatta değerli dediği üç şeyden birisiydi bu kınalı kuzusu. İlki ailesi, ikincisi arkadaşları, tabi üçüncüsü de kırmızı meleğiydi. O arabasıyla konuştuğunda, arkadaşları ona bir deli olduğunu söylese bile, umurunda değildi.
“Canım benim, hadi biraz vakit geçirelim.” Küçüklükten beri hep bir kırmızı spor arabaya sahip olmak gibi bir hayali olduğundan, en değerlisiydi ne yapsın çocukcağız..
Bebeğini çalıştırıp, motorunun çıkardığı sesle gülümserken, gaza basıp çıktı otoparktan. Eve hızlı gitmek istediğinden, gaza baya bir yüklendi ve sadece on dakikaya evine vardı.
Baba ve annesi, hastahaneye yakın olan bu evi yıllar önce üniversitedeyken almışlardı ona. İlk zamanlar beğenmediği evini, şimdi hastahaneye yakın oluşundan dolayı öpüp alnına koyası gelmiyor değildi.
Arabasını binanın otoparkına çekerken acele etmeden indi. Son olarak kapısına bit öpücük kondurup gülümsedi.
“Görüşürüz bebeğim.” Diye mırıldandı ve asansöre gitti. Düğmeye basıp gelmesini beklediğinde, iki dakika içinde gelmişti.
Hemen bekletmeden asansöre binerek, on dördüncü kata çıktı. Dairesinin önüne gelip, anahtarlarını çıkararak kapıyı açtı ve içeri girdi.
Dışarısını soğukluğunu unutturacak kadar güzel, sıcak bir hava yüzüne çarptığında gülümsedi. Kapıyı kapatıp paltosunu çıkararak portmantoya astı. Ardından sağ tarafa doğru adımlayıp salona girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Bey || bxb
Actionİlk görüşte aşka inanır mısınız? Homofobikler uzak dursun. Bu bir boy love, yani iki erkeğin aşkını anlatan bir hikayedir. *** Tüm haklar saklıdır.