*
Yeni bir güne başlamak, bazen yeni bir hayata başlamak gibidir. Uyanırsınız ve farklı hissedersiniz. Sanki size yaklaşan veya uzaklaşan iyi veya kötü enerjileri hisseder yorum yapamasanızda bir şeyler olacağını bilirsiniz. Bu bazen korkulara bazende umutlara sebep olur.Bunların yanında hissiyatsız bir günede uyanabilirsiniz. Yada bok gibi hissettiğiniz bir güne. Tam şuan hissettiğim gibi bir güne.
Birkaç dakika önce gözlerimi dünyaya açmıştım ama o dakikadan itibaren açmamış olmayı diliyordum. Başıma nükseden ağrı dün gecenin habercisi gibiydi. Dün dağıtmış olmalıydım. Her ne kadar geceye dair bir şey hatırlamasamda klasik bir yılbaşı gecesiydi işte. İçmiş, deli gibi dans etmiş olmalıydım. Eve nasıl gelmiştim hiç bilmiyordum.
Tavanla bakışmayı kesip zor zar yataktan çıktım. Uyuşuk adımlarla mutfağa ilerlediğim sırada uyuşmuş bedenimi canlandırmak adına gerindim. Boynumu hareket ettirdiğim sırada hissettiğim acıyla duraksarken elim acıyan yeri bulmuştu. Hızlıca makyaj aynamdan baktığımda küçük morluk dikkatimi çekti. Nokta kadar küçüktü ama epey acıyordu. Çok üstünde durmadım. Dün bir yerlere çarpmış olmalıydım.
Mutfağa ilerleyip kendime kahve yapmaya koyuldum. Ayılmamın başka yolu yoktu. Yılın ilk gününden yapacak çok şey vardı. Bu sırada her sabah yaptığım gibi televizyonu açıp eylenceli bir şeyler aradım. Ama her kanalda haberler vardı. Ve işin ilginç kısmı sürekli gördüğüm son dakika yazısıydı. Sonunda merak ederek durdum.
"...olayın gece saatları gerçekleştiği tahmin edilirken polisin kurbanlara ait olmayan ve delil niteliği taşıyan bir eşya buldukları kayıtlara geçti. Şimdi olay yerine bağlanıyoruz."
Olay dikkatimi çektiğinden spiker konuşurken hazır olan kahvemi alarak televizyona yaklaştım. O sırada ekranın altından geçen haber şeridi gözüme ilişti.
'Yılbaşı gecesi korkunç katliam. Beş genç boğularak öldürüldü.'
Tüylerim diken diken olurken aynı şeyin başıma gelme ihtimalini düşündüm. Kimseyle bir sorunu olan biri değildim ama bunu keyfi yapmış bile olabilirlerdi. İnsanların derdi neydi anlamıyordum? Nasıl birini bu kadar kolay öldürebilirlerdi. Dün eve sağsalim dönebildiğim için şanslı olmalıydım.
Spiker olay yerine bağlandığında gördüğüm görüntüyle duraksadım. Kulaklarım konuşulanları duyamazken muhabirin arkasında görünen ev beni dumura uğrattı. Bu Cengiz'lerin eviydi. Zihnimden kötü düşünceleri uzak tutmaya çalışsamda muhabirin sözleri kulaklarımı çınlattı.
"Şimdi beş yakın arkadaş olduğu bilinen kurbanların bedenleri çıkarılıyor."
Gördüğüm görüntüler aklımı başımdan aldı. Kalbim korkuyla çarparken arkadaşımın evinden çıkarılan bedenleri izledim. Sonra çığlık atan aileleri gözüktü ekranda ve tanıdık simalar bacaklarımı tıtretti. Elimden düşen kahve bardağına odaklanamadım. Düşünmek istemiyordum. Kurbanların arkadaşlarım olmasının imkanı yoktu.
Ağzımdan kontrolsüz bir çığlık koparken ayakta duramadım.
"N-nasıl o-olabilir? B-bu..."
"Gördüğünüz gibi polisin incelemeleri son hız devam ediyor. Yeni gelen bilgiye göre polisin delil olarak aldığı eşya bir çanta. Üstelik ülkede sadece üç kişide olduğu tespit edilen çanta eminiz ki ekipleri işini kolaylaştıracaktır."
Nefes alamadım. Bütün vücudum şokla sarsılırken zar zor sürünerek odama ulaştım. Bahsettikleri çantanın benim olmamasını diledim. Bütün odayı hatta evi dolaşsam da çantamın esamesi yoktu.
Dün oraya gitmiştim. Beraber yılbaşını kutlamak istemiştik ve ben hatırlamıyordum. Sadece o eve vardığımı hatırlıyordum ama gerisi yoktu. Dün oradaydım ama orada ne olduğunu bilmiyordum. Eve nasıl geldiğimi bilmediğim gibi.
Deli gibi evi defalarca turladım ama bulamadım. Polisin bulduğu çanta benim olmalıydı ve şuan suçlu olarak anılacak ilk kişide bendim. Hiç bir şey hatırlamamam işi daha da karıştırıyordu.
Aklım karmakarışık olmuş bir halde salonda dikilirken çalan telefonumla yerimden sıçradım. Masadaki telefon defalarca çaldı ama yaklaşacak cesareti bulamadım. Ardımda açık televizyondan duyduğum spikerin sesi, çalan telefonum, inanmak istemiyordum. Bütün bunların yaşandığına inanmam nasıl mümkün olabilirdi? Arkadaşlarım nasıl.....?
Korkuyla telefona yaklaştığımda ekranda gördüğüm isimle telefonu elime aldım. Hızlıca çağrıyı cevaplarken karşıdan ses gelmesini beklemedim bile.
"A-Arden o-olanları gör-dün mü? Bu nasıl ol-ur? Bu-Bu?"
"Asya. Önce sakin ol. Konuşalım." Derin bir nefes aldım. Sakinleşmem mümkün olmasa da aklımı toplamalıydım.
"Tamam, tamam."
"Haberde bahsedilen çanta senin mi?" Ne diyeceğimi bilemeyerek duraksadım. Bunu ona söylemeli miydim bilmiyordum.
"Senden şüphelenmiyorum. Bana güvenebilirsin. Dün orada olduğunu biliyorum." Biran durdu.
"Şuan baş şüpheli olduğunu biliyorsundur. Bana ne olduğunu anlatırsan, belki çıkar bir yol bulabiliriz. "
Sakinleştirici sesiyle konuştuğunda biraz olsun rahatladım. Her zaman yaptığı gibi beni rahatlatıyordu. Beni suçlamak yerine ilk önce beni dinliyordu. Dolan gözlerime hakim olmaya çalıştım.
"Benim.... çanta benim ve dünde oradaydım ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece oraya gittiğimi hatırlıyorum ama gerisi yok. Neler oluyor hiçbir fikrim yok."
Beni sakince dinlerken ağlamamaya çalıştım.
"Ama ben ya-yapmış olamam. Ben hatırlamıyorum ama..."
"Tamam, tamam. Sakin ol. Hatırlamaman iyi olmadı ama ben yapmadım diyorsan.. sana inanıyorum."
"Ben- ben ne yapacağım şimdi..."
"Bak şimdi, ben beş dakikaya bir alt sokağına geleceğim. Sen kimseye görünmeden ve dikkat çekmeden evden çık-"
"Kaçamam, kaçarsam suçlu olurum-"
"Şuan polisin gözünde suçlusun ve hatırlamadığın bir geceden bahsediyoruz. Beş kişi öldü. Polisin üstünde büyük bir sorumluluk var. Suçluyu bulmak için yada birini suçlamak için acele edeceklerdir. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?"
Bunu kabul etmek istemesem de haklıydı. Beş kişi öldürülmüştü. Halkın ve kurban ailelerinin gözleri polisin üstünde olmalıydı. Bu durumda beni suçlu bulmaları zor olmayacaktı.
"Peki ama sonra ne olacak? Şimdi kaçarsam polisin gözünde suçluluğum kesinleşecektir. Başka bir suçlu olduğunu düşünmezler bile."
"Kararı sen ver. Polis çantanın senin olduğunu öğrendiği an evine gelecek ve sonra sorguya çekecek. Sana itiraf etmen için baskı yapacaklar. Ne söylersen söyle, kanıtın olmadığı için suçlu bulunacaksın. En kötüsü de Gizem'in ailesini biliyorsun. Bir mafyanın kızı öldü ve baş şüpheli sensin. Polisten önce senin şüpheli olduğunu öğrenirlerse iyi şeyler yaşanmayacaktır."
Duraksadım. Bunu düşünmemiştim. Mafyanın eline düşersem hayatta kalmamın bile garantisi yoktu. Ama şuan kaçmam demek beraberinde birçok ihtimalide getiriyordu.
Şuan mesele suçlu bulunmamın ötesindeydi. Hayatım söz konusuydu. Ve benim güvenip arkasına saklanacak kimsem yoktu.
"Asya!"
Daldığım düşüncelerim bir an dağılırken aslında öyle olmadığını düşündüm. Belki de güvenecek biri vardı hayatımda.
"Buradayım."
"Ne yapacaksın?"
"Dediğin gibi yapalım."
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne Bak
Short Story'Masumlar öldüğünde ruhları dünyada kalır, intikamları alınana dek.' #YGOcak2022Kazananı #YGOcak2022