*
Gelecek vaad etmeyen bir hayat. Geleceği olmayan bir an. Geleceğin sonu.Bütün bedenimle sona gelmiş gibi hissediyordum. Bütün ruhumla toparlanamayacağımı biliyordum. Dakikalardır oturduğum soğuk zeminin içine girip kayıplara karışmak istiyordum.
Ruhum sarsılmıştı. Gerçeği öğrenmek için bu kadar çabaladıktan sonra ne hissedeceğimi bilemediğim, her şeyin anlamsızlaştığı bir anda bulmuştum kendimi.
Bakışlarım elimden kayıp giden telefonumda donmuştu. Bir tarafım ayağa kalkmak için çığlıklar atıyordu. Ayağa kalk ve koş. Koş ve ardına bakmadan uzaklaş buradan. Diğer tarafım ne yapacağını bilmiyordu. Kıpırdamaya mecali yoktu.
Ama burada durmamam gerektiğini biliyordum. Boynumda kalan elimi zar zor çekerek ayaklanmayı başardığımda karşılaştığım aynadan gözlerime baktım. Ruhunu kaybeden gözlerime baktım. Sonra boynumdaki ize baktım.
Sabah uyandığımda fark ettiğim ama umursamadığım iz şimdi bütün gerçekleri yüzüme vuruyordu. Akan makyajımı görmezden geldim. Başımdaki peruğu çıkarıp attım. Gizlenmemin bir anlamı yoktu artık. Telefonumu yerden alırken güçlü olmak için derin bir nefes aldım.
Ağır adımlarla lavabodan çıkıp kapıya ulaştığımda kapının kulpunu yavaşca indirdim. Sonra bir daha indirdim, bir kez daha ama kapı açılmıyordu. Kapının üzerinde anahtar aradım ama yoktu. Korku bütün vücudumu sararken ardımda duyduğum adım sesleriyle dondum. Nefesim teklerken arkama dönmeye korktum. Ama bunun faydasız olduğunu düşündüğümden yavaşca döndüm.
Birkaç santim ötemde duran bedeni görmemle bedenim kapıya yapıştı. Bakışlarım direk yüzünü bulurken bana üstten bakan gözlerine baktım. Yüzünde dümdüz bir ifade vardı. Bu bakış çok tanıdıktı ama şuan normalden daha farklı bir anlamı vardı.
"A-Arden s-sen.." Elini kapıya dayayıp yüzüme doğru eğildi.
"B-ben..." dudakları kıvrıldı. "Bu bakışlarda neyin nesi.." gözlerini kısıp bana dikkatle baktı." ...ve neden sesin titriyor. Korktuğun bir şey mi var?"
Benimle dalga geçiyordu. Şuan onu parçalara ayırmalıydım ama bedenim donmuştu. Kıpırdayamıyordum.
"Neden..."
"Neden mi?" alaylı bakışlarıyla ağzından birkaç kıkırtı döküldü. Yüzü anında ciddileşirken beni kafese aldı.
"Özel bir sebebi olmak zorunda mı ki? Hepsi pislikti ve bende birkaç pisliği temizledim."
Kendimi kontrol edemedim. Yakasına yapışıp hırsla konuştum.
"Seni lanet! Onlar benim arkadaşlarımdı ve sen.. sen..."
Benim hareketimide hınç dolu bakışlarımıda umursamadı.
"Ne yazık." yakasındaki ellerimi tuttu." Arkadaşları olman sana pahalıya patlayacak."
Ne olduğunu anlayamadan tuttuğu ellerimle beni döndürdü ve ellerimi sırtımda birleştirdi. Direnmeye çalıştığım sırada,"Sorunun cevabını almadan ölmek istemiyorsan sakin dur."dediğinde istemsiz duraksadım. Ölümden bahsetmesi bedenimde buz etkisi yaratmıştı. Ellerimi ne olduğunu anlayamadığım bir şeyle bağladıktan sonra yatağa itti.
"Otur." Dediğini yaptığımda aklımda tek bir şey vardı.
"Sesimi çıkarmayacağım, direnmeyeceğim. "Karşıma çektiği sandalyeye otururken bana baktı. "Bütün bunları neden yaptığını söyle? Arkadaşlarımı öldürürken beni neden sağ bıraktın. O partide sende vardın. Çok sonradan geldin. Herkesin çoktan sarhoş olduğu zamanda ve sonra beni bayılttın. Her şeyi unutamam için iğne mi vurdun? Neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne Bak
Short Story'Masumlar öldüğünde ruhları dünyada kalır, intikamları alınana dek.' #YGOcak2022Kazananı #YGOcak2022