Onunla ilk karşılaşmamızda tartıştığımız için hiç arkadaş olamayız sanmıştım. Ama tam tersi çok iyi arkadaş olmuştuk. Birlikte yemekler yapıyor ve alışverişe gidiyorduk. Bazı zamanlar birbirimizin işi çıkıyor ve buluşamayabiliyorduk. E tabi bazı zamanlar kavga da ediyorduk ama özünde iki sıkı dosttuk. Ta ki o kara güne kadar... O gün çok mutlu başlamıştı ama öğleye doğru işler sarpa sardı. Yalnızca o gün sabahında haberleşmemiştik. Biraz değişikti sanki ama ben morali bozuk dedim ve geciktirdim. Fakat hal hareketleri, tavırlarındaki bozukluklar devam etti ve benim de sabrım taştı. Keşke çenemi tutup o sözleri ona söylemeseydim. İşte o söylediğim sözler şunlardı :
- Seninle ilk tanıştığımızda tartışmıştık. Sonra iki iyi dost olduk fakat yine başa dönüyoruz. Ben seni değiştiremem. Sen özünde neysen osun. İnsanlara karşı hiç yapmacıklık yapma sakın ! Çünkü sonradan hayal kırıklığına uğratıyosun. Hemde çok !
Bu sözler çok ağır olmasa bile onu kırmaya yetmişti. Ama oda beni eskiden yani birkaç hafta önce yaptığı hareketleriyle kırmıştı. Bana kötü davranıyor, yaptığım hiçbir şeyi beğenmiyor ve burun kıvırıyordu. İşte bu davranışları kalbimi kırmamış bile olsa gururumu incitmişti. Bu ikinci tartışmamızdı. Aslında bu sözleri söylerken içim içimi kemiriyor, çok üzülüyordum. İçimde bu kadar şeyin biriktiğine hâla inanamıyordum. Ama artık yapacak pek birşey yoktu. Benim de kalbim kırgın. Sonuçta benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Böyle olmas bile bir insan diğerinin gururunu incitecek şeyler yapmaz öyle değil mi ?
Neyse ki içinde barışma isteği vardı. Benim içimde de olduğu gibi
. . .
Evlerimiz birbirine çok yakındı. Dün markete alışveriş yapmaya gitmişim. Bir baktım ki karşımda -aklımda bitiremediğim- eski dost. Fakat o beni fark etmedi. Ve nasıl olduysa çarpıştık. Yüzüme bakmadan "özür dilerim" dedi. Bende "sana o sözleri söylediğim için özür dilerim" dedim. Vee mutlu soon...