*iyi okumalar 🖤
Bu yolculuğa karar vermeden birkaç ay önce öbür tarafa ön hazırlıksız gitmeyi denemiştim. İçtiğim avuç avuç haptan sonra uyumuş ve uyanmıştım. Ölmek için hazır olsam da ölüm beni alamamıştı. Ben de kendime bir şans daha vermiştim. Ama o şansı da olumsuzluklar zincirine yeni eklenen halkayla atmıştım. Çocukluğumdan beri tek arkadaşım olan Tülay intihar etmişti. Bana öyle değil böyle yapılır der gibi, benimle aynı hapları içmiş ve uyuduktan sonra bir daha uyanmamıştı. Bu da benim hayatımdan ikinci kez vazgeçmeme neden oldu. Sebebi kesinlikle bu değildi. Sebebi Efsun'un bana açtığı yaralar, çocukluğum ve geri kalan her şeydi. Hemrah'la ölüm hakkında konuştuktan sonra aklıma bulunduğum durum yerine Tülay gelmişti. Biz ortak bir kaderi paylaşmıştık. Benim aksime onun durumu daha iyiydi. Evlat edindikten sonra harika bir ailesi olmuştu. Lisede bir araya geldiğimizde mutluydu. Büyüdükçe neşesi azalmıştı. Evlatlık olduğu için hep başarılı olmaya çalışırdı. Kimseye 'yetimhaneden çocuk alırsanız böyle olur' laflarını vermek istemezdi. Birkaç ay önce ise vermişti. Gittiği üniversitede ona takan bir hoca yüzünden art arda sene tekrarı yapınca üvey akrabaları arasında alay konusu olmuştu. Sonunda başarısızlığa dayanamadığını söylemişti. Onu ağzındaki kusmukta boğulmuş şekilde görene kadar asla intihar edeceğini düşünmezdim. Bu trene binmeden önce patronumla neşeli diyaloglar kurmuştuk. Arkamdan onun da asla intihar edeceğini düşünmezdim diyeceğine emindim. Hayatın olayı buydu. Çevremizde bizden habersiz gelişen şeyler hep olurdu ve biz sadece kendi hayatımıza hakimdik.
Yeni günün karanlığı treni sardığında saat 1'e gelmek üzereydi. Hemrah'la konuştuğumuz gündelik şeylerle saatleri önümüze katmıştık. Yavaş yavaş gelen uykumla gözlerim gidip duruyordu. Benim aksime Hemrah'ın gözleri aynı şekilde parlıyordu. Yolculuklara alışık gibiydi. Oturmaktan ağıyan popom ve kasılan sırtımla birkaç gez kalkıp, bedenimi esnetmiştim. O ise, elbisesindeki kırışmalara rağmen ilk gördüğüm hali gibi dimdikti.
Esnemelerim arttıkça "Uyu artık." dedi.
Elimle ağzımı kapatıp, daha büyük esnedim. Bu kadar asil görünümlü bir kadının önünde mağaradan çıkmış gibi davranıyordum. Neyse ki artık davranışlarım da dert değildi.
Esnemem kesilince çatallaşmış sesimle "Sen?" dedim.
Parmaklarını camda gezdirdi. Gözleri de ciseleyen yağmurun, cama çarpan damlalarında geziyordu.
"İzlemeye devam edeceğim." dedi.
"Uykun gelmedi mi?"
Parmaklarını dişlerine çarpıp, diliyle 'tıch' diye ses çıkardı.
"Seninle sabahlamayı isterdim ama gözlerimi açık tutamıyorum."
Çalışan bir insan olduğumdan, lise hayatı sonrasında düzenli gece uykularım başlamıştı. 12-05 arası ekstrem bir olay olmadıkça uyurdum. Beynim 'zaten uzun bir uykuya yatacaksın' dese bile değişiklik yapmadım. Hem bunun uyku olup olmadığı da bilinmezliklerden biriydi.
Vagondaki koltukları yatak pozisyonuna getirip, üstlerine çarşaf örttüm. Yastık ve yorganı da çıkarıp yaptığım yatağın üstüne koydum.
Hemrah'a dönüp "Soyunsam rahatsız olur musun?" dedim. Dışarıda giydiğim kıyafetlerle uyuyamazdım. Bu titiz olduğum tek konuydu. Öbür tarafta kıyafete ihtiyacım olmaz diye de yanımda başka bir şey getirmemiştkm. Hemrah kafasını iki yana salladı. Hırkamı çıkarıp, kenara koydum. Eteğimi de indirirken Hemrah'ın gözlerini ayırmadan beni izlediğini gördüm. Bakışlarını asla çevirmemişti. Utanması gereken ben miydim, o muydu bilmiyordum. Bildiğim şey ikimizin de utanmadığıydı. Onun baktığının farkındalığıyla eteğimi yavaşça indirdim. Yanındaki koltuğa, hırkamın üstüne eteğimi koyarken Hemrah'ın gözleri arsızca üzerimde dolanıyordu. Normalde arsız olmasam bile, şimdi karakterimin dışına çıkıyordum. Yaptığım yatağın üstüne oturdum. Külotlu çorabımı, kilodumla birlikte aşağı indirdim. Ardından kilodu yanlışlıkla indirmiş gibi hızla yukarı çektim. Hemrah'ın gözleri vajinama inmişti. Bacaklarımı aralayarak çoraptan tamamen kurtuldum. Eşcinsel olup olmadığı hakkında gram fikrim yoktu. Ama bakışları kesinlikle rahatsız olmuş gibi değildi. Hatta daha fazla izlemek istiyor gibiydi. Çorabı da yanındaki koltuğa attım. Cropumu da çıkardığımda göğüslerim sallanmıştı. Sütyenimden taşan memelerimi düzelttikten sonra, onun bedenimden biran bile çekmediği gözlerini "İyi geceler" diyerek gözlerime çevirdim.
Sanki az önce arsızca soyunan, arsızca süzüşen biz değilmişiz gibi sakin ton da "İyi geceler." dedi.
Yatağın içine girdim. Yorganı bacaklarımı kapatacak kadar örtüp kafamı tavana çevirdim. Az önce yaptığım şey dank diye kafama vurunca derince nefeslendim. Yaptığım şey belki saçmalıktı. Resmen birlikte yolculuk yaptığım kadını tahrik etmeye çalışmıştım. Üstelik bunu intihar etmeme sayılı kalan saatlerde yapmıştım. Ölümün bile cinsel arzusu vardı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Yorgun olmasam, onun üzerine oynayabilirdim. Bakışları hiç değişmeyip, tepkisiz kalsa bile oyunuma eşlik edeceğini düşünüyordum. Vücudumdaki arsızlık, enerjisizlikle savaştı. Gözlerim kapanırken savaşın galibi belli olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Bir Yolculuk (gxg)
FantasyTAMAMLANDI Doğu ekspresinde karşılaşan iki kadın; Biri intihar etmek için o trende. Diğeri ise bilinmeyen bir nedenden. ANGST DEĞİL