*iyi okumalar 🖤
Birlikte intihar etmekle ilgili konuşmamışız gibi, son durağa gelmeye 1 saat kalana kadar sohbet etmiştik. Sanırım ölümü kabulleniş ikimizi de şuursuzlaşmıştı. Saatler geçerken düşündüğüm tek şey 'keşke önceden tanışsaydık' oldu. Belki birbirimize iyi gelirdik. Çünkü bu yolculukta ikimiz de birbirimize iyi gelmiştik. Eğer kabul edeceğinden emin olsam onu kararından döndürmeye çalışırdım ama ne yaşadığını bilmiyordum. Benim için vazgeç diyecek kadar yakın değildik. Ben onun için vazgeçmiş olsam bile, bu sadece anlıktı. Böyle düşünsem bile uzakta hissetmiyordum. Sanırım Hemrah'la tam ortadaydık.
Saatine bakıp "Bitmek üzere." deyince, kafamı salladım.
O an konuşup, bir daha bu konuyu açmamıştık. Şimdi yeniden açılma zamanıydı.
Hiçbir şey getirmediği için "Nasıl sonlandırmayı planlıyorsun?" diye sordum.
Yerinden kalktı. Gözlerimle onu izlerken, diğer koltuğa adımlayıp çantamı eline aldı. Fermuarı açıp, içine elini daldırmasına hiçbir şey demedim. Sadece çatık kaşlarımla yaptıklarını takip ettim. Elini çantamdan çıkardığında peçeteye sardığım jileti gördüm.
"Bunu nerden biliyorsun?"
Yanıma adımlarken "O küçük oyuncağı koyarken farkettim." dedi.
Birkaç saniye boşça yüzüne baktım. İntihar edeceğimi farketmiş miydi? Bir jiletle bu sonuca varması saçma olurdu ama imkansız da değildi. Belki de bu yüzden benimle bu kadar ileri gitmekte sorun görmemişti. O da, onun gibi olduğumu biliyordu.
Oturduktan sonra, peçeteyi açtı. İçinden çıkan parlak jilete öylece baktım. İki hayat alacak kadar büyük durmuyordu. Hatta birinin hayatını alabilecek gibi durmuyordu. Görünen ve gerçek çok farklı olabiliyordu.
"Eğer bu olmasa, ne yapmayı düşünüyordun?"
Aklıma onun tren giderken kendini aşağı attığı bir görüntü gelirken buz kestim. Parça parça olan vücuduyla tren raylarını süslediği düşüncesi kanımı dondurdu. Bu berbat bir ölüm olurdu.
Hemrah "Bir yolunu bulacaktım." derken jileti parmaklarında gezdirdi.
Parmakları çizilirken, akmaya başlayan kanlarla yutkundum. Kendi kesik olan olan parmaklarım sızladı. Onun acısı, parmak uçlarımda gibiydi. Sanırım ondan acısını almıştım. Çünkü Hemrah akan kana baktıktan sonra, hiçbir acı belirtisi göstermeden, jileti dizlerine açtığı peçetenin üstüne koydu. Kanlarının da öylece akmasını izledi. Buna dayanamayıp, elini ellerim arasına aldım. Parmaklarını dudağıma çıkarıp, dilimle akan kanları yaladım. Metalik tat midemi bulandırmadı. Hatta zihnim bu andan bile keyif aldı. Hemrah kesik olmayan elini saçlarıma daldırdığında, dilimi parmaklarından çektim. Koyulaşmış gözlerimi, gözlerine çevirdim. Yine bana gülümseyerek bakıyordu. Gülümsemesi çok güzeldi.
"Bu hiçbir şey. Daha fazlası lazım."
Kalbim titremeye başlarken "Biliyorum." dedim.
Elini tuttuğum ellerim de titriyordu. Hemrah'ın gözleri ellerime kaydı.
"Korkuyor musun?" dedi.
Ölümden mi? Ölümden elbette korkuyordum. Bilinmezlik bence korkmak için yeterliydi. Eğer bildiğim şeylerde korkunç olmasa asla bu seçimi yapmazdım. Malesef gerçekler de korkunçtu.
Parmaklarımızı birleştirdim. Tükürüğüm ve kanın nemi, aynı zamanda sıcaklığı parmaklarımızdan bileklerimize kadar sardı. Gözlerimi bu manzaradan çekip, karanlık olan manzaraya çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Bir Yolculuk (gxg)
FantasyTAMAMLANDI Doğu ekspresinde karşılaşan iki kadın; Biri intihar etmek için o trende. Diğeri ise bilinmeyen bir nedenden. ANGST DEĞİL