14. Bölüm

1.4K 40 2
                                    

film bittikten sonra uyumuştuk gözümü açtığımda her yer karanlıktı saate baktığımda 04.31 geçiyordu        

susamıştım odaya bakındım su yoktu ayağa kalktım ilk lavaboya gittim sonra aşağıya indim kimse yoktu ve karanlıktı
keşke telefonumu alsaydım

bi' şekilde mutfağı buldum su bardaklarının nerede olduğunu arıyordum tabii bu işi sessizce yapmam gerekiyordu

çekmeceleri tek tek açıp bakıyordum karanlıktı ve mutfak kocamandı bulamamıştım acaba direkt avcumdan mı içsem diye düşündüm daha sonra arkadan bi' ses geldi

"baştan 3. dolapta"  korkmuştum arkama dönüp baktığımda tanımadığım birisi vardı "ışığı açabilir misin" diye sordum kalkıp açtı
evet evet tanımıyordum bunu
"kimsin sen" diye sordum "adar ben baranın kardeşi" dedi doğru ya 5 kardeşlerdi diclegil

kafamı salladım, baştan 3. dolapta olan su bardaklarından birisini aldım ve su kattım mutfaktan çıkacakken adarın sesini duydum "sen de mi töre kurbanısın" dedi. sen de mi derken

ne diyeceğimi bilemedim. arkamı döndüm yüzünde acıyla karışık hafif tebessüm vardı. gözlerim dolmaya başlamıştı ağlamamamak için zor tutuyordum kendimi. sorduğu soru karşısında sadece kafamı salladım.

"benim de sevdiğim kız töreye kurban gitti" dedi. gözündeki yaşlar daha fazla dayanamamış olacak ki yanaklarından süzülmüştü.
"nasıl yani berdel mi yaptılar ona da"
diye sordum. güldü kafasını olumsuz anlamda salladı.

"biliyor musun bence içinde bulunduğun duruma şükretmelisin" dedi. anlamıyordum ne demek istiyordu

"nasıl yani"
"diyorum ki senden daha kötü halde olanlar var"  yüzünde tebessüme dair bir şey kalmamıştı kaşları çatılmıştı ama sanki dokunsam ağlayacak gibi bir hali vardı.

konuşma uzayacak gibi olduğundan karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.
"kim benden daha kötü durumda" diye sordum. yüzüme baktı ve
"sevdiğim kız" dedi.
"ne oldu ona" 
"öldü" gözlerim birden açıldı. ne diyeceğimi bilememiştim. "neden öldü" diye sordum. "kan davası" dedi. nasıl birilerini öldürebiliyorlar. ne ara o kadar canileşti bu insanlar.

gözünden akan yaşlar hızlanmaya başlamıştı. ne yapabilirdim bilmiyordum. "babası gözünün yaşına bakmadan öldürdü onu. bizim ne hayallerimiz vardı. evlenecektik gidecektik buralardan. töre denen şeyi umursamayacaktık çocuklarımızın hepsini okutacaktık. ama olmadı Allah hepsinin belasını versin" dedi.

"ne desem bilemedim. kötü olmuş. üzülme diyemem sana. desem bile elinde değil. ama nasip böyleymiş bu dünyada değil ama öbür dünyada kavuşursunuz elbet" diyebildim. farkındaydım saçmaladım ama diyecek bir şey bulamadım.

gülümsedi "sağ ol yenge. seninle anlaşacağız gibi gözüküyor" dedi. gülümsedim "umarım" dedim.

suyumu alıp odaya gittim ve yattım. daha sonrasında uykuya dalmışım

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

"asmiin.. berfiiin...  aaa uyanın artık.."

sesin kimden geldiğini anlamak için gözümü açmıştım arkama döndüğümde dicleyi ve zeynoyu görmüştüm.

"sonunda. yarım saattir uğraşıyorum kalkmanız için. asmiin hadi kalk"

"tamaam tamaaamm"  asmin mırıldanarak kalkmıştı ben de kalkmıştım

"kızlar hadi hemen kahvaltınızı yapın hazırlıklara başlayacağız düğüne çok az kaldı valla annem kesecek bizi" dedi dicle asmin ve ben kalkıp üstümüzü giydik ve aşağıya indik. kahvaltı masasında herkes vardı.

asmin dicle ben ve zeyno geçip oturduk. hamit ağa " oo kalkabilmişiz sonunda kızlar" dedi asıl lafı bana söylediğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam. ona kötü bir bakış attıktan sonra masadakilere göz gezdirdim. karşımda baran vardı bana baktığını görünce kafamı çevirecektim taa ki gözlerim gözlerine kilitlenmiş gibi olmuştu. çeviremedim o baktıkça ben baktım en sonunda gözlerim pes etmişti ve kahvaltımı yapmaya başlamıştım.

kahvaltı bittikten sonra masayı toplamaya başlamıştık. sanırım bütün gün temizlik yapacaktık.... 





Mardin Gelini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin