11.BÖLÜM: KULÜBE ~

85 1 0
                                    

Çocuğunun önünde insan öldüren bir baba. Bunu duymak bile içimi titretmeye yeterdi. Bora'yı az da olsa anlamıştım. Yaşadıkları ona zor gelmiş olmalıydı. Benim bildiğim çocuklar, çizgi film izler , içinden geldiği gibi dans ederdi değil mi?

Ama Bora bu yaşına kadar karşısında hep kan görmüş , son nefeslerini verirken çırpınan insanlara bakmıştı. Belki şimdi onu daha iyi anlıyordum. Bu kadar soğuk olması bu yüzdendi belkide.

"Babası bunu neden yapıyordu. Hiç mi düşünmedi Bora'yı?" Barbaros sorduğum soru karşısında biraz şaşırmış gibi de olsa dudağının yanı hafif kıvrıldı.

"Küçüklükten beri Ahmet Amca Bora'ya acımasızlığı , soğukkanlılığı öğretir. Neden yaptığını Bora bugüne kadar bizede demedi. Ne zaman çocukluğunun konusu açılsa konuyu değiştirir. Ağzından kaçırıp birşeyler deme sakın."

Bora'nın yaşadıkları normal şeyler değildi. Ama bu kadar acımasız olması da gerekmezdi. Beni karanlığa atarken gözünü bir kere bile kırpmamıştı. Alayla beni izlemeye devam etmişti.

"Aramızda kalacağına emin olabilirsin." zor da olsa hafif tebessüm ettim.

"Derin ne yapıyorsun burda? Hadi gidelim mikrop bulaşacak bundan sana." anlaşılan Ada, Barbaros'tan nefret ediyordu.

"Sadece bir kaç soru sormuştum." gülmeden edemedim. Barbaros kafasını iki yana salladı.Kolumdan tuttuğu gibi beni sürüklemeye devam eden Ada'ya ters bir bakış attım.

"Anlaşılan birileri Barbaros'tan hoşlanmıyor."

Abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.

"Hoşlanmamak da değil bu kızım tamamen nefret etmek."

Hafif kıkırdadım. Durup gözlerini bana çevirdi.

"Biraz daha gülecek olursan parmağımı gamzene sokarım."

"Tamam tamam gülmeyeceğim. Anlamadığım birşey var neden bu kadar nefret ediyorsun?"

Sorduğum soru karşısında iç çekti.

"İlk öpücüğümü o hain çaldı da ondan."

Bu grupta birşeymi vardı acaba? Akın, Bora'nın talimatlarına uyup kız öpüyordu , Barbaros ilk öpücükleri çalıyordu , Bora'da hobi olarak öpüşüyordu sanırım. Evet evet benim tespitlerim doğrudur. Kesinlikle böyleydi.

Ada'nın aldığı meyve sularımızıda içtikten sonra zil çalmıştı zaten. Öğrenciler sınıflara doluşurken arada sıkışmamak mümkün değildi. Bora 3 derstir ortalarda yoktu. Yaptığından utanmış olsa gerek. Gerçi o hissiyetsiz adamda utanma duygusu zerre kadar bulunmaz. Sınıfa girdiğimizde herkeze birşeyler konuşuyordu.

"Bu kadar konuşacak ne buluyor bunlar?" dedim Ada'ya dönerek.

"Hepsinin ağzı boş yapıyor. Senin gibi bad girl olsalar fena olmazdı." koca bir kahkaha patlattım.

"Bana bad girl diyen good girl olsa bari." göz kırpıp öpücük attım. Gözlerini devirerek karşılık verdi. O sırada içeriye sınıf başkanımız Evren girdi.

"Gençler müdür konuşma yapacakmış. Herkes sırayla dışarıya çıksın."

Tek sıra halinde dışarıya çıktık. Herkez dersten yırttıkları için sevinç dansı yapıyordu.

"Arkadaşlar hiç uzatmadan konuya girmek istiyorum. Biliyorsunuz ki okul açılalı 1 ay oldu ve çok sayıda yeni öğrenci geldi okulumuza. Yeni arkadaşlarımızla tanışmak , kaynaşmak amacıyla bir gezi düzenliyoruz. Gideceğimiz yer Sır dağı olacak (tamamen uydurma bir dağ ismi). Ve gelmeniz de mecbur. Çok bir ücreti yok. 1 hafta kalacağız. Şimdi herkez sınıfına."

Hiç nefes almadan taramalı gibi konuşan müdürden sonra sınıfa gitmek oldukça iyi geldi. Sır dağını daha önce duymuştum ve gayet güzel bir yer olduğunu söylemişlerdi. Adı da hiç gidilmeyen kulübeden geliyormuş. Bir rivayete göre bu kulübeye kimse giremiyormuş. Girenlerde birdaha çıkmamış. Bu yüzden de bu dağın ismini Sır dağı koymuşlar. Böyle güzel bir dağda neden korku verici şeyler olmak zorunda.

"Sır dağı nedir ya! Gidecek yer mi kalmadı?." Ada'nın sitemli sözleri karşısında gülmeden edemedim.

"Kesin bizi Sır dağındaki kulübeye kapatıp ders çalıştıracaklar."

Ada , Sır dağının neden isminin sır olduğunu bilmediği için bana şaşkınca baktı. Noktası virgülüne kadar anlattıktan sonra yüzünü buruşturdu.

"İşte şimdi Sır dağını sevmeye başladım."

Kafamı olumsuz şekilde sağa sola sallarken ona 'cidden delisin' bakışı attım.

"Az daha beklersem altıma yapacağım. Bekle burda hemen gidip geleceğim."

Başıyla onayladıktan sonra bir koşucu edasıyla lavobaya koştum. Zil çaldığı için lavobada öğrenci yoktu. Hemen pantalonumu çıkarıp işimi hallettim. Pantolonumun kemerini takarken cebimden ucu gözüken kâğıda gözüm takıldı. Özenle kâğıdı alıp okudum.

Kimden; Şakacı çocuk.
Umarım kulübeleri seversin.

Bu notu kim yazdıysa benimle dalga geçmesi hiç hoşuma gitmemişti. Ne kulübesiydi bu? Köpek kulübesi felan mı?

Bunu cebime kim koyduysa bulmam gerekti. Büyük ihtimal sıradayken girmişti bu not cebime. Müdürü dikkatle dinlerken kimin koyduğunu bile farketmemiştim. Sınıfa hızla ilerledim. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde hoca gelmemişti. Hızla sırama geçip Ada'ya olan bitenleri anlattım. Daha sonrada kâğıdı verip okuttum.

"Bunu dediğin gibi müdür sırada konuşma yaparken biri koymuş olmalı. Bunun kim olduğunu öğrenmenin bir yolu var. O da müdürün odasındaki kameralar." dedi Ada gizli bir FBI edasıyla. Bu durumuna gülmeden edemedim.

"Ne yani müdürün odasına gizlice mi gireceğiz."

"Yeni ajanına merhaba de sarışın."...

SOĞUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin