'Aslında bu tür şeylere nasıl başlandığından emin değilim Ailian.
Bir şeyleri yazmanın daha kolay olacağını düşünmüştüm en başta. Ama şimdi görüyorum ki karşında söylemeye cesaret edemediğim cümleleri kağıda dökmek de ayrı bir elzemmiş benim için güzel kızım.
Hayatıma hiç beklemediğim bir anda girdin. Sen de beklemiyordun beni, öyle değil mi?
Birbirimize karşı çok acemiyiz. Görebiliyorum, henüz bana güvenemiyorsun. Yeni evine, arkadaşlarına, arkadaşlarıma alışamıyorsun. Bazı geceler odandan hıçkırıklarını duyuyorum. Ama ne zaman yanına gelmek üzere odamdan çıksam hıçkırıklarını bastırıyor ve sessizce ağlamaya devam ediyorsun. Yanına gelmemden çekiniyor musun, bana güvenmiyor musun bunu çözemiyorum henüz. Her yemeğin boğazına dizildiğini görebiliyorum. Çizimlerini benden saklamak için masanı kapının yanından çektiğini biliyorum. Halbuki hayatımda gördüğüm en güzel çizimler onlar.
Beni en çok üzen ise güzel prensesim, kendini bu evde fazlalık olarak görüyor oluşun. Gözümde en değerli elmastan bile daha nadir, daha kıymetliyken kendini evdeki en basit eşyadan bile değersiz görüyor oluşun beni kahrediyor. Kendini bu genç adamın hayatını mahvetmiş gibi görüyorsun sanırım. Ama bir de olayları benim gözümden görsen, hayatımı nasıl güzelleştirdiğini bilsen benden para bile isteyebilirsin bunun için.
Aile olmanın tadını, evime girdiğim an birini kontrol etme güdüsünü, güvenebileceğim birisi olmasının verdiği rahatlığı dünya üzerindeki hiçbir şeye değişmem sanırım. Sayende tanıdığım insanlar, hiç tatmadığım duygular, -bekle, bu itiraf için henüz erken sanırım- her neyse, söylemek istediğim, bana kattığın şeylerin sandığından çok daha fazla olması.
Ve biliyor musun, bana kattığın hiçbir şey olmasaydı da yine kızım olmanı dilerdim. Var oluşunla gurur duyuyorum. Yanımda olmandan, gelişimine, güçlenişine her dakika şahit olmaktan onur duyuyorum. Üzüldüğünü, yüzünün düştüğünü gördüğüm her an mükemmel olduğunu söylemek istiyorum sana. Çünkü öylesin daima gözümde.
Hayatımda olduğun için teşekkür ederim.'
Gözlerim masa lambasının aydınlattığı kağıtta gezinirken yüzümü buruşturdum hızla. Kağıtta duraksamalarım yüzünden yer yer mürekkepler toplanmış, heyecanımdan dolayı kelimeler birbirine karışmıştı. Ne yaptığımın farkına varmak beni dehşete düşürmüş, anında kalemi bırakmama sebep olmuştu. Mektup mu? Ben mi? Kim bilir yazdıklarımı görse ne düşünürdü yan odada uyuyan kızım. Hayır, saçmalıklarımı okumak için henüz çok gençti. Üstelik yazdıklarım tam anlamıyla çöptü. Hadi ama Chan, sen hiçbir zaman bir şeyler yazmayı beceremedin ki.
Omuzlarım kendimden dolayı hissettiğim utanç hissiyle kasılırken kağıdı ufak bir top haline getirmiş ve vakit kaybetmeden çöp kutusuna yollamıştım. Gece sessizliği üstüme çökmüş ve aptallığım yüzünden boğmuştu beni.
"Christopher..." diye mırıldandım yüzümü çaresizlik içinde sıvazlarken. "Sen berbat bir babasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how i met your father (chanlix)
Fanficİntihar düşünceleri ile dolu bir polisken hayatıma girmişti kızım. Ve peşinden de dünyadaki en hayat dolu adamı sürüklemişti yanıma. Ve bu hikaye, kızımın babasıyla nasıl tanıştığımı anlatıyor. Korkmayın, o kadar da kötü değil. [bangchan × felix]