1. bölüm Papatya Rüzgarı

1.5K 32 2
                                    

  Sabahın ışıkları odayı aydınlatıyor ve ruhuna huzur veriyordu. Güneş kendini mutlu ettirebilecek konumda sanki gülümsüyordu yüzüne. Ama DERENOĞLU evine yine yağmurlar yağmış ve  tüm kasveti ile evi etkisi altına alıyordu. Safiye ilk kez yataktan çıkmak istemedi o gün. Uzun süre sonra ilk kez bu kadar mutlu uyanmışken yine kendine ait olmayan sorunları omuzlarına yük edip gün boyu başını kaldırıp göğe bile bakamayacaktı.
Oysa Safiye bir an olsun sadece kendisiyle baş başa kalmak istiyordu. Annesinden, kardeşlerinin sorunlarından, bu evden çok uzakta hayalleri ile baş başa kalmak istiyordu. Bu isteği hiç bir zaman gerçek olmadığı gibi
bu evde kalmaya devam ettikçe de imkansız gibi görünüyordu. İlk kez evden çok uzaklara gitmek istiyordu. Bu ev onu girdabına çektikçe çekiyordu. Her yer kapkaranlık oluyor ve Safiye her defasında yolunu şaşırıyordu.

Bir süre daha yatağında uzandıktan sonra hissettiklerini ilk defa yazıya dökmek istemişti. Eline bir kağıt ve kalem aldı. Ne yazacağını nereden başlayacağını bilmiyordu. Bir müddet düşündü kime neyi anlatabilirdi? Kim onu dinleyebilirdi ki kendisi bile duymuyorken sesini... Sesini duyan, onu anlayan kişi de çok uzaklardaydı şimdi. Bağırsa bile duyamayacaktı onu. Nefes aldığı tek limandı Naci onun için. O kadar çok güçlü durmaya çalışmıştı ki hasretin onu ele geçirmemesi için Naci'yi düşünmemeye çalışıyordu. Uzun süredir ilk kez bu kadar özlediğini hissetti. Elbette her an yanında olmasını istiyordu ama aklına getirmemeye çalıştığı her anın acısı çıkarmışcasına özlemden kalbi acıyordu Safiye'nin. Sesini bile duymaktan kaçıyordu çünkü ilk defa güçlü duramamaktan korkmuştu. Ruhunun hasret ve özlemle sarmalandığını fark edince hislerini bembeyaz kağıtlarda süslemek istedi.
Evet bulmuştu! Bu zamana kadar hisleriyle yüzleşmekten korkup hislerini haykıramadığı için kendisini hiç bir zaman Naci'ye anlatamamıştı. İşte şimdi tam zamanıydı. Naci'nin bundan haberi bile olmayacaktı belki ama Safiye Naci ile dertleşmek için kalemi eline aldı. Akşama kadar duygu karmaşasıyla hiç kimseyi almadığı odasında ilk kez duyguları ile baş başa kalmıştı Safiye.

  Saat epey geç olmuştu. Yazdıklarına bir süre ara vermek istemişti. Duyguları ağır gelmişti çünkü ona. Su almak için mutfağa yöneldi. Evde kimse yoktu ve karanlıktı. ''Bana söylemeden nereye gittiler?''   serzenişinde bulunuyordu. Bir an için acaba çok fazla yazmaktan dolayı mı kimseyi göremiyorum? diye düşündü. Ama aklı gayet yerindeydi. Suyunu içmeden telefona yöneldi. Sırayla herkesi aradı ama kimse açmıyordu. Safiye korkmamaya çalışıyordu. Kendisi istemişti tek kalmayı ama buna hazır değildi. Işıkları açmak için gittiğinde aslında elektriklerin gittiğini fark etti. Ne yapacağını bilemez halde salonun ortasına çöktü. Kendine telkinler vererek korkusunu bastırmaya çalışıyordu. Dışarı çıkmak için kendini cesaretlendirmişti. Çünkü evde her an annesi gelip onu himayesi altına alabilir korkusuyla daha fazla duramazdı. Üstündekilere dikkat etmeden gecelikleriyle öylece atmıştı kendini dışarıya. Tüm sokak kapkaranlıktı. Safiye napacağını bilemez halde etrafına baktı. İstanbul'un sisinden Göğü de göremiyordu. İşte o an korkmaya başlamıştı. Yolunu kaybetmişcesine ilerliyordu. Saatlerce sadece yürümüştü. Hiç bir yeri göremiyordu. Bir de üstüne yağmur başlamıştı. Yağmura ve karanlığa rağmen gücü yettiği kadar koşuyordu. İşte şimdi gerçekten kaybolmuştu. Ama yine de durmuyordu Safiye. Gün ışıklarını göstermeye başladığında Safiye anlamsız bir umutla dolmuştu. Çünkü göğü görebilecekti artık. Sevinçle kafasını göğe kaldırdığında bir tane beyaz kuşun etrafında uçtuğunu gördü. Sanki ona kaybettiği yolunu göstermek istiyordu. Safiye kuşu takip etmeye başladı. Kuş şehirden uzaklaşmış yemyeşil bir bahçeye girmişti. Safiye ilk başta bahçeye girmekten çekinse de yine o cesur adımı atabilmişti. Her adımında bahçe daha da yeşilleniyor ve karşısına papatyalar çıkıyordu. Safiye papatyaları gördüğünde yüzündeki gülümsemeye engel olamadı. Kendini daha huzurlu hissediyordu. Nefes aldığını hissettikçe daha da ilerliyor ve her adımında daha fazla papatyalarla karşılaşıyordu. Hafif rüzgar esiyordu. Rüzgarı yüzünde hissettikçe yaşadığını hissetti. Rüzgarın uçurduğu papatyalar saçlarına dolanıyordu.

  İŞTE TAM OLARAK PAPATYA RÜZGARIYDI BU!

Saçlarına dolaşan papatyalara mutlu olup ilerlemeye devam etti ta ki kuş koca çınar ağacındaki evine gelene kadar. Kuş yuvasına girmişti. Anlaşılan çocukları ve dişisi vardı onu burada bekleyen. Safiye buruk bir tebessümle içinden ''aile...'' diye tekrar etti. Gözleri dişi ve erkek kuşa takılmışken duyduğu ses karşısında buz kesilmişti.
''Safiye'm...''

İlk önce bu sesi kafasında kurduğunu düşünmüştü. Gözlerini kapatıp arkasına dönmüştü. Şuan ona o kadar ihtiyacı vardı ki hayal olmasından korktuğu için gözlerini açmıyordu. Geceliğini kavramış şekilde sımsıkı tutuyordu. Gözlerini açmak için kendisini cesaretlendirmeye çalışıyor ama başaramıyordu. Sesi daha yakından duymaya başlamıştı. Naci'nin nefesini yüzünde hissediyordu. Onun nefesiyle ısındığını hissetti. Bu gerçekti ve bu his bitmesin istiyordu.

''Ben burdayım korkma!''
Bu cümleyi duymaya o kadar ihtiyacı vardı ki... Naci'nin nefesini ve elini yüzünde o kadar güzel hissediyordu ki derin nefesler almaya başlamıştı. Gözlerini yavaşça açtı. Gerçekten buradaydı!

Gözlerini tam olarak açtığında vücudunu kıpırdatamadığını hissetti. Etrafına bakmaya çalışırcasına kafasını oynatmaya çalıştı. Ama gördüklerini anlamdıramadı. Vücudu kaskatı kesilmiş şekilde yatakta yatıyordu. Oda loş ışıktaydı. Kendi odası olmadığının farkına varınca huzursuzlaştı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu ama kıpırdayamıyordu. Çok üşüyordu ve hareket edemiyordu. Vücudunda sadece ellerini sıcak hissediyordu. Ellerini birinin tuttuğunu fark etti. Naci'ydi bu. Ama bu da gerçek değil biliyordu. Annesinin oyunu olduğunu düşünüp ''Anneeeeee senden korkmuyorum!'' diyerek nefesininin yettiği kadar bağırdı. Daha demin neredeydi ona ne olmuştu da şuan hiç bilmediği yerdeydi ve yine Naci oradaydı. Aklını oynattığını düşünmeye başlamıştı ve göz yaşlarına hakim olamıyordu. Safiye'nin sakinleşmeyeceğini anlayınca Naci bu kez Safiiye'nin alnından öptü.

''Benim ben Naci! korkma artık Safiye'm bak burdayım hadi lütfen gözlerime bak''

Safiye korkuyla da olsa Naci'nin gözlerine bakabilmişti. Bir süre sakinleşmeye ve nefes almaya çalıştı. Naci'nin yardımıyla yattığı yerden doğruldu. Evet şuan gerçekti. Peki ya o papatya rüzgarı, o kuşlar, o karanlık neydi?

Safiye neden bu haldeydi? Hiç bir şey hatırlamıyordu. Aklı iyice karışmıştı ve korkuyordu. Biraz sakinleşmesinin sebebi Naci'nin yanı başında olup elini sıkıca tutmasıydı. Ya o da hayal ise? Ne zaman dönmüştü Amerika'dan. Nasıl bu durumdaydı bilmiyordu. Sadece çok üşüyordu. Saçlarının da ıslak olduğunu fark edince hala hayalin içinde olduğunu düşündü. Gerçeklğini kavramak istercesine Naci'ye sımsıkı sarıldı.

Safiye'nin saçları Naci'nin yüzüne düşüyordu. Naci de sımsıkı sarmaladı Safiye'yi, kokusunu içine çekti. Sadece ''Burdayım Safiye'm'' diyebiliyordu. Çünkü Safiye'yi o halde görmek Naci'yi de çok fazla gelmişti. Bu sarılma ikisinin de bir nebze rahatlamasına neden olmuştu. Safiye biraz daha kendine gelince bir anda Naci'nin boynundan çekildi. Naci Amerika'ya gittiğinden beri kimseye dokunamıyordu. Sarılmanın etkisiyle bedenini yeniden hissetti. Bir yandan hala anlam vermeye çalışıyordu. O kadar yorulmuştu ki iki kelimeyi çok zorlanarak çıkartabildi ağzından;

''Bana n'oldu?''

...

Papatya Mevsimi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin