#9

1.8K 134 55
                                    

İnlemesini tutmak için dişlerini sıktı. Kasıkları kasılıyor ve titriyordu. Acı ile bağırması gerekirken nedensizce zevk alıyordu. Üstündeki kişiyi tanıyordu sanki. Tekrar içine giren penis ile yüksekte inledi. En sonunda kafasını kaldırıp bakabildi üstünde ki kişiye.

James Fleoment Potter

Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Kalbinin hızla atışı odada yankılanıyor adeta. James şuursuzca Sırıtarak konuştu.

"benden etkilendiğini görmek çok hoş printessa."

Ağzını açıyor ancak istediği şeyler çıkmıyor, imperius laneti altında gibi farklı şeyler çıkıyordu.

"senden her zaman etkilendim gümüş çocuk."

Tek kaşını kaldırıp kıza baktı.

"gümüş çocuk?"

"kesinlikle gümüş çocuk."

Daha fazla beklemeyip arlmaıştı genç adamın dudaklarına. Sertçe öpüyor, gerekmedikçe nefes almıyordu. İçinde olan adamın penisi gel-gitlere başlayınca adamın ağzına inledi. Elleri adamın karın kaslarında geziyor, göğsünü koşuyordu. Gencin ise bir eli kızın kalçasını sıkıyor, bir eli ise göğsünü sıkıyordu. Kız uzun uzun, sık sık inlemeye başlayınca ikisi de birbirinin içine boşaldı ve kendilerini yana attılar. Sophia başını çevirip James'e baktı. O da kendisini izliyordu.

"seni seviyorum Sophia Juleka Potter."

"seni seviyorum James Fleoment Potter."

Aniden gözlerini açması ile tam karşısında ki ayna sayesinde kendi ile gözgöze geldi. Gördüğü rüya nedeniyle terlemiş, saçları yüzüne yapışmıştı. Rüyanın etkisinden çıkamadığı belli ki kasıkları iyice kasılmıştı. Lavobadan çıkan Hermione ile gözgöze gelince onun bu halini gören Hermione hemen yanına geldi.

"Merlin iyi misin Sophia? Yüzün bembeyaz."

"kabustu sadece Herm önemli birşey değil. Duşa girsem sorun ortadan kalkar."

Ona çokta inanmayan Down kızı tek kaşını kaldırıp inanmadığı belirtir bir şekilde bakıp dolaptan formasını çıkarıp giymeye başladı.

Sophia yataktan kalkıp hızlı adımlarla lavobaya girdi. Önce çeşmenin musluğunu açarak yüzünü yıkadı. Aynadan kendini izlerken yavaşça soyunmaya başladı. Kıyafetleri çıkarıp kenara atarken elleri vucüdu ile oldukça temas ediyor, bir nevi kendini tahrik ediyordu. Duşa kabinin içine girip sıcak suyu açtı. Onun öncesinde asası ile bir büyü yapıp dışarı sesin çıkmasını engelledi. Eline aldığı narçiçeği kokulu şampuanı alıp saçına sürüp iyice köpürttü. Yavaş yavaş akan suyu ile şampuanlardan kurtulması ile önce işaret parmağını içine sokup gel-git yapmaya başladı. Deli gibi inliyor, adeta karşısında James Potter varmışcasına keyifle kasılıyordu. İkinci elini devreye sokması ile yavaşça yere çöktü. Kendisi çağın en zeki cadısıydı. Büyükannesinin ani vefatı ile bir büyü geliştirmişti ki büyü söylediği sonucu büyğkannesinin hologramı karşısına çıkıyor, az buçuk hareket ediyordu. Kendini zorlayarak asasını aldı ve James'i düşünerek büyüyü uyguladı. Karşısına James Potter'ın gelmesi ile gel-gitlerini hızlandırıp sıkça ve derince inlemeye başladı. En sonun da kendi kendini boşalttıktan sonra vücudunu yine aynı kokulu vücud losyonu ile temizleyip banyodan çıktı.

Hermione odada yoktu. Üstünü değiştirmeye başlayınca aklına rüyası ve ateşini duşu geldi. Merlin o James'i arzuluyordu. Bu kesinlikle masum, saf ve zeki Sophia Brian değildi. Kesinlikle.

Odadan çıkıp kahvaltı için büyük salona indi. Hermione'nin kendisi için yanını boş bıraktığı rawenclaw masasına oturdu.

"iyi misin?"

Hermione'nin ani sorusu ile kaşlarını çattı.

"neden?"

"kabus görmüştün."

"ah şey iyiyim duş işe yaradı."

Ne kabus ama. Ateşli bir kabus. Kahvaltısını yaparken gözlerini tabaktan kaldırması ile uyandığında beri aklından çıkmayan genç ile gözgöze geldi. Rüyası ve aldığı muazzam duşun gözünün önüne gelmesiyle olabildiğince kızardı ve gözlerini kaçırdı.

İşte bu bakış James Potter'a umut veren bakıştı. Pes etmediğini gösteren bakış.

***

Günün son dersi olan iksir desi için zindanlara inerken oldukça yorulmuştu. Bugünün ders programı o kadar yoğundu ki guruldayan karnını bile fark etmiyordu. Dersliğe girip boş bir sıraya kendini atarak çantasını çıkarıp başını sıraya koydu. Bu ders gryffindor ile ortaktı ve şimdiden kulaklarından özür diliyordu. Daha bir dakika bile olmadan sınıfta bir gürültü uğuldayıp duruyordu. En sonunda Slughorn'un gelmesi ile ses biraz azalmıştı. Hermione kardeşi Ron ile oturduğundan dolayı yanı boştu.

"ah Bay Potter ve Bay Black birbirinize oldukça büyük aşk ve sadakatle bağlısonız biliyorum ancak sınıfımda ki öğrencilerimin güvenliği açısından sizi ayırmak zorundayım."

Sınıftan bir kıkırtı grubu çıkınca Sirius Black elini kalbine koymuştu.

"Bay Potter sizi lütfen Bayan Brian'ın yanına yanına alayım."

James dramatikçe ayağa kalkıp Sophia'nın yanına geçti. Sophia'nın sabah ki gerçeklerle gözleri büyüdü ve kalbi hızlandı. Bunu Potter oğlanının duymaması için Merlin'e dua etti.

"eee hadi Brian başlamıyor muyuz?"

Sophia daldığı yerden çıkıp iksire başladı.

Bu ders onun için hayatının en zor günü hatta ânıydı.

Slughorn'un iksirlerine bakıp bir onay vermesi, ile hızla kendini derslikte attı. Potter oğlanının kendisinin peşinden hızla gelmesi ile adımlarımı hızlandırdı. James de öyle.

Hızla durup arkasını döndü.

"ne var Potter?"

Elini saçlarına atıp bilinçsizce karıştırıp gözlüğünü düzeltti.

Sophia tek kaşını cevap beklercesine kaldırınca stres oldu ve söyleyemedi.

Sophia ani gelen dünyanın en saçma fikri ile James'in dudaklarına ufak bir buse koyup hızla koşmaya başladı.

Merlin o ne yapmıştı?

Haftasonu yeni bölümü yazamadım şimdi ise bölüm başlatıp aniden yazmaya başladım. Öncesinde hiçbir fikir yoktu aklımda. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hoşçakalın 🖤🖤🖤

GEÇMİŞİN SIRRI 'ACCİO' (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin