34. BÖLÜM
''İhtimal''Acıdan kaçıyorsun ya daima,
Ya acı sensen?
Ya acı bizsek, sevgilim?Eski bir inanışa göre bir insan kırıldığında kalbi tuzla buz olur; cam parçaları can kırıklarına dönüşürmüş. Soludukça hücrelerini yırtar geçermiş ve tek çıkışı, şefkatmiş. Eğer o kişi aşkı bulamazsa her salise ruhu erimeye devam edermiş. Can kırıkları zamanla tüm benliğini ele geçirip nefesini kestiğinde hayatı son bulurmuş.
Sen kırılmayagör, gerisini hayat halleder.
Atlas'ın Anlatımıyla
''Abi kızlar nerede kaldı ya?'' Sezer'in sorusu ile işkillendiğimde Yenal da ona katılarak başını salladı.
''Bir baksak mı?'' Onları başımla onayladım ve koridora çıkarak en sonda olan lavaboya yürüdüm; onlar ise arkamdan gelmeye başladılar. Kapı sesi ile olduğum yerde durarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Bir kapıya şiddetle vuruluyordu ve bağırma sesleri geliyordu. Oysa kursta bizden başka kimse yoktu. Yenal ve Sezer de duyduğunda sesin geldiği sınıfa koştum.
''Kızlar!'' Aynı anda sesler artarken Güneş ve Melis olduğunu anlamıştım. Kapıyı açmayı denedim ama kilitlenmişti. Yenal cüzdanını çıkarttığında onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Cüzdanından eski biçimli bir kredi kartı çıkarttı ve kilitli kapının arasına sokarak açmayı denedi. Birkaç denemesinin ardından kapı açıldığında içeriden tahmin ettiğim gibi Güneş ve Melis çıktı. İkisinin de elleri kıpkırmızıydı ve korku dolu bakışları vardı. Sezer ve Yenal onlara sarıldığında endişe içinde lavaboya ilerledim.
''Zelal! Zelal neredesin?!'' Lavabonun kapısı açıktı ve yerde onun çantası görünüyordu. Koşarak içeri girdiğimde kapının arkasında, yerde oturduğunu gördüm. Ağlamıştı. Gözleri daha da kızarmıştı ve yüzünde parmak izleri çıkmıştı. Beş parmağın izi. Nefes nefese kalmıştı ama kafasını kaldırmıyordu.
''Sevgilim.'' dedim onu sımsıkı sararak. Bana karşılık verdiğinde o kadar sıkı sarıldı ki buradan gitmek istiyor gibiydi. Nefes alıp verişi göğsünün inip kalkmasına, dolayısıyla bana çarpmasına neden oluyordu. ''Zelal iyi misin?''
Sadece nefes alıp veriyordu. Konuşmuyordu. Arkamızdan Yenal, Sezer, Güneş ve Melis geldiğinde hızla Zelal'in yanına gelip ne olduğunu sordular. Sezer Zelal'in saçını okşayarak, ''Neyin var Zelal?'' dedi. Ardından Güneş yaklaşarak Zelal'in elini tuttu.
''Güzelim, ne oldu sana?'' Zelal'in elbisesi kirli koridorda kapkara olmuş. Beyazdan siyaha evrilmişti. Sırtı buz gibiydi ve, ve kötüydü. Melis yere dökülen eşyaları çantaya atarak toparlarken Zelal'in kulağıma mırıldandığını duydum: ''Ne olur beni buradan götür.'' Olduğu gibi kucaklayarak lavabodan çıktım ve merdivenlerden aşağı inerek kapının önündeki arabaya ilerledim. Yan koltuğa onu bırakarak ellerini tuttum.
''Seni götürüyorum, sakin ol.'' Ellerini bırakıp kapısını kapatacağım an işaret parmağımı sıkıca kavradı. Kafasını kaldırıp gözlerime baktı ve yutkundu.
''Yi, yine... gele, gelecek.'' Başını göğsüme bastırarak saçını öptüm.
''Sakin olur musun? Buradayım ve seni bir daha yalnız bırakmayacağım. Her yere birlikte gideceğiz. Sen sadece korkma.'' Eğilip yüzüne baktım. ''Tamam mı?'' Titrek nefeslerinin arasından başını salladı ve önüne baktı. Emniyet kemerini karnının üzerine gelecek şekilde bağladım. Kapısını hızla kapatarak arabanın önünden dolaştım ve sürücü koltuğuna geçtim. Çalıştıracağım an Sezer ve Yenal'ın kurs kapısından çıktığını gördüm. Onlara bir işaret yaparak gaza bastım ve sürmeye başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/275370127-288-k504586.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR
RomansaLethe: nehir. Üç bebek doğur; Birini büyüt, diğerini öldürt. Kalan? Ona cehennemi yaşat. Çerçeveye asılan ruhlar, Yitirilen zihinler, Kanayan Temmuzlar. Senin uğruna senin göğsünde ağlamam, acı. "İyileşmeye yüz tutmuş yaraların kabuğunu soyar Temmuz...