Seonghwa, sevgilisini evden çıkarınca kapıyı arkalarından örttüğüne emin olduktan sonra kendisine bakan güzel gözlere döndü.
Sevgilisi heyecanla ona gülümsüyordu.
" Hazır mısın?"
Diye sordu Seonghwa elleriyle güzeller güzeli yüzü avuçlarken.
Hongjoong yüzünü onun ellerine yasladı ve huzurla gözlerini kapattı.
" Evet, hazırım."
Ellerini yüzündeki ellerin üstüne getirdi ve okşadı. Sonra onları tutup dudaklarına götürdü ve narince bastırdı.
" Beni çilek ağacımıza götür, sevgilim."
Dedi oldukça kısık bir sesle ona fısıldarken. Seonghwa gülümsedi.
Hala evden uzaklaşmadıkları için temkinli davranmaya çalışıyorlardı.Elleriyle elleri arasındaki minik elleri hasretle okşadı.
" Hadi gidelim."
Tekerlekli sandalyenin tam arkasına geçti ve arabayı sürmeye başladı.
Bir süre sonra evden uzaklaşmışlardı.•
Ormana geldiklerinde ikisi de oldukça heyecanlıydı. İki gündür çilek ağacını görmeye gidememişlerdi bu yüzden ikisi de bu anı özlemişti.
Hongjoong huzurla etrafı seyrederken Seonghwa arabayı durdurdu ve sevgilisinin önüne geçti.
Hongjoong yüzündeki kocaman tebessümüyle sevgilisini izlerken Seonghwa ona daha da yaklaşmış ve dudaklarını onunkilerle buluşturmuştu.
Hongjoong bu ani öpüşme karşısında afallasa da saniyeler içinde sevgilisinin öpüşüne ayak uydurdu ve ellerini onun saçlarına çıkardı.
Seonghwa dudakları arasındaki bu çilek dudakları büyük bir özlemle öperken bir yandan da burnuna dolan kokuyu derince soluyordu.
Çok özlemişti onu, dünden beri doğru düzgün görememişti sevgilisini." Sen duş mu aldın?"
Dedi ıslak öpüşlerini sonlandırırken, kafasını hasret kaldığı beyaz boyna bastırdı.
Burnuna gelen miss kokular kendisini daha da mayıştırıyordu.Hongjoong usulca kafasını salladı. Utanmıştı ama yine de sevgilisinin onu koklaması hoşuna gitmişti.
Kollarını onun boynuna sardı ve kafasını omzuna yasladı.Seonghwa biraz daha bu cennet kokuyu içine çekti. Asla doyamıyordu bu masumluğa, onu içine alıp saklama isteği her geçen gün daha da artıyordu.
Boynuna öpücüklerini sıraladı.
" Deliriyorum Hongjoong."
Hongjoong kıkırdadı.
Seonghwa kulağına gelen kıkırdama sesleriyle daha da çok kendisini kaybetti." Nasıl bu kadar güzel olabilirsin?"
Hongjoong sevgilisinin kafasını kaldırıp kendisine bakmasını sağladı. Ona en içten gülümsemesi ile hayranlıkla bakıyordu.
Sevgilisinin iltifatları her zaman kendisini şımartmıştı." Seonghwa biliyor musun, bir yerde şöyle bir yazı okumuştum:
İnsanın aşık olduğu kişi gözüne hep çok güzel gelirmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hüzün çilekleri | seongjoong ✓
FanficKeder ağaçları, hüzün çilekleri ve çalınmayı bekleyen yas notaları. 19. yüzyılın korkunç çığlıkları ve birçok kan dökülen savaşları arasında birbirine tutunmaya çalışan iki gencin tutkulu aşkı... " Beni çilek ağacımıza götür Seonghwa, orada senin iç...