6

179 31 3
                                    

1 hafta sonra.

Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş minik beden, penceresinin kenarından dışarıyı izlemeye devam ediyordu.

4 gündür sevgilisi yanına gelmemişti ve Hongjoong artık gerçekten çok korkmaya başlamıştı.
2 gecedir gözüne uyku bile girmiyordu, sevdiği adamın kokusunu soluyamadığı bu koskocaman 4 gün, ona cehennem gibi gelmişti.

Küçük hıçkırıklardan biri daha ağzından kaçarken tam o sırada kapısı tıklatılmıştı.

Bu Natalia olmalıydı, diye düşündü Hongjoong. Çünkü ondan başka kimse kapısını çalma gereği duymazdı.

"Gel" diye seslendi gözleri kapı tarafına giderken.
İçindeki umuttan dolayı bir miktar heyecanlanmadan edemedi ama saniyeler sonra kapıdan içeriye giren en yakın arkadaşını görünce o umudu da uçup gitmişti.

Gelen Wooyoung'tu.
Ama Hongjoong belki bir umut o kapıdan içeriye sevdiği adam girer diye düşünmüştü işte...

" Hey Joongie!"

Wooyoung koşarak arkadaşını kolları arasına aldı. Ona özlemle öpücüklerini sıralamaya başlarken Hongjoong başını arkadaşının omzuna yaslamış ve küçük bir iç çekiş kaçırmıştı ağzından.

" Hongjoong? Sorun ne?"

Hongjoong kollarını arkadaşına sardı ve sanki onun omzunda ağlamak daha iyi hissettirecekmiş gibi minik gözyaşlarının dökülmesine izin verdi.

" Seonghwa kaç gündür gelmedi yanıma."

Dedi bir çocuk gibi mızmızlanarak.

" Çok ko-korkuyorum Woo, ya başına bir şey geldiyse?"

Aklına gelen kötü düşüncelerle daha sıkı kapattı gözlerini.
Bunları düşünmek istemiyordu ama düşünmeden de edemiyordu ki. Sevgilisi onu hiçbir gün yalnız bırakmazdı, hep gelirdi yanına. Oysa şimdi 4 gündür yoktu...

" Korkma bebeğim."

Wooyoung arkadaşının yüzünü elleri arasına alıp kendisine bakmasını sağladı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini gördüğünde o an içinin acıdığını hissetmişti...

" Seonghwa güvende, yani şimdilik."

" N-ne demek o?"

Arkadaşının göz pınarlarındaki yaşları güzelce silerken gülümsemeye çalışıyordu.

" San ile birlikte askerlere yardım götürüyorlar. Biliyorsun, savaş zamanı geldi."

Hongjoong duyduğu şeylerle gözlerini heyecanla açarken içine bir rahatlama girdi ama hemen ardından korkusu yeniden baş göstermişti.
Savaş zamanı...

" Seonghwa bana neden haber vermedi ki.. "

" Çok acil çıkmış bu olay. San'ın annesinden duymasam benim de haberim olmayacaktı."

Hongjoong dikkatle arkadaşının söylediklerini dinlemiş ve usulca başını sallamıştı.
Küçük birkaç tane iç çekiş daha kaçırdı ağzından. Saniyeler sonra ağlaması dinmişti.
Tamamen istemsiz bir şekilde küçük parmakları ile oynamaya başladığında bakışları da oraya kaydı.

Wooyoung bunu fark edince arkadaşının yüzünü tekrar avuçladı ve kendisine bakmasını sağladı.

" Korkma, en azından şuan güvendeler. Savaş iki gün sonra."

" Neredeler tam olarak? Nerede kalıyorlar?"

" San'ın annesinin söylediğine göre meydandaki bir han'dan yiyecek ve içecek yardımı sağlıyorlarmış askerlere. Büyük ihtimal orada kalıyorlardır."

hüzün çilekleri | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin