02

3.1K 321 188
                                    


tadın temmuz'un dördü gibi

"Seni seviyorum demek çok kolaydır fakat işler hissettirmeye geldiğinde herkes sağır."

Jisung siyah yelelere sahip olan asil attan indi. Onu bekleyen yardımcısı Eric kan ter içinde sızlanırcasına konuştu. "Bay han, biraz ara verseniz nasıl olur?" Oradan oraya sarı saçlının peşinden koşmaktan yorulmuştu.

Jisung onun elindeki temiz havluyu alıp ıslak boynunu kurularken, "daha hiçbir şey yapmadın Eric." diye mırıldandı.

Eric onun dediklerine karşılık elini göğüsüne koyup yüzünü garip şekillere soktu. "Ciddi misiniz? Kalbim paramparça şu an." Jisung onun bu tuhaf haline gülüp ahırın çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.

Eric patronunun onu arkasında bıraktığını anladığında koşarak ona yetişemeye çalışıyordu.

İkili çiçeklerle kaplı uzun yolda sessizce yürümeye başladılar. Aradan uzun süre geçmedi, Eric bu sinir bozucu sessizliği bozan ilk isim oldu.

"Koreye ne zaman döneceğiz?" Patronunun yüz ifadesini takip etmeye başladı. Jisung, aklına tonla yapılacak iş geldiğinde yüzünü buruşturdu. "Aslına bakarsan hiç dönmek istemiyorum, Eric. Burası o kadar huzur verici ki..."

kore'ye döndüğünde tekrar eski hayatına dönecekti, bunu istemiyordu.

Eric onu anlayabiliyordu. Jisung gerçekten çok çalışan bir adamdı. Hatta sosyal hayatı yok denecek kadar azdı, görüştüğü sayılı arkadaşları vardı. Vaktini tamamen gelişmeye ve işine harcıyordu.

"Sizi anlıyorum... fakat neden burada yaşamaya başlamıyorsunuz? biliyorsunuz istediğiniz zaman işleri kardeşinize bırakabilirsiniz." jisung yüzündeki imalı gülümsemeyle başını salladı. " ya tabî... o da kısa sürede şirketi batırır ve biz de beş parasız ortada kalırız."

Eric sarı saçlının dediklerine karşılık yüksek bir kahkaha attı. "Sanırım haklısınız," diye mırıldandı düşünceli ifadesiyle. "Felix bey oldukça renkli bir karakter."

Jisung onu mimikleriyle onayladı. Kardeşi çok anlayışlı, yumuşak karakterli biriydi bu yüzden jisung'un yarattığı otoriteyi yerle bir etmesi bir ay bile sürmezdi.

Büyük, eski köşkün önüne geldiklerinde jisung aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. Köşkün arka bahçesini giden demir kapıyı gördüğünde oradaki huzur verici ortamı hatırladı. Bahçe şu an bildiği kadarıyla sessiz ve sakindi, kitap okuyabilirdi.

Eric patronunun duraksadığını farkettiğinde adımlarını kesip ona döndü. "Bir şey mi oldu bay han?" diye sordu düşünceli ifadesiyle bulunduğu yerde dikilen adama.

Jisung ona dönüp konuştu. "arka bahçedeki sedirler hala yerinde mi diye Vigor'a sorar mısın? Biraz kitap okumak istiyorum." dedi. Eric onu başıyla onayladı. "Tabi sorarım. Siz de o sırada duş alıp üstünüzü değiştirin lütfen."

Sessiz bir ortamda kitap okuma düşüncesi o kadar cazip gelmişti ki, duş almak bile aklına gelmemişti jisung'un. Uzun zamandır böyle ortamlara hasretti, Kore'de böyle imkanlara sahip değildi ne yazık ki. Orada hayat daha monoton geçiyordu.

Eric ile beraber köşke girdiler. "Siz odanıza çıkın, ben Rose'la size yeni kıyafetler gönderirim." 

Jisung onu onaylayıp merdivenleri çıkmaya başladı.

_____

Jisung ıslak saçlarını havlu yardımıyla kurularken bir yandan da elindeki kitabın özet kısmını okumakla meşguldü. Mutfaktaki çalışanlara kendisi için içeçek bir şeyler yapmalarını söylemiş ve köşkün küçük kütüphanesinde bulduğu kraliyet döneminden kalma kitabı kaptığı gibi bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştı.

you can be the boss daddy • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin