Biraz düşündükten sonra gözlerimi kaydırdım ve konuştum:
- bunun doğru olduğunu sanmıyorum, komiserim.
Son kelimemle mizumi öfkeyle elini belimden çekti. Saçını düzeltti ve ellerini bağladı.
- öyle olsun, dedi ve hızlı adımlarla kapıya yöneldi. Binanın önündeki jeep arabasına atladı ve gözden kayboldu. Kendimi toparladım ve binadan çıktım. Binanın 1 km uzağına kadar yürümem gerekiyordu çünkü toplu taşımaların buraya durağı yoktu. Gizli olduğunu söylemiştim. 1 saat içinde en yakın durağa gelmiştim. Hızla otobüse atladım ve yol boyunca komiser ile aramda geçenleri düşündüm. Çok mu kabaydım yoksa? Belki de reddetmekle bir hata yapmıştım,bilemiyorum. Kafamı cama yasladım ve kara listedeki dosyayı düşündüm. Morgda kaçırılmış olması bir garipti. Belki de maktulün üzerinde fark edilemeyen bir kanıt vardı. Katilse ortaya çıkmaması için morgdan almıştı.Yağmurun usul usul yağışı ne kadar huzur verse de eve gelene kadar yol boyunca üzerimi ıslatmıştı. Kapıyı açtım ve aldığım dosyayı yatağa fırlattım. Güzel bir duşun ardından dosyayı elime aldım ve ahşap masanın karşısına geçtim. Elime kalem kağıt alıp teker teker yazmaya başladım:
'Morgdan ceset kaçırıldı.
Katil zanlısı personel veya savcı olabilir'
Dosya arasında sanık ifadelerini buldum hepsini teker teker okudum. Önce karısının ifadesini inceledimSinemaya gidip gitmediğinden emin olamamıştım. Bunun için bilgisayarımdan jaime'nin bilgileriyle o tarihte sinemaya gidip gitmediğine bakacaktım. Notumu aldıktan sonra diğer tutanağı elime aldım:
Draff'in erkek kardeşi elimdeydi şuan. İfadesinde de söylediği gibi eski karısı intikam istemiş olabilirdi. Bu sefer gözlerimle Draff'in eski karısı clara'nın ifadesini aradım. Kağıtların arasından buldum ve kağıdı dikkatlice okudum:
Gözlerim ilk başta clara'nın üstünde olsa da fotoğrafına bakarak konuşuyorum, çok ikna edici bir konuşma yazmış. Herkesten şüphe duymak çok normaldi ben de tam olarak bunu yapıyordum. Clara'nın bilgilerini bilgisayarımda aratmak için not aldım. Tekrardan dosyaya döndüm. O sırada telefonuma gelen bildirim sesiyle irkildim. O kadar kaptırmıştım ki kendimi, tam odaklanmışken gelen ses beni ürkütmüştü. Mail mizumi'dendi.
'memur violet, dosyayı almışsın. Neler buldun?'
Hemen aldığım notları attım. Bir süre sonra tekrar yazdı' gece yarısına kadar sorgu sistemi açık. Erkenden bilgisayarından arama yaparsan iyi olur. İyi akşamlar'
Maili kapattım ve bilgisayarımı açtım. Ve yine telefonumdan ses geldi. Bu sefer WhatsApp'dendi. Bilinmedik bir numara
'merhaba' yazmıştı
'kimsiniz?' diye yanıt verdim
'felix' yanıtını alınca merakım uyandı. Numaramı nasıl bulmuştu. O sırada sormadan cevap verdi
' numaranı arkadaşlarından aldım. Ciddi bir özür dileyecektim. Malûm mizumi bozuntusu izin vermiyor. '
Cevap vermedim. Sonra tekrar yazdı
' özür dilerim.peki, tanışsak olur mu?'
' şuan çok meşgulüm Felix. Başka bir zaman konuşalım' yazsam da ısrar edip duruyordu. Engellemek yerine yazmaya karar verdim. Saatin gece 23.40 olduğunu görmemle yatağımdan kalktım. Felixle saatlerce konuşmuştuk ve ben bunun farkına bile varamamıştım. Hemen doğruldum ve son 20 dakikayı değerlendirmek için masa başına geçtim. Bilgileri girdim ve clara'nın yaşadığı binanın 2014 tarihindeki kamera kayıtlarına baktım. Videoyu hızlandırarak vakit kazanmaya çalıştım. Fakat video boyunca clara'yı göremedim. Kadın gerçektende haklıydı. Onu şüphelilerden çıkardıktan sonra 2014 tarihindeki cinayet gününde Jaime'nin aldığı bileti aradım. Evet, jaime bilet almıştı. Ama yalnız başına değildi. 2 bilet satın aldığı görünüyordu sistemde. Hemen diğer biletin kime ait olduğunu araştırmaya koyuldum. Fakat elimde eksik bilgiler vardı. Yinede 2. Biletin bir erkeğe ait olduğunu öğrendim. Jaime'nin kimlik bilgilerine göre erkek kardeşi yoktu. Kuzenleri de yoktu. Annesi ve babası tek çocuktu. Bu da demek oluyordu ki cinayet günü jaime başka bir adamla sinemaya gitmiş ve akşama kadar onunla dışarıda kalmıştı. Jaime'nin aldatmış olabileceğini düşünmek istemedim. Arkadaşı veya uzaktan akrabası da olabilirdi. Bunu tespit etmek için Sinema salonundaki kamera kayıtlarını inceledim. Normal bir sinema günü değildi. Salon boştu yani adam salonu günlüğüne kiralamıştı. Buda ancak parası olan birinin işiydi. Hem inceliyor hem de notları alıyordum. 1 saatlik kayıdın son dakikalarında jaime'nin ve adamın çok yakınlaştığını gördüm. Jaime, Draff'in öldüğü gün onu başka birisiyle aldatıyordu. Clara haklıydı. 25 yaşlarında bir kadın 40 yaşlarında bir adamla kolay kolay severek evlenemezdi. Kamera kayıtlarını ne kadar çok tarayıp adamın yüzünü incelemeye çalışsam da adam kafasını sürekli eğik tutuyordu. Ama gözlemlerimce adam 1,75 boylarında zayıf ve draff'e göre gençti. Bunları tespit etmem işimi epey kolaylaştıracaktı. 1 saatlik hızlandırılmış sinema salonu kayıtlarını kapatıp hastaneye bağlanacakken sistem kapandı. Gece yarısı olmuştu. Bu duygu tıpkı filmin en güzel yerinde bitmesi gibiydi. Acıyla haykırdım ve masaya vurdum. Kağıtlar uçuştu. Sonra duraksadım, bu kadar az bilgiyle hiç bir yere gelemezdim. Adamları sorgulamaya çalışsam hepsi şuan ya mezarında ya da yaşlılıktan hafıza kaybı yaşıyordur. Ümitsizce masadan ayrıldım. Keşke o zamanlarda yaşasaydım da şu vakayı çözseydim diye iç geçirdim. Yorgun gözlerimi dinlendirmem gerekiyordu artık. Yatağıma uzandım ve hemen uykuya daldım.Sabah terler içinde uyanmıştım. Gördüğüm rüya beni şoka uğratmıştı. Rüyamda o zamana gitmek için bir portaldan geçiyordum ve olay gününe gidiyordum. Ama bunun için özel bir makineye ihtiyaç vardı. Ve bu makine eski bir akıl hastanesinin bahçesine gömülüydü. Sık rüya gören birisi değildim. Bu yüzden bu rüyanın gerçek bir yol gösterici olduğuna çok inanmıştım. İş çıkışından sonra buraların en eski akıl hastanesine gidecek ve orayı araştıracaktım. Kimse böyle saçmalık olmaz demesin. Evren sırlarla dolu. Ve ben geçmişe gideceğime, tıpkı bir çocuk hayali gibi olsa da inanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZANLI [GxG]
Fantasygeceleri uykusuzluktan gözlerimi şişiren, emniyette sadece tek davayla ilgilendiğim bir dosya bu. 2014 yılında işlenen bir cinayete kurban giden banka müdürü Draff Wilson, ölümünün arkasında hiçbir delil olmamakla birlikte, cesedi de kayıp. hiç bir...