Başarmış olmanın verdiği tutarsız keyfe sebep, pek anlamadı dönüş yolundaki sancıları. O sancılar ki kim bilir ne kadar zarar verirdi vasıfsız bedenlere, ne var ki o Işıkkıran'dı. Artık biliyor, hissediyor ve yalnızca beklemek adına nefes alıyordu. Onu Diyar'ın uçsuz bucaksız noktalarında gizlenen kararsız adımlara götürecek, en özde, temelde var olan asıl felsefeye taşıyacak tek kişiydi kurtarılan. Kurtarılan ki özeldi, asırların gelmiş geçmiş tüm özellerini kıskandıracak, kin dolu bakışlara mazhar olacak, biteviye huzura damgasını basacak kadar özel... Bildiği bir şey varsa o da büyüye aracı olan bir çift gözünün daha nice ışıklar göreceğiydi; göz kapaklarının perdesinde kaderi yeniden yazacağıydı... Evet, yapacaktı bunu. Hem de delicesine bir arzuyla; gerekirse mutlak karanlığı önlemek adına, tüm ışıkları kırarak...
Bükülmüş, yıpratılmış ve eksik kalmış algısı yerli yerine oturmaya başladığında ufak bir şaşkınlık geçirdi. Nasıl sabah olmuştu! O kadar uzun süre aynı yerde kalamazdı ya! Ardından şaşkınlığı yeşermeye başlamış huzuruna yeni bir can suyu serpiverdi, ne de olsa başarmıştı, ona sebep, tıpkı önceki döngüde olduğu gibi, şimdi de döngüyü başlattığı günün sabahındaydı. Hem, avuçları arasında sıkıca sardığı pembe kundağın ortalıkta olmamasını da açıklıyordu bu. Beyni karmaşık çalışıyordu artık, bundan mutlu muydu, mutsuz mu? Eh, bu vakte kadar pek düşünmemişti bunu, önemli olan bu karışıklığın içinden detayları, püf noktaları, altı görünmeyen bir çizgiyle çizili kilit noktaları çekip çıkarmaktı. Böylece Diyar'a adını veren gizemin açıklarını yakalıyor, öze giden yolda emin adımlarla ilerliyordu. Tek bir korkusu varsa o da toprağın, benliğiyle oynamaya kalkıp, idamına hüküm vermesiydi. Bu korku asılsız değildi elbet, şu günlerde toprağı sorgulayan tek kişi olabilirdi...
Hızlı bir şekilde bugünü, yani aslında dünü düşündü; döngünün gerçekleşeceğini bilen Diyar'ın, bugüne onu ilgilendiren bir detay saklayıp saklamadığını... Böyle bir detay varsa da gözden kaçırmışsa her şey mahvolabilirdi; boşuna ölümcül döngü değildi bu... ancak aklına hiçbir şey gelmiyordu. Dün, yani aslında bugün onun sayesinde gerçekleşebilecek bir şey olmuş muydu?.. Yoktu... Ama ya olduysa?.. İşte günü böyle geçirdi Işıkkıran; bile isteye, kabul edemeden beynini boş yere yorup detaylara indi, sağa döndü, sola döndü, yürüdü... Sonunda Diyar'ın, sebep olduğu bu döngünün herhangi bir noktasında ona rol vermediğini, içerlediği yalnızlığına katkıda bulunduğunu anladığında, vakit öğleni bulmuştu. Haksızlığa uğrayıp da sesini çıkaramayan zavallıyı oynuyordu, kendi rolünü kendi vermişti kendine... Tekrar eden günün tek eğlenceli yanı, Pertras'ın etrafında saatlerce inceleme yapan Alp'i izlemek oldu. Evet, saatlerce incelemişti kayayı, kullanabilmenin heyecanı sarmıştı içini, sonunda başarıp kayanın titremesine yol açtığındaysa ürküp yaptığı büyüyü sonlandırmıştı. Zaten o sıra bir an önce Köy'e girip Ecrin'i bulması gerekiyordu. Alp yola düşüp Köy'e doğru adımını attığındaysa onu takip etmek için hareketlenmiş ve bastığı yerde ses çıkarıp sessizliği bozmuştu. Alp dönüp ona baktığında hızla saklandı, daha da takip etmedi. Ne kadar hoş bir durumdu gerçekten! Evet, ses çıktığında dönüp kim var diye bakmış, peşine düşmek istese de yetişemem diye vazgeçmişti; döngünün içindeki tek rolü buydu anlaşılan! Kendi kendine dönüp, kendi kendinden şüphelenmek!..
Sıkıla sıkıla geçirdiği dakikalar boyunca etrafında ışık kırıp durdu, onun için vazgeçilmez bir oyun olmuştu artık bu, ışığı kırmak tüm yalnızlığına rağmen iyi hissettiriyordu. Düzeni bozup, bir an için Diyar'ın kendi etrafında döndüğünü sanmasını sağlıyordu. Vakit yaklaştığında döngünün başladığı ormanlık alana gitmek üzere yol aldı. Ormanlık alanın içine giriyordu ki kahverengiye bürünmüş, huşu içinde olduğu her halinden belli bir kadın geçti yanından, kadının şeffaf peçesi ve çarığı vardı. Üzerindeki elbise oldukça bol, oldukça dökümlüydü, kıvırcık saçları omzuna kadar düşmüştü. Gözünü abartılı şekilde dikmiş olacak ki kadın kendisine bakıldığını anlayıp yüzüne döndü. Sağ eliyle peçesini çıkarttı. Ela gözleri daha da belirginleşmişti. Genç ve alımlıydı, "Gaia..." dedi hafif bir reveransla selamlayarak, gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLDAŞLIK (LS2)
FantasyYOLDAŞLIK (Lütfedilmiş Serisi 2) / 2016*2022 Barlas'ın sonsuza gittiği rivayet edilen merdiven boşluğuna düşmesi ardından yollarını ayırıp diyarın farklı yerlerine dağılan yoldaşlık üyelerini Alp, Barlas'a ulaşmanın yolunu bulduğu gerekçesiyle yenid...