Nilay.

34 1 0
                                    

  Tahtıma kurulmuş, dizimin üstüne dizimi onun üstüne ise defteri konuk olarak koymuş, dünyalar oluşturuyordum.

+ Ne yazıyorsun yine sen?

-şşş!

+ Lan dün ne old..

-bi’sus amına koyum !

Şiddetli bir sessizlikle kabaran sinir hücrelerim defteri fırlatmam için uyarı gönderiyordu beynime. Bir sigara yaktım. Bence insan hücreleri veya hisleri, yeyip içtikleri şeylere göre şeklalıyor. Ne zaman sigara yaksam dumanımsı bir hal alır, bir dakika öncesini unuturum. Gerçi hatırlamam pekte uzun sürmez ama neyse. ‘’Ne yapıyosun sen? ‘’ diyerek lafa girdim.

+hiçbir şey.

-Tavır yama lan hemen. Bilmiyor musun sanki beni, zor yazan biriyim. Gelince orta vole çakmak istiyorum. Bu yüzden rahatsız edilince kükrüyorum kedi misali. Biz yazar milleti böyledir. Bundandır yazarlıktan nefret etmem. O değil ne gol attı messioloji.

+ off off. O çok iyiydi ya. Gelişine tam doksan. Sana bir şey deyim mi messioloji dünyalı değiliş zaten.

- Ciddi misin?

+ Evet aga dün tv’den izledim. Var ya o spor programı, orda araştırmışlar.

-Hassiktir Lan! O insanları köleleştiren , aptallaştıran, seningibileştiren makinadan ne zaman doğru bir şey empoze edildi ki insan oğluna, sen buna inanasın. Aptal! İnsanların duygularını, hislerini, vaktini beş para vermeden satın alan ve satın alması için gidip sizin satın aldığınız bir kutu. Ki sen ‘’o’’ spor programından bahsediyorsun. Bence Darvin var ya  ‘’Evrim Teorisini’’ gelecekte bu tür salakları düşünerek öne atmıştır. Her şey bir yana bunu bir gazetede okudum deseydin; inandığı algında ki salaklığa üzülmek yerine, okuyormuş diyebildiğim için sevinirdim. Neyse ki bana çay getirme nezaketinde bulunursan bütün bunları söylemedim kabul edebilirsin.

Sırıtarak çayları getirdi ve haklısın aga diye lafa girdi.

+Çok vakit harcıyoruz karşısında.

-siktir et.

 Geçiştirmede üstüme yoktur. Ne zaman susmak istesem siktir et kalıbını kullanır, sustururdum karşıdakini. Çayla sigaranın; bıyıkla sakalın arasında olan uyumuna bıraktım kendimi. Çaylar bitti.

+içelim mi bir bardak daha ?

Normalde bu soruyu olumsuz yanıtlamam için anormal olaylar dizesi olması lazım ki yok deyim.

- Yok be Nilay’a yemek vermedim. Gidiyim artık.

+Tamam buradayım ben.

Kulaklığı taktım çıktım malikhaneden. Bir dergide şöyle diyordu, ‘’ O fanusun içine sokmadan kafayı gitmezler bir yere. Çatallaşan kablo 2 kulağa girer ve dünyadan benliğini insanın. İletişimin dibe vurduğu zamandır bu zamansızlıklar. Konuşmazlar, etrafa bile bakmazlar. İlgisizleştriryor insanı.

Haklıydı. Hoşuma gitmemiş de değildi. Bilmiyorum sokağın saygısız gürültüsü kulağıma; çöp kamyonunun savunmasız burnuma verdiği ekşimsi lanet kokuya denkti. Ses çöplüğünde yaşıyoruz. O boktan korna sesleriyle uyanmaktansa, kuş sesleriyle uyanmayı tercih ederim. Ha sanmayın ki bülbül şakımasıyla falan, karga da bir kuştur. ‘’ Gaak Gaaak’’ . Gak lan pezevenk gibi, buna rağmen yeğlerim. Suni olan her şey bayatlaştırıyor hayatı. Gerçi yine sunilerle tazelemeye çalışıyorduk.

Eve vardım. Nilay karşımda, hesap sorarcasına duruyordu. Mutfağa yöneldim, peşimden koşmaya başladı. Dolaptan yoğurt süt ne varsa verdim. Yemeye başladı.

Nilayı aldığım gün geldi aklıma . O kadar masum bakıyordu ki, ürkek, biraz utanmış gibi çok tatlıydı. Yaramazdı da. İlk günden sabahın 5’inde burnumu ısırmıştı. Ulan manyak yat uyu diyerek atmıştım yüzümden. Uslanır mı ? yok. O zam anlamıştım  tatlılığın zulme dur dediğini. Hırpalayamazdım, çok hak ederse patlatırdım kafasına sonrasında öper özür dilerdim. Zamanın azizliğine uğradı kendisi. Çirkinlik tanrıçası olabilirdi açıkçası. Buna rağmen sonsuz bir sevgiye sahiptim. Sebebi kedilere olan zaafım mıydı yoksa insanları o kadar sevmeyişim mi? Bir kahve alıp odaya geçtim. Yudumlarken kahveyi, ayağımda hissettiğim acıyla olduğu gibi desenledim duvarı. Bakıyorum da doymuş karnın kevaşe dedim gülerek. Emekleyen bebek pozisyonu aldım. Önce kaçtı, tekrar karşıma durdu. İkimiz de avımıza kitlenircesine bakıyorduk birbirimize. Basık bir yürüyüşle yaklaşıyordu. Birden atladı, elimle yakaladım sırt üstü yatırdım. Çok asi hayvanlar bunlar, hala direniyordu. İki elimle yakaladım gövdesinden, sırt üstü bıraktım kendimi yere, havada garip bir şekilde pörtlek gözle bakan Nilay’a; ‘’sen olmasan ne yapardım ‘’ dedim gülerek ve bırakıtım.

Yarım kalan kahvemi bitirmek için tekrar oturdum. Duvarı izliyordum. Kahvem bitti, bende bittim. Yürüdüm yatağa . Yatarken bi yazı geldi kedilerle ilgili aklıma. Asilermiş bunlar. Kimseye itaat etmezler sevmediğini siklemez kaçıp giderlermiş Eğitmek çok zormuş. Hayvan olsam kedi olurdum ki hayvanım insan olmuşum. Nilay geldi, yerini aldı. Aldığım günden beri boynuma boylu boyunca yatarak uyur. Arada bir çenemi yalar ama olsun.

Kapadım gözlerimi.  Karanlık bir sabah dileğiyle.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yalnızlık şizofrenisine yolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin