Arkadaş

932 66 110
                                    

♪♪ middle of the night

...
Çok dikkatli olmalısın Draco! Potter oğlanından olabildiğince uzak dur hayatım. Seni seviyoruz.

                                            Mr&Mss Malfoy

Baykuşun getirdiği mektuba son kez göz gezdirdim. Annem ve babam mektupta çok endişeliydi. Onları anlıyordum. Sonuçta Dumbledore'un verdiği görev kolay bir iş değildi. Benden Potter'la arkadaş olmamı ve amacının ne olduğunu öğrenmemi istemişti.

Harry Potter... Karanlık büyülere merak salmış slytherin öğrencisi... İlgisi gibi kendisi de karanlık bir görüntü veriyordu çevresine. Tek başına ve ulaşılmaz bir ifadesi vardı. Kendi binasındaki insanlarla bile konuşmazdı. Yeşil gözlerinden ne düşündüğünü asla anlayamazdınız ve size o yeşillere dikti mi ölmenizi istemeniz kaçınılmazdı.

Yani işim hiç de kolay değildi. Dumbledore ise kesinlikle canıma zarar gelmeyeceğini temin etmiş ve yapmak zorunda olmadığımı ancak kendisinin bir şeyleri fark etmesi üzerine benden istediğini söylemişti. Ne fark ettiğini sorduğumda ise o bilindik olgun gülümsemesini sunmuş, sorumu cevapsız bırakmıştı. Kafamda düşüncelerle baykuşhaneyi terk ettiğimde akşam yemeği için öğrenciler ortak salona ilerlemekteydi.

Ravenclawların bulunduğu alana ilerlediğimde arkadaşlarımın bana el sallamasıyla gülümsedim. Tam onlara ilerlerken kalabalıktan kaynaklanan bir karışıklık oldu. Önüme bakmamın talihsizliği sonucu bir bacağa ayağım takıldı ve öne doğru sendeledim. Yere kapaklanmaya hazır şekilde gözlerimi kapattığımda belimin bir kol tarafından sarıldığını fark ettim. Ellerim kapaklanmak için yer yerine sert kaslara tutunduğunda kim olduğunu anlamak için başımı kaldırmam gerekti.

İçime işleyen yeşiller... Ne düşündüğü hakkında zerre fikrim yoktu. Öylece derinlerime bakıyor ve ben sadece dikilirken o tüm sırlarımı açığa çıkarıyordu. Ne hissettiğini çözemediğim yüz ifadesi hiç değişmedi.
Sonunda kendimi toplayıp kolları arasından ayrıldığımda donmuş halde duran kalabalık da hareketlenmeye ve yoğun şekilde fısıldaşmaya devam etti. Harry James Potter'ın birini kurtarmaya yardım etmesi fikri bile onlar için gülünecek durumken buna şahit olmak tüm Hogwarts'ı şok etmiş olmalıydı. Neredeyse bir haftalık dedikodu konuları belli olmuştu bile.

Hala gözler ikimizin üzerindeyken bir cesaretle topladığım sesimle ona nazik bir teşekkür ettim. Ah! Hala ne düşündüğü belli olmayan bakışlar... Ağzını açmadı. Ben de cevap beklememiştim. Yanımdan geçmesini beklerken kulağıma yaklaştığında yavaşladı ve sadece benim duyacağım şekilde fısıldadı.

"Adımlarına dikkat et minik kartal."

"Draco iyi misin?"

Bana bakan kıza odaklanmayı başardığımda kendime anca gelebildim ve gülümsemeyi başardım. Harry Potter'ın etkisi göz ardı edilemezdi.

"İyiyim Pansy. Hadi, yerimize geçelim."

Konuşmadan yerime oturduğumda bir ton soru işareti de beynimde dolanmaya başlamıştı. Kimse için kılını kıpırdamayan Potter, beni düşmekten kurtarmıştı. Neden? Ya o sesi... Amacımı çözmüş olamazdı değil mi? Ya Dumbledore'un verdiği görevi biliyorsa? İçimi kaplayan korkuyla istemsiz şekilde slytherin tarafına baktım. Gözlerim yerini biliyormuş gibi masanın sonunda oturan Potter'ı bulunca sakince yemeğini yiyen çocuğa baktım. O. Ulaşılmaz görünüyordu. Tüm yemek boyunca kimseyle iletişim kurmadan önündeki tabağa odaklanmış, kendini diğer tüm slytherinlerden izole etmişti. Yanındaki muhtemelen bir şey söylemek amacıyla elini ona dokunmak için kaldırdığında Potter delici bakışlarını göndermiş ve slytherinin eli titreyerek eski konumuna geri gitti.  Yutkundum. Ona dokunmuştum, değil mi? Böyle bir tepkiyle karşılaşmama sebebim neydi acaba? Gerçi iyi ki böyle bir tepkiyle karşılaşmamıştım.

Gözlerim hala onun üzerindeyken yeşillere yakalandığımda ikinci yutkunma girişimim gerçekleşmiş oldu. Keşke bakışlarından ne hissettiği anlaşılsaydı. Belki o zaman kendimi daha az diken üstünde ve rahatsız hissederdim. Gözlerimi gözlerinden zar zor ayırdım ve önümdeki yarım tabağıma baktım. Tüm iştahım kaçmıştı. Masadan kalktığımda kendi küçük sohbetlerine dalan arkadaşlarım bana soru sorar şekilde baktılar.

"Doydum. Kütüphaneye gitmek istiyorum."

"Draco, şu sıralar çok az yiyorsun. Zaten gününün çoğu kütüphanede geçiyor. İyi olduğuna emin misin?"

Pansy'e gülümsedim.

"İyiyim Pans. Sadece biraz daha kütüphanede takılmak istiyorum."

Pansy istemese de onayladığında adımlarımı büyük kapıya yönlendirdim. Kendimi kitapların arasına atmak ve tüm günün yorgunluğunu orada bırakmak istiyordum.

Kütüphane sessizdi. İçerde çok az öğrenci olduğundan sessizlik karşısında dudaklarım yukarı kalktı. Hemen kendime bir köşe seçip favori kitaplarımdan birini alarak incelemeye başladım.

Gözlerim, yorgunluk ve ortamın sıcaklığına dayanamayarak kapanmaya çalışıyordu. Kendime gelmeye çalışmadım. Oturduğum köşeye iyice yerleştim ve karanlığa teslim oldum.

Kendimden geçişimin üzerinden çok geçmemişti ki uyku arasında izlendiğim izlemine kapıldım. Kalbim korkuyla çarptığında gözlerimi açtım. Bir çift yeşil. Yine içime işlercesine bana bakıyordu. Ve çok- aşırı!?! yakındı. Gözlerim büyüdü. Potter'ın nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Gözlerimi açmamla saniyelik şaşkınlık yaşadığını görebildim ve bunun için kendimi tebrik ettim. Sonunda anlık da olsa ne hissettiğini anlamıştım. Ama ışık hızıyla eski bilinmez haline  dönen Potter iki elini beni hapsedercesine yanıma koymuş, karşımda dikilmeye devam etti.

"Po- öhm Potter?"

Sesimi öksürükle düzenlemeye çalışmıştım. Potter'ın ifadesi değişmedi. Ah! Ne belirsizlik ama!

"Birazdan kütüphane kapanacak."

Tek cümle. Sert, ne istediği belli olmayan bakışlar. Düşüncelerimden nefes almak için derin bir nefes aldım. Gözleri inip kalkan göğsüme değip geri yüzüme vardı. Buradan acilen uzaklaşmak istiyordum.

"Teşekkür ederim. Şimdi gidiyorum."

Yerimden kalktığımda o da geri çekilebilmişti. Elimdeki kitabı sıkı sıkı tuttum. Potter bana bakıyordu. Bakışları en ufak hücreme kadar görebiliyormuş hissi veriyordu. Yine tüylerimin havalandığını hissettim. Dumbledore'un verdiği görev aklıma geldi. Gerçekten yapmak istiyor muydum bunu? Yapabilir miydim? Potter... Korkunçtu.

"Sen gelmiyor musun?"

Endişeyle ensemi kaşırken sorumu sorabildiğimde bakışları üzerimdeydi.

"Hayır."

"Ama, yasaklı saatler-"

Bakışlarındaki sertlik değişmedi. Kimden bahsediyoruz Draco? Slytherin arayıcısı Harry James Potter... Sence yasaklı saatler onun umrunda gibi mi duruyor? Kendi salaklığıma içimden saydırırken onun delici göz hapsinden kurtulmak ve bir an önce yatakhaneme gidebilmek için son kez gülümsedim.

"İyi geceler o halde."

Yine beklediğim gibi cevap gelmedi. Onu arkamda bırakıp düşüncelerimle birlikte yatakhaneme doğru ilerledim.
Potter... Çözülmesi imkansızdı.



Alternative Universe| short storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin