5. Bölüm

4 1 0
                                    

    Güçlü kalmak bir erdem midir, ağlamamak güç müdür? Kendinizi insanlara anlatmamak, içinizde kopan fırtınalara rağmen çevrenize güneş saçmak güzel bir şey midir? Değildir. Kötü hissetmenize rağmen iyiyim demek, içiniz üşüyorken çevrenizi ısıtmak güzel bir şey değildir. Ağlamak güçsüzlük değildir, ağlamak eziklik, korkaklık, çocukluk değildir. Ağlamak içinizde ki kışı sona erdirir. Ruhunuza işleyen kar tanelerini eritir göz yaşlarınız.  'Güçsüzsün her şeye ağlıyorsun!',             'Yaşadıklarını anlatarak ilgi çekmeye çalışıyorsun!' Hayır bu değil güneşe erişmenizi engelleyen duvarları yıkmak. Bu değildir acılarınızı susturmak. Ağlamak, anlatmak kötü değildir. Belki ağlamak gideni geri getirmeyecek, söylenen sözü geri almayacak ama ağlamak sizi güneşe ulaştıracak...
    
        "Tamamdır teyze ben hallederim kalanını" dedim teyzem son koliyi odama taşırken. Yeni evimde yeni odama yerleşiyordum. Yerde duran kolilere baktım. Yavaşca yaklaşıp açtım kolilerden birisini. Takılarımın bulunduğu kutuyu aldım elime. Gözüm ilk şeffaf ve özenle işlenmiş kelebek kolyesine takıldı. Doğum günümde annem ve babamım bana aldığı en değerli hediyeydi bu. Avucumun içinde ki kelebeği okşarken yıllar önce ki doğum günümü anımsadım. 10 Ocak gününü..
                

                    7 YIL ÖNCE
    
''Cidden çok güzel bir hediye, anne takabilir misin?"
     "Hikayesi var bu kelebeğin, anlatmamı ister misin?"
     "Hemde çok isterimm"

''Bu kelebeğin bağlanma sorunları var.  Birini cidden çok sevince onun hiç gitmeyeceğine inanan, yalnız kalmamak ve hatta güçlü durmak için başka bir kelebeğe muhtaç gibi yaşayan bir kelebek. Bu kelebek her zaman başka kelebeklere muhtaç yaşadığı yani kendini o şekilde kandırdığı için hiçbir zaman uçmayı öğrenme gereği duymuyor. Nasıl olsa beni kanatlarımdan tutup uçuran bir ailem, arkadaşlarım var diyor. Sonra bir gün bütün arkadaşları, ailesi onu almadan uçup gidiyor. Sesleniyor arkasından 'ben uçmayı bilmiyorum ki' sonra kurduğu cümlenin farkına varıyor. Bir kelebek nasıl uçmayı bilmez ki? Deniyor uçmayı, çırpıyor kanatlarını, rüzgarda savruluyor önce. Defalarca ağaçlara, direklere çarpıyor kanatlarını. Sonra rüzgarın sesini dinliyor, kanatlarını bir kez daha çırpıyor ve bu sefer başarıyor. Ama kanatlarını çırpmayı değil, birbiri için var olmayı, rüzgarın yönüne doğru uçmayı değil, rüzgarın bir parçası olmayı başarıyor. Düşünsene, kısacık ömrünü başkalarına muhtaçmış gibi yaşıyor. Bu kelebek sensin güzel kızım. Bilmeni istiyorum ki Arya sen uçmayı bilsen de bilmesen de biz her zaman senin kanatlarından tutarız, kanatların oluruz. Ama eğer ki bir gün seni almadan uçarsak o zaman uçmayı öğrenmen gerekecek.  Gökyüzünde süzülmen, doğaya karışman ve hatta kanatlarını kendin yönetmen...
     Eğer bir gün biz yanında olmazsak, o zaman boynunda ki bu kelebeğe bak ve kaybetmeden kazanmanın mümkün olmayacağını kendine hatırlat"...
   
     Ağlayarak dinlemiştim o gün babamı. Annem saçlarımı okşuyordu, babam ise tüm içtenlikle anlatıyordu kelebeğin hikayesini. Sanki o zamanlar beni bugüne hazırlıyorlarmış gibi konuşmuşlar hep. Başkaları için anlattıkları hikayeleri hiçbir zaman onlar için dinlememişim. Sanki her zaman yanımda olacaklarmış, hiçbir zaman bensiz uçmayacaklarmış gibi davranmışım. Tıpkı annemlerin 'bu sensin' dedikleri kelebek gibi...

    
     

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin