7; he trust me

275 43 10
                                    

bu ficte neden kimse yok ya.. cok yalniz sizo gibi hissediyorum. 🥺💔

keyifli okumalar


sabah uyanmış ve uyuyakaldığı için özür dileyip durmuştu. sorun olmadığını söylemiştim çünkü uyanık kalması yerine kollarımda uyurken onu izlemek daha iyi gelmişti.

kendimi daha iyi hissediyordum ve okula gidebilirdim. ama jeongin beni ikna etmiş ve yemek hazırlamıştı. gitmeden kahvaltı hazırlamış ve zorla yedirip ilaç içirmişti. evden çıktığında oflayarak salona geçmiştim. onunla olmak istiyordum. jeongin yokken bu ev çekilmiyordu. ama sabaha kadar uyanık kalmamın yan etkisi olarak koltukta uzanıp televizyon izlerken gözlerim kapanmıştı.

uyandığımda bir şeyin yere düştüğünü duymuştum. kaşlarımı çatarak doğruldum. bakışlarım saate ulaştı. jeongin okuldan gelmiş olmalıydı.

salondan çıkıp mutfağa bakacaktım ama lavabonun kapısının açık olduğunu görmüştüm. adımlarım oraya ulaştığında jeongin'i yerde oturup sarsılan omuzlarıyla görmüştüm. titreyen elleriyle ayak bileğini sarmaya çalışıyordu.

endişeyle yanına eğilip ona baktım. bakışları bana ulaşınca gözlerinde korkuyu gördüm. hemen toparlanmaya çalıştı ama yüzünde gördüğüm morluklar, çoktan sinirlerimi tetiklemişti. "kim yaptı bunları?"

kafasını hızla iki yana sallayıp yanaklarından akan yaşları sildi. iki eliyle kollarımı tuttu. "kim yaptı dedim jeongin!"

sinirle istemsizce sesim yükselince jeongin ellerini geriye çekti. 'ben iyiyim. sorun değil.'

korktuğunu fark edince ona sarılıp başını omzuma yasladım. ellerini bu sefer bana sarmamıştı. aksine benden ayrıldı. 'hyunjin, ben gitmek istiyorum. daha fazla senin yanında kalamam.'

"ne demek oluyor bu? hiç bir yere gidemezsin jeongin, seni bırakmam." kaşlarımı çatarak ona bakmıştım. bakışlarını kaçırdı ve titreyen ellerini iki yanına koydu. destek aldıktan sonra ellerine bakmaya devam ettim. 'sana zarar veriyorum. biz yan yana olmasak daha iyi olur.'

"daha iyi falan olmaz jeongin. tek başına ne yapacaksın? hem nereden çıktı bu saçma sapan şeyler?" hafifçe omuz silkti. ona bunu yapan çocuklar mı bir şey demişti?

"sana bunu yapanlar, tehdit ettiler değil mi? yanında ben yokum diye, piç kuruları. bana kim olduklarını söyle jeongin. söyle ve bir daha sana bakacak cesareti bile bulamasınlar."

'her şeyi şiddetle çözemezsin hyunjin. bazı şeylerin böyle olması gerekir.' onu dinlemeyip bileğine krem sürdüm ve sargı bezini sardım. yüzündeki ve kollarındaki yaralara pansuman yaptım. ardından onu kucağıma alıp odasına götürdüm. yatağa uzandığında gözlerini yummuştu. bir yeri acıyordu ama bana söylemeyeceğinden emindim.

odasından çıkıp direk minho'yu aradım. "okulda ne sikim oldu da jeongin bu hale geldi?"

"biz onu çıkışta gördük. zaten son derste sıkıştırmışlar ve tahmin ettiğin kişiler. daha önce arka bahçede sıkıştıran çocuklar. senin yokluğundan faydalanmışlar. zaten biz chan ile yanlarına gidene kadar kaçtılar. jeongin bizimle konuşmadan direk eve gitti zaten."

derin bir nefes verdim. onaylayıp telefonu kapattım. jeongin'in sabah yaptığı yemekleri ısıttım ve bir tepsiye servis açtım. tepsiyle beraber odasına gittiğimde öylece uzanıyordu. beni ve tepsiyi görünce doğruldu. bir şeyler yedirtikten sonra tekrar uzanmasını söylemiştim.

zorla yatırmadan önce ödevi olduğunu söylemişti ve şimdi saçma konu anlatımlarına bakarak ödevini yapmaya çalışıyordum.

en sonunda bitirmiş ve çantasına koymuştum. yatağının yanına gidip onu izledim. kırmızı dudakları büzülmüştü ve huzurla nefes alıp veriyordu. gülümseyerek onu izledim ve bir elimle saçlarını hafifçe okşadım. gerçekten jeongin çok güzeldi. ona karşı olan kelimelerim yetersizdi. vücudunun her bir parçası birbirini tamamlıyordu ve bir gülüşüyle sarhoş oluyordum.

i'll be with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin