11; in your heart

220 33 9
                                    

selam.. ben burayi updatelemeyi unutmusum..

saatlerce içmiştim ve saat gece yarısını geçeli çok olmuştu. kafam dönüyordu ve hafiflemiştim. etrafı seçemezken yine jeongin'in hayalini görmüştüm. yanıma gelmiş, bana sarılmış ve elimi tutmuştu. onunla sohbet etmiştim. giderken avucuma bir kağıt sıkıştırmıştı. avucumdaki kağıda bakmıştım. yazıyı okuduktan sonra gözlerim kapanmıştı.

sabah aynı şekilde uyandığımda başımdaki ağrıya küfür ettim. yerdeki şişelere göz attım. ardından dün gece aklıma geldi. elime baktığımda boşlukla karşılaştım. o kağıtta hayaldi.

telefonum çalınca kalkıp küfrederek açmıştım. ses gelmeyince operatöre küfredip kapatmıştım. minho odaya girip bana bakmıştı. "yine çok pozitifsin. her cumartesi sabahı yaratıcı küfürlerinle doluyorum ama duş al ve içeri gel. bu akşam ailelerimiz gelecekmiş."

odadan çıkarken ona da küfretmiştim. duş aldıktan sonra üzerime bir şeyler geçirmiş ve salona gitmiştim. üçlü koltuğa kendimi attım ve bakışlarımı ona diktim. göz devirmişti. "babam aramızı iyi biliyor hyunjin. akşam piç gibi davranma."

"sende, babanda gram umrumda değilsiniz." derin bir nefes verdi.

"sıktı artık şu tavırların. altı ay geçti hyunjin. jeongin çoktan seni unutmuş eğleniyordur. şu aşk acısı modundan çık ve buz dağlarını erit." çok biliyormuş gibi konuştuğunda olduğum yerde doğrulup ona baktım. "akvaryum balığı gibi kafanı klozete sokmamı istemiyorsan kes sesini. benim ve hayatım hakkında hiç bir bok bildiğin yok. gelip aptal hayatından örnekleme yaparak bana öğüt vermeye kalkma."

yerimden kalkıp tekrar odama dönmüştüm. saçlarımı kuruttum ve yüzüme bir krem sürüp mutfağa girdim. atıştırmalık bir şeyler yedim ve spor çantamı alıp evden çıktım.

stüdyoya geldiğimde çantamı kenara bıraktım ve müziği ayarladım. ısınma harekeletlerimi yaptıktan sonra yavaş yavaş çalışmaya başlamıştım. tamamen kendi koreografimi çıkartıyordum. şarkımı açtığımda oturttuğum koreografiyi yapmaya başlamıştım. gözüme ters gelen ve beğenmediğim yerleri değiştiriyordum. bunları yaparken kamera ile kayıt alıyordum.

yorulduğumda kenara oturup su içmeye başlamıştım. aklımda hala jeongin vardı. onun nasıl bulacağımı düşünürken aklıma okul geldi. jeongin hala okuyor olmalıydı. nakil aldığı okulu bulursam, onun çevresinde olduğunu anlardım.

hızla ayağa kalktım. eve gidip terden kurtulmak için bir kez daha duş aldım. üzerimi giyinip saçlarımı kuruttum ve düzelttim. evden çıkıp babamın yanına gittim. şirketten içeri girip yukarı odasına çıktım.

önündeki dosyaları ile ilgilenirken bana baktı. "ah, hoş geldin oğlum. gel otur. ne istersin?"

"oturmaya gerek yok baba. benden ne istediysen yaptım. şimdi senden bir şey istiyorum."

-

elimdeki adresle hevesle okula gitmiştim. jeongin gerçekten bu okulda okuyordu. günlerce yanına gidip konuşmak yerine uzaktan onu izlemiştim. iş yerini bulmuştum ve bugün de normal bir müşteri gibi oraya gidecektim.

üzerimi son kez düzelttim ve gözüme hafifçe sürdüğüm farı kontrol ettim. tamamdım. içimde bir heyecanla gidiyordum. onu gerçekten çok özlemiştim.

fakat gittiğimde onu görememiştim. normalde servis işini o yapıp garsonlara veriyordu ama bugün yoktu. ama geçen hafta bugün buradaydı. derin bir nefes verip bir kahve istedim. kahvemi içip kalkmıştım. belki de bugün izinliydi.

i'll be with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin