Günümüz
Telefonun o sinir bozucu alarm sesiyle birlikte yerimden sıçradım. Üzerimdeki uykunun getirdiği şaşkınlığını attıktan sonra bugünün önemini hatırladım. Bugün benim üniversitede ilk günümdü. Lise hayatım çok parlak değildi çünkü hep dışlanan kişi olurdum. Hayatım boyunca sonsuz güvendiğim ve hep yanımda olan tek arkadaşım Aylin'di. Çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz çünkü aynı apartmanda oturuyoruz. Aylinle tanıştığımız an çok güzeldi. 8 yaşındaydım ve annem beni zorla dışarıdaki çocukların yanına oyun oynamaya çıkarmıştı. Çok sosyal bir çocuk değildim ve sanırım hala değilim. Annem beni dışarda diğer çocukların yanına bıraktı ve onlarla beraber oyun oynamamı söyledi ama onlar sonradan geldiğim için beni dışlayıcı durdular aralarından bir tanesi ebelemece oynamak istedi ve en son geldiğim için de ebenin ben olacağını söyledi. Koşmaya çalışırken o çocuk ayağıma çok pis çelme taktı ve kendimi tepetaklak yerde serili buldum. Dizim parçalanmıştı ve en sevdiğim pantolonun dizi yırtılmıştı. Orada herkes bana gülerken birden kolumda bir el hissettim ve kafamı çevirmemle karşımda simsiyah saçları olan bir kız gördüm. Bana yardım etmişti evet herkes bana gülerken o gelip bana yardım etmişti. Beni kaldırdı ve güzelce bankın üzerine otutturdu. Ve o an konuşmaya başladı.
"Selam ben Aylin. Şey dizin çok acıyo mu?"
"Birazcık acıyor ama iyiyim teşekkür ederim Aylin benim adım da Yağmur. Tanıştığıma memnun oldum"
"Ben de çok memnun oldum Yağmur. Bundan sonra benim en yakın arkadaşım olur musun? Benim hiç arkadaşım yok."
"Benim de arkadaşım yok ve bence birbirimizin en yakın arkadaşı olabiliriz."
"Oleyy!"İşte böyle tanışmıştık ve o günden sonra hiç ayrılmadık. Şimdi de aynı üniversiteye gidiyorduk. Bir vakıf üniversitesiydi. Ben %80 burs kazandım. Aylin de %70. Durumlarımız iyi aslında. Annem hala hemşirelik yapıyordu. Ama aynı zamanda evde kendi yaptığı bir takım el yapımı ürünleri de İnternet sitesinden satıyordu. Aslında hobi olarak başladığı işi kâra çevirdi. Aylinin de babası bir inşaat firmasında çalışıyor. Annesi de anaokulu öğretmeni. Şimdi diyeceksiniz ki senin baban nerde? Benim aslında annem de babam da yok. Evet biraz kafa karıştırıcı ama öyle. Ben doğduğum gün annem ve babam olacak o ikisi beni hastanede bırakıp gitmişler ve beni de Yeliz annem almış hastaneden evine getirmiş. Bana annelik yapmış. Ona bu dünyada kimseye güvenmediğim kadar güvenirim ve severim çünkü tek yakınım o. Başka herhangi bir akrabam yok çünkü biyolojik ailemi hiç tanımadım ama tanımak isterdim. Bir gün onlarla tanışıp yüzlerine tükürmeyi çok isterdim. Onları bir gün bulup içimdeki tüm nefreti kusmak istiyorum.
Kahvaltı için salona indiğim sırada kapı çaldı ve hemen açtım. Karşımdaki simsiyah ve omuzlarındaki dümdüz saçlarıyla Aylindi. Her zamanki gibi çok özenmiş, makyajını yapmış, süslenmiş bir şekilde karşımda duruyordu. Ben ise karşısında pijamalarımlaydım. Beni öyle pijamalarla görünce "Sen ciddi misin Yağmur? Daha üstünü bile giyinmedin mi gerçekten?" dedi. Daha yeni uyanmıştım ve üzerimi değiştirmek için kahvaltı yapmam gerekiyordu çünkü zaten sakar bir insandım bir de üzerine üniversitenin ilk gün heyecanı gelince kesinlikle bir sakatlık çıkartırdım. Onu içeri aldım o sırada annem içeri girdi. Masaya oturduk ve kahvaltıya başladık.
"Yeliz teyze senin bu kızın tam bir sorumsuz. Saat kaç olmuş daha hanımefendi hazırlanmamış uyuşuk uyuşuk dolanıyor ortalıkta."
"Ahh yavrum bilmez miyim ben kızımı? Son 15 dakika kala giyinir çıkar her zaman da geç kalır her yere." Sanırım bir tık haklılardı. Bir tık.
"Tamam ya şimdi çıkar hazırlanırım. Siz de beni çekiştirmeye yer arıyorsunuz. Ayıp denen bir şey var ama." Üste çıkmam gerekiyordu.
"Neyse neyse şimdi seninle laf dalaşına giremeyeceğim Yağmur. Hadi çıkalım da hazırlayalım seni. Ayy kızım şaka gibi ama üniversiteli oluyoruz yeni ortamlar, yeni insanlar ve ve ve yeni aşklar uff ben şimdiden çok heyecanlandım." Bu kızın tek derdi eğlenceydi. Ama ona bulaşıp sabah sabah kendimi germeye hiç niyetim yoktu. Yukarı çıkarken girdiklerini incelemeye başladım. Siyah deri bir tayt üzerinde, içinde beyaz bir gömlek olan siyah süveteri vardı. Kafasında siyah denizci tipi bir şapka ve boynunda da 2-3 tane zincir vardı. Ayağına da kocaman postallarını giymişti ve ben bunu kapıyı ona açtığım zaman farketmiştim. Yoksa evimize ayakkabıyla girilmiyor yani yanlış anlamayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARSINTI
Teen FictionBir sarsıntının enkazı altında kalan bedenim değil ruhumdu. Ezilmişti ama hala yaşıyordu. Yaşıyordu ama işkence çekiyordu. Ruhum ordan çıkabilecek miydi? Onu kurtarabilecek miydim? Kendimi kurtarabilecek miydim?