Bölüm 5 - "Ürkek kedi yavrusu"

1.6K 16 6
                                    

Duyduğum sesle birlikte adeta olduğum yere çivilendim. Bu o olamazdı değil mi? Arkamı dönüp bakmaya bile cesaretim yoktu. İleriye doğru bir adım attım, dönüp bakacakmış gibi davranıp bir anda hızla koşmaya başladım. Dün gece olduğu gibi yine kaçıyordum. Okul bahçesini yarılamışken karnıma giren ağrı duraksamama neden olsa da okula girmeyi başarabilmiştim. Arkama bakarsam göz göze gelme ihtimalinin korkusuyla başımı yana bile çeviremiyordum. Koşarak medivenleri inip sola doğru koşmaya başladım. Zemin kata gelmiştim. Burası uzun bir koridordu ve üst katlara göre oldukça karanlıktı. Koridorun sonunda iki kapı görünüyordu. Oraya doğru yöneldim. Arkamdan gelen hızlı adım sesleri endişelenmeme neden oluyordu. Üstelik çok yorulmuştum. Gücümü bir kez daha toplamaya çalışarak hızlandım. İlk kapıya ulaştığımda kapının kolunu sertçe indirdim ama açılmadı. Lanet olsun ki kilitliydi. Arkadan gelen alaycı kahkahayı duyduğumda artık o olduğuna emindim. Vakit kaybetmeden diğer kapıyı denedim. Kapının açılmasıyla kendimi içeri attım. Burası çok karanlıktı. Nem ve küf karışımı iğrenç bir koku vardı. Gözlerimi kısıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Anladığımda ise burada olduğuma bir kez daha pişman oldum. Kazan dairesinde ne işim vardı? Nefes nefese kalmıştım ama korkum yorgunluğuma ağır basıyordu. Kapının yan tarafında üst üste duran kolileri zorlukla kapının arkasına ittim. Bu onu bir süre oyalardı. Şimdi saklanacak bir yer bulmam gerekiyordu. Odanın köşesine, iki büyük makinenin arasına doğru ilerledim. Sessiz ve yavaş adımlarla hareket ederken kapının zorlanmasıyla kendimi duvarın dibine attım. Beni bulmasından o kadar korkuyordum ki hızlanan kalbimin sesi bile duyulabilirdi. Arasında durduğum makinelerden ara sıra gürültülü sesler geliyordu. Bu sırada bol bol nefes alıp veriyordum. Sesler kesildiğinde ise nefesimi tekrar tutuyordum. Yaklaşan adım seslerini ve pürüzsüz çıkan sesini duyduğumda içimden bir ürperti geçti.

" Burada ne arıyorsun kedicik, fare avına mı çıktın yoksa?" alaycı sesi sinirlerimi germeye başlamıştı. Sonraki cümlesi ise korkumu bana tekrar hatırlattı.

"Dikkat et de avlanayım derken av olma." Resmen benimle eğleniyordu.

Garip bir şekilde hala güvende hissediyordum. Korkuyordum ama bana zarar vereceğini düşünmüyordum. Bu düşüncelerime kızarken yaklaşan adım sesleriyle duvarın dibine iyice sindim. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Birden önümde beliren ayaklarla ağzımdan çıkan tiz çığlığa engel olamadım. Başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda çarpık gülümsemesiyle bana bakıyordu.

"Beni rahat bırak. Git buradan!" diye bağırdım. Daha doğrusu bağırmaya çalıştım. Sesim titrediği için korkumu ele vermişti. O ise hala gülerek bana bakıyordu.

"Tabii giderim." deyip gülümsemesini genişletti. Arkasını döndüğünde 'ne yani bu muydu?' diye düşünmekten kendimi alamadım. Bir anda topuklarının üstünde döndü ve muzip bir ifadeyle

"Ama öncelikle seninle yarım kalan bir hesabımız var öyle değil mi küçük pisi pisi?" dedi.

Nefesimi hızla dışarı verdim ve ayağa kalktım. Şimdi konuşma sırası bendeydi.

"Birincisi bana kedicik demeyi kes. Bana lakap takamazsın. İkincisi yarım kalan bir hesabımız falan yok. Bir daha yanıma yaklaşma yoksa" tam duraksamıştım ki araya girip

"Yoksa ne olur?" dedi. Çok eğleniyor gibi görünüyordu. Benimle daha fazla eğlenmesine izin veremezdim.

"Yoksa ne olur biliyor musun?" Elimi yumruk yapıp havaya kaldırdım.

"Yoksa bu yumruğu suratının ortasına yersin."

Ah tebrik ederim Meyra. Çok etkileyiciydi gerçekten.

Bir anda uzanıp hala havada olan elimi bileğimden tuttu ve arkama doğru kıvırdı. Beni ters çevirip yüzümü duvara dayadı. Şimdi duvar ve onun arasında sıkışıp kalmıştım işte. Sıcak nefesini bir kez daha kulağımın arkasında hissettiğimde korku tüm bedenimi esir aldı.

KedicikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin