"ayrılmak"

220 11 18
                                    




emine aşağı indiğinde, dışarı çıkmadan önce bahçeye baktı ve haşmet'in kendisine baktığını gördü, bir an göz göze geldiler, biri diğerinin bir şey söylemesini istedi ve barıştılar , ama kimse yaptı. bir saniye sonra emine gözlerini hasmet'ten uzaklaştırdı ve evden çıktı, arabaya gitti, içine oturdu ve orhan'a hareket etmesini söyledi.

emine pencereden dışarı bakıyordu, yanıldığına ve hasmet'in haklı olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyordu, sadece kendisi ve ömür için endişeliydi ,ama sonra onunla tipin ölmesinden nasıl bahsettiğini ve elini nasıl tuttuğunu hatırladı, Bir şey olduğunda birlikte sakin bir şekilde konuşamazlarsa, sadece söylediklerini yapması evlilik değildir, kalması için bir şart koydu.

tüm bunlardan sonra göğsünde bir baskı hissetti, bu yüzden pencereyi açtı ve derin bir nefes aldı. Orhan ona arabanın aynasından baktı, çok üzgün görünüyordu ve ağlamak zorunda kalsa bile ağlamayacağını biliyordu ve sordu,

Orhan: abla, iyi misin? istersen arabayı yolun kenarında durdurabilirim

Emine: gerek yok, sadece evime gitmek istiyorum

emine evine varırlar orhan çantaları alıp eve girerken emine arabadan indi emine önce tipi'nin öldüğü yere baktı sonra onu nasıl tuttuğunu hatırladı sonra eve baktı orhan çıkıp sordu eğer bir şey isterse, o yüzden başıyla hayır işareti yaptı ve eve girdi, kapıyı arkasından kapadı.

geri gelmemesine sevindiği ev geldi, tipi cenazesinden geldiği gün aynı hissetti, içinde hiçbiri olmayan sakin, karanlık bir ev, korkunç bir duyguydu ama bu konuda hiçbir şey yapamadı, bu yüzden odasına gitti bir duş aldı ve yatağına uzandı.

kendi kendine söylüyordu "İyi ki ben alışmadan böyle olmuş" ama içinde haşmet'i özlemişti.

———-

hasmet omur ve behzat yemek masasında oturmuş orada yemek yiyorlar, yemeği kaşıkla hareket ettiriyorlar, gerçekten yemeden, omur çok geç olmadan yaman'ı anlatması gerektiğini ama nasıl anlatacağını bilemiyordu, hasmet'e baktı ve konuşmaya başlamak istedi ama o başlamadan hasmet kalktı ve odasına gitti, sadece omur ve behzat kaldı

Behzat: bir şeyler yapmalıyız onları öyle bırakamayız

Ömür: biliyorum

Behzat: çünkü ikisinden birinin diğerinden daha inatçı olduğunu biliyoruz. eğer hiçbir şey yapmazsak bir daha asla bir araya gelemeyecekler

Ömür olanlardan suçluluk duydu ve her şeyin onun suçu olduğunu hissetti

Ömür: behzat sana bir şey söylemem lazım ama sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ve Haşmet abi nasıl anlatıcam daha zor

Behzat: bu söylemesi zor şey nedir

Ömür: şey.... mmm......

Behzat: ömür hadi söylesene

Ömür: bugün ne olduysa emine abla suçu değildi, benim hatamdı

Behzat: nasıl yani , anlamadım, seninle ne alakası var?

omur, behzat'a yaman'la ilgili her şeyi lokantada olanları anlatmış, emine'nin kimseye anlatmasını nasıl engellediğini.

omur bitirdikten sonra aşağı baktı behzat ona öfkeyle bakıyordu konuşacakken haşmet'in arkalarında durduğunu görmüş, yüzünden her şeyi duyduğu belliydi.

Behzat: abi

omur hasmet'in arkasında olduğunu anladı hasmet'e bakmak için en yavaş döndü

Ömür: abi, ben.....

hasmet elini dur işareti gibi tutarak sözünü kesti, sonra tekrar yukarı çıktı, odasına girdi ve kapıyı kapattı.

Neye kızacağını, ablasının ona söylemeden aylarca biriyle çıktığını ya da bu kişinin onun düşmanı olduğunu, şimdi Omur'u binlerce kez öldürebileceğini bilmiyordu. ya da emine'nin olup bitenler hakkında yalan söylemesi ya da emine hiçbir şey yapmadığı halde suçunu üstlenirken emine'ye bağırması.

yatağa oturdu ve yatağın boş tarafına baktı, gerçekten emine'yi özlemişti ve yaşananların çok fazla olduğunun farkındaydı ama asla yanına gidip özür dilemeyecekti ve artık emine'nin öyle olmadığını biliyordu' Onun da suçu yok, o yüzden emine de gelip özür dilemeyecek.

komodinin çekmecesini açar, vurulduğunda emine'nin koluna bağladığı atkıyı görmüş, saklamıştır. aldı ve biraz gülümsedi o gün vurulmasına rağmen gerçekten güzel bir gündü, o gün ona evlenme teklif etti.

——————-

sabah geldi, emine aynanın karşısında kendini hazırlıyordu, kendine bakarken hasmet'in nikah günü tam da bu yere gelip ona nasıl sarıldığını hatırladı. aynadan uzaklaştı ve kapı zili çaldığında merdivenlerden aşağı indi, kapıyı açmaya gitti ve kapıda behzatı buldu.

emine gülerken konuşuyordu behzatı görünce sevindi

Emine: Behzat

Behzat: abla, günaydın

Emine: günaydın, Gir içeri, kahve veya kahvaltı

Behzat: Bir fincan kahve ile konuşmayı tercih ederim

Emine: sen otur ben kahve yapayım

emine kahveyi yaptıktan sonra elinde tepsiyle geldi ikiside fincanları alıp oturdu

Behzat: bu ne güzellik böyle abla, eğer Haşmet abi ,seni böyle dışarıda görse kesinlikle kıskanır, nereye gidiyorsun?

Emine: başlama bile adını duymak istemiyorum

Behzat: bir şey demiyorum, ama soruma cevap vermedin

Emine: Biriyle iş için bir toplantı yapacağım, onun mekan gediyorum

Behzat: neden sen onun mekan gidiyosun?

Emine: bana sordu ve ben de kabul ettim, bu neden bir sorun?

Behzat: Çünkü...

Emine:çünkü ben kadın, ve Haşmet karısı, öyle değil mi?

Behzat: öyle değil tapıki ,ben sadece senin için endişeleniyorum

Emine: tamam Behzat tamam

Behzat: o zaman ben gideyim seni geciktirmeme

Emine: ama tekrar gel

Behzat: belki sen gelirsin

Emine: deneme beli

behzat kapıdan çıkacakken tekrar emine'e döndü

Behzat: emine abla bak yalnız olduğunu sanma abimden ayrılsan da ben hala burdayım ömür da, ne zaman konuşacak bir kardeşe ihtiyacın olursa ben senin kardeşinim unutma, tamam? .. ve hatta ben onun kardeşiyim ama ne olursa olsun unutma ben senin yanındayım

emine bunu behzat'tan duyunca çok mutlu oldu ve yanında biri olduğunu ve onu duyacak bir kardeşin her ihtiyacı olduğunda yanında olacağını

ona sarıldı ve dedi ki ,gözünden bir damla yaş düştü ve sıcaklıkta hissettim aynı anda çok üzgün ve mutluydu

Emine: biliyorum ,biliyorum kardeşim

İntikam yoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin