"Rüyalar bize bazen hayattan kurtuluş sağlar. Onlar dünyanın ardındaki güneş ışıklarıdır."/Jón Kalman Stefánsson
Gözlerine inanamıyordu Hevi, bu kız evet bu kız gece rüyasında gördüğü kızdı. Ama o da o'nu görene kadar hatırlamamıştı rüyasını. Belki o'nu hiç görmeseydi, hiç hatırlamayacaktı. Herkes gibi. Böyle bir şey mümkün değildi aslında, yazılmış olan olacaktı. Yazgısından kaçamazdı.
Selim: Pişt, gelsene buraya. Hadi hoca kızacak.
Hevi kafasını sallar, dalgın bir şekilde. Selim'in yanına oturur.
Selim: Sonunda gelebildin, Hevi Bey..
Hevi: Evet..
Selim: Geç kaldın yine?
Hevi: Evet..
Selim: Evet, evet.. Neyin var senin?
Hevi: Ha, şey. Yok, yok bir şey. Telaşlandım biraz geç kalınca, ne dediğimi bilmiyorum ben.
Selim: Belli. Bak işte yeni kız, adı da Rüya'ymış..
Hevi: Evet..
Selim: Hevi, canım sıkılmaya başlıyor bak.
Hevi: Kusura bakma, iyi değilim ben'
Selim: Evet, güzel şarkı. Sen dinler miydin bunu ya?
Hevi: Hı, ney?
Selim: Yok bir şey. Ne diyordum ben? Ha, işte o kız.
Hevi: Niye en arkaya oturmuş ki? Tek başına bir de..
Selim: E yeni geldi kız, utanıyordur herhalde. Kolay değil, yeni bir ortama alışmak. Hele ki sonradan giriyorsan.
Hevi: Doğru.
Gelelim Rüya'ya. Kahverengi gözleri olan, bir altmış boylarında, zayıf , kâhkül şeklinde kahverengi saçları olan bir kızdı. İnsanlarla pek fazla konuşmaz, zamanının çoğunu evde kendi odasında geçirirdi. Bazen kitap okur bazen resim yapar bazen de müzik dinlerdi. Kendini içeriye olanca gücüyle kapatmıştı. Neden acaba?
Zil çalar, teneffüs başlar. Sınıfta kimse kalmaz, Rüya ile Hevi dışında.. Hevi zaten o'nu artık bırakamazdı ki. İstese de istemese de. Uzaktan Rüya'yı izlemeye başladı. Kitap okuyordu. Yanına gitti, konuşması lazımdı.
Hevi: Selam.
Rüya afallar, şaşırır ama pek belli etmemeye çalışır.
Rüya: Şey, selam..
Hevi: Ne okuyorsun?
Rüya: Ben mi? Iıım şey, Turgenyev'in "Rüya"sını.
Hevi: Aaa hiç duymadım, konusu neymiş ki?
Rüya: Biri bir rüya görmeye başlıyor ve sonrasında da onun peşine düşüyor işte.
Hevi: Tuhafmış. Nasıl gidiyor bari? Bulabiliyor mu bir şeyler?
Rüya: Bilmiyorum dediğin gibi tuhaf bir kitap. Bulmaya başladı bir şeyler. Mutlu mu bitecek hiçbir fikrim yok.. Şey, sen okuyor musun bir şeyler peki?
Hevi: Yani, bazen. En son "Kral Oidipus"u okumuştum, Sophokles'ten.
Rüya: O nasılmış?
Hevi: Yazgı ile ilgili. Bir kehanet ortaya çıkıyor ve gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Yoksa işin sonu felaketle sonuçlanacak.
Rüya: Huh, kötüymüş. Nasıl bitiyor bari? Umarım mutludur..
Hevi: Spoiler olur ama?
Rüya: Olsun.
Hevi: İyi, peki. Spoiler vermeden bir cümlede söyleyeyim bari. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, yazılana engel olamıyorlar. Yazgı işte..
Rüya: Of, neden klasikler hiç mutlu bitmez?
Hevi: Klasik olduklarındandır belki de..
Rüya: Olabilir..
Hevi: Şey, istersen çıkışta beraber gidebiliriz. Yabancısın buralara galiba, sen de istersen tabii.
Rüya: Şey, olur elbette..
Hevi: O zaman çıkışta görüşürüz, ders başlayacak.
Rüya: Görüşürüz..
Böylelikle Rüya ile Hevi tanışmış oldu, ilk defa? Bilmiyorlardı ki aslında her şeyin başlangıcı ve sonu buradan doğacaktı. Ellerinde değildi ama, olması gerekliydi. Olacaktı da.
Selim: Neden dışarı gelmedin ya, masa tenisi oynamıştık ne güzel. Ben kazandım!!
Hevi: Sevindim, hiç hâlim yok. Kusura bakma lütfen.
Selim: Yok canım, neden kusura bakayım. Çıkışta beraberiz değil mi?
Hevi: Şey, aslında yeni gelen kız, Rüya ile beraber gidecektim ama.. Buraları bilmiyordur şimdi o, yalnız gitmesin..
Selim: Öyle midir Hevi Bey? İyi, peki madem. Ben gideyim yalnız başıma..
Hevi: Özür dilerim ama ne yapayım.
Selim: Tamam, tamam. Haklısın. Kız yeni gelmiş yardımcı ol. Kıskanmaya başlıyorum haberin olsun ama hehe.
Dershane biter, Rüya ile Hevi birlikte yürümeye başlarlar. Etraf çiçekler ve çimenlerle doludur. Akşam olmasına az kalmıştır. İkisi de konuşmadan bir müddet yürürler. Hevi sessizliği bozmak için konuşmayı başlatır.
Hevi: Gün batımı çok güzel, değil mi?
Rüya utanarak;
Rüya: Evet, öyle. Gökyüzünün rengi insanın ruhuna huzur veriyor. Özellikle gün batımında.
Hevi: Sever misin, izlemeyi?
Rüya: Evet.. ama ben pek izlemem aslında.
Hevi: Neden?
Rüya: Bilmem, tek başıma, dışarıda. Pek çıkmıyorum bu saatlerde galiba.
Hevi: Anladım..
Rüya: Şey, geldik. Şurası benim evim işte..
Hevi: Gerçekten mi, bizim eve çok yakınmış. Bizimki de hemen karşısında.
Rüya gülümser.
Rüya: Biz tanışmadık ama.. Rüya ben..
Hevi: Hevi ben de, biraz tuhaf bir isim ama.. Dedemin ismiymiş.
Rüya: Yok, hiç de tuhaf değil bence. Hoş bence, happy gibi. Söylemesi de duyması da şirin geldi bana. Ne demekmiş acaba?
Rüya'nın annesi seslenir.
Rüya: Gitmem gerek, görüşürüz!!
Hevi: Görüşürüz, Rüya..
Rüya eve girer, bir yandan mutlu ama bir yandan da tuhaf hissederek. Annesi yanındakinin kim olduğunu sorar ama cevap bile vermeden kendisini odasına atar. Kapıyı kilitler.
Rüya: Nasıl olabilir ki bu? Hiç normal değil. Bu çocuk, gece gördüğüm çocuk..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazgı
RomanceHevi on ikinci sınıfta üniversiteye hazırlanan bir gençtir. Bir sabah gördüğü rüya'nın etkisiyle tuhaf bir şekilde uyanır. Sınıflarına gelen yeni bir kız ile aralarında mistik bir bağ olduğunu fark eder ama bilmediği bir şey vardır..