-prologue-

352 26 66
                                    


iyi okumalar

Bizim için yetişkinlere göre hayatımızın başlarındayken, her şeyi deli dolu yaşadığımız o zamanlarda, herkese iyi anlaşırken ancak sadece belirli kişilerle arkadaş olduğumuz bir dönemde tanıdık birbirimizi.

Hayat çok hızlı akıp gidiyordu, bir günümüz bir günümüzü tutmuyordu ve biz neyi ne zaman yapacağı belli olmayan gençlerdik.

İşte tam da öyle bir zamanın içindeyken, aynanın karşısında donuk bakışlarımla izliyordum kendimi. Saçım başım dağılmış, yüzümün rengi atmıştı ve bunların hiç birisi umurumda değildi. Umurumda olan tek şey, saatler önce hayatımın en saçma haberini almamı sağlayan elimde tuttuğum ince uzun beyaz çubukta ki çift çizgiydi.

Defalarca bakmıştım, defalarca tekrar tekrar denemiştim ancak ne olursa olsun sonuç yine çift çizgi çıkıyordu.

Çift çizgi demek hamilesin demekti, bir bebek demekti. Hayatımızın mahvolması demekti.

"Siktir," ellerim titrerken çubuğu diğerlerinin yanına çöpe attım. Çeşmeyi açıp elimi yüzümü defalarca yıkarken aklımda olur olmadık senaryolar dönüyordu.

Henüz daha yirmi bir yaşında birisiydim, ne elimde mesleğim vardı ne de götü başı dağıtmak dışında bir hayat tecrübem. Henüz daha kendime bile bakamazken hayatıma almam gereken, almamız gereken ufacık bir şey vardı.

Olmamalıydı. Bu gerçekten olmamalıydı.

"Sewan, çıkmayı düşünüyor musun? Altıma işeyeceğim lan!" kapının ardından gelen ses ile aynada ki yansımam ile son kez göz göze gelip kilitli kapıyı açıp çıktım. Kapının ardında duran ev arkadaşlarımdan birisi olan Haechan ise hızlıca girdi içeriye.

Karma karışıktım, aklımı kaybettiğimi düşünüyordum ve bu düşündükçe delirmeme neden olan şey beni mahvediyordu.

"Öldün sandım be," koltuğa yayılmış eline doladığı saç tutamı ile televizyonu izleyen Haneul beni süzdü bir süre ancak onu bile umursamadan daha fazla taşıyamadığım bedenimi koltuğa bıraktım.

Emindim, yemin ederim ki hayatımız mahvolacaktı. Bir tek benim değil, bu evin içinde bulunan ve arkadaşım dediğim herkes için geçerliydi bu. Mahvolacaktık.

"Sıçtım ben, bittim." ellerimi saçlarıma geçirip canımı yakarak asıldığımda Haneul ciddi olduğumu anlamış olacak ki oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. "Ne oldu? Ne sıçması, ne bitmesi Sewan?" bakışlarımı yüzüne diktim. Nasıl söyleyecektim ki?

Üniversitenin ilk senesinden beridir deli divane aşık olduğum, aşık olmakla kalmayıp her boku birlikte yaptığım adamdan hamile kalmıştım. Herkesi geçtim, ben bu durumu ona ve aileme nasıl açacaktım hiç bir fikrim yoktu ve oturup günlerce ağlamak istiyordum.

Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki içeriden gelen çığlık sesi ile yerimizde sıçradık ikimiz de. Haechan nefes nefese kalmış bir şekilde kocaman açtığı gözleri ile elinde tuttuğu testleri salladı. Ellerimle yüzümü kapatıp derince ofladım. Gerçek anlamda sıçmıştım.

"Bunlar ne! Hanginiz hamile ulan?" dibimize kadar girip elinde ki testleri salladı, artık midemin ağzıma geldiğini hissediyordum. "Ciddi olamazsın," Haneul'un gözlerinin içine bakarak zorlukla yutkundum. Titreyen ellerimi bir kez daha saçlarım arasından geçirdiğim sırada ikisi de bana hayalet görmüş gibi bakıyorlardı.

young life° lee jenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin