Bölüm 2: Rüzgâr

263 25 133
                                    

...

"Neredeydin Kagami?"

Annemin soğuk sesi kulaklarıma ulaştığında, kollarımı göğsümde bağlayıp, "Bu seni neden bu kadar çok ilgilendiriyor?" diye sordum. Tam gözlerimin içine bakarak, "Bu özgüven nereden geliyor?" diye sordu kaşlarını çatarken. "Ben senin annenim Kagami, senin için en iyisi diliyorum. Sen Kagami Tsurugi'sin, disiplinli bir hayatın olmalı. Tsurugi ailesine uygun davranmalısın." diye sözde haklılığını dile getirdi.

"Benim annem olman, benim hayatımı yöneteceğin anlamına gelmez."

"Ve Tsurugi ailesi özgürlüğe karşıysa, Tsurugi ailesine uygun davranmayı reddediyorum."

Arkamı dönüp; omzumun üzerinden son bir kez ona bakıp, adımlarımı odama doğru çevirdim.

Kendimi yatağa atıp, kot cekedimin cebinden telefonumu çıkardım. Kafamın daha fazla karışmaması için annemle olan saçma meselemizi bir kenara attım. Mesajlaşma kutusuna girip Adrien'a yazmaya başladım.

Adrien, neler oluyor bilmiyorum ama içimden bir ses "hiç iyi şeyler olmuyor" diyor. Bugün neden gelmedin? Félix'in orada ne işi vardı, başına bir şey mi geldi? Beni aradığında sesin hiç iyi gelmiyordu, bir şeyler oldu da sen bana mı anlatacaktın? Kafam çok karıştı. Lütfen bir şeyler yaz.

Telefonu kapatıp, kafamı yastığa bastırdım.

"Ne bekliyordun aptal?"

"Seni çağırdı ve sen o seni unutmadı diye mutlu oldun. Unuttu."

"Aptal aşık...."

"Adrien seni unuttu!"

"Duygularını bir kenara atmazsan, böyle acı çekersin aptal."

"Aptal ben... Aptal Kagami..."

Boğuk sesim kulaklarıma ulaştığında ne kadar acınası bir halde olduğumu fark ettim. Kafamı yastığa daha çok bastırmamla kendimi ay ışığının tam yüzüme çarptığı, kumların üzerinde buldum. Çok soğuktu. Kollarımı kendime sardığımda üzerimde hiçbir şey olmadığını fark ettim. Çırılçıplak bacaklarım ayakta durmamı zorlaştırırken, kafamı kaldırıp havaya baktım. Etraf karanlıktı, hava soğuktu. Yıldızlar bile bu gece bizi terk etmişti. Ay ile yalnız başıma kalmıştım. Bir ses tam kulağımın içine fısıldadı.

"O, ay."

"Bu da sensin."

"Çırılçıplak."

"Hiçbir koruması olmayan."

"Kızarmış yanaklarını bile saklayamayan, duyguların apaçık ortada olan."

"Onun karşısında savunmasız kalıyorsun."

Rüzgar, yanaklarımdan akan gözyaşlarımı sildi.

"Gözyaşlarını saklayamayan birine dönüşüyorsun."

O gün gözlerimin önünde canlandığında,"Yemin ederim sadece bir kere oldu!" diye bağırdım.

~~~

"Neden bana değer vermiyorsun Adrien?" diye sordu kaşlarını çatarken.

"Saçmalama Kagami, tabii ki sana değer veriyorum." diye karşı çıktı genç adam.

"Senin için neyim Adrien?" dedi sevdiği adamın karşısında artık gözyaşlarını tutamazken. Bir damla yaş kızın çenesinden boynuna doğru süzülürken, genç adam gördüğü görüntünün verdiği şaşkınlıkla dudakları araladı ve gözlerini kocaman  bir halde kıza bakakaldı."Kagami," dedi çaresizlik içinde.

Parmaklarını dudaklarına bastırdı, hiçbir hıçkırığını duysun istemedi. Gözyaşlarını saklamak istedi, arkasını dönüp kaçmak istedi. Hiçbirini yapamadı, olduğu yerde kaldı. Genç adam daha fazla dayanamadı ve sarıldı kalbini kırdığı genç kıza. Ellerini sımsıkı sardı kızın beline. "Özür dilerim... Kalbini kırmak istemedim Kagami..."

"Beni sevmiyor musun Adrien?" dedi gözyaşları içinde.

Adamın kolları arasından kurtulmaya çalışırken, en az adamın kalbini yaraladığı kadar kendi kalbini de yaralayan o cümleleri kurdu.

"Eğer beni sevmiyorsan bana umut verme! Bir şeyleri netleştir artık, seviyor musun sevmiyor musun? Bu, benim daha çok kalbimi kırmaktan başka hiçbir şey yapmıyor!"

Adam daha sıkı sarıldı, genç kız daha çok ağladı.

O gün, Kagami Tsurugi ilk defa birinin kolları arasında ağlama hissini öğrendi.

~~~

"Ben de insanım!"

"Ben de kırılabilirim, ağlayabilirim!"

"Ne var ilk defa birinin karşısında ağladıysam?"

Rüzgar tenime çarptı. Rüzgar; yanağımı okşadı, rüzgar bana tokat attı.

Rüzgar, insana dönüştü. Sarı saçları belirginleşti ilk önce, sonra da yemyeşil gözleri. Kolları, bacakları... Hepsi bir toz bulutundan, gerçekliğe döndü.

Rüzgar tekrardan yanağımı okşadı.

"Sen Kagami Tsurugi'sin. Hani hiç kimseye duygularını göstermeme yemini eden."

Rüzgar, kollarını belime sardı.

"Ağlamak sana hiç yakışmıyor sahte çillim..." diye fısıldadı kulağıma. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, "Duygularını belli etme, sakla! Hatırlıyor musun... verdiğin sözü?" diye mırıldandı tehdit edermişcesine.

"Daha çok acı çekeceksin." dedi.

Kafamı sol tarafa çevirdim, ona bakmak istemedim.

Gerçeklerle yüzleşmek istemedim.

Sertçe çenemi tutup beni gözlerinin içine sabitledi. "Acı çekmeni istemiyorum." dedi.

"Hatırlıyor musun?"

Ben cevap vermeyince,"Hatırlıyor musun o günü!" diye bağırdı.

İrkilerek, bakışlarımı ondan kaçırdım. O ise,"Her zaman duygularımı saklayacağım, hiçbirine ulaşamayacaksın, demiştin." dedi, beni korkutmuş olması umrunda bile değilken.

"Hatırladın mı sahte çillim?" dedi alnını alnıma yaslarken.

"Duygularını belli etme sahte çilli, ama ben onlara yine de ulaşacağım, demiştim."

"Ulaştım." dedi en sinir bozucu gülümsemesini yüzüne yerleştirirken. "Şu an duygularını görebiliyorum."

~~~~

"Görürsün aptal, asla onlara ulaşamayacaksın."

"Ulaşacağım Tsurugi, ben Félix Graham de Vanily'sem ulaşacağım."

"Güneşin içine atlayacağını söylüyorsun."

"Atlayacağım."

"Bundan ne getirin olabilir ki? Neden bu kadar inat ediyorsun?"

Gözlerini kısa bir süre kaçırdı genç kızdan. Derin bir nefes aldı ve, "Seni öpeceğim." dedi çekinerek.

O gün, Félix Graham de Vanily ilk defa bir şeyi söylemekten çekinmişti.

"Asla yapamayacağın için dert etmiyorum."

"Söz mü?"

"Söz, söz." dedi onu başından savarmışcasına.

~~~

"Ödülümü alabilir miyim?" dedi ve dudaklarını, dudaklarıma yaklaştırdı.

Nefesi, nefesime çarparken bunun bir kabus olması için Tanrı'ya yalvardım.
______________

- Çok güzel yerde bitirdim değil mi?^^

where are you darling :: féligamiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin