Nefesi dudaklarıma çarptı, gözlerini kapadı. Yavaş yavaş yaklaştı, dudaklarıma. Bir an tereddüt etti, gözlerini açtı. Benden uzaklaşmak isetermişcesine; belimdeki ellerini gevşetti, gözlerimin içine bakmadan arkasını döndü."Yapamam..." diye mırıldandı titreyen sesine rağmen. Ellerini şakaklarına götürdü ve bir süre öyle kaldı. Onun konuşmayacağını anladığımda, "Neden?"diye sordum. Açıkçası şaşırmıştım, Tanrı aşkına biraz önce beni öpmek için deliren Félix nereye gitmişti?
Arkasını döndü. Gözlerimi içine baktı, baktı... Sadece izledi. Birkaç dakika sonra başını yere eğip, adımlarını bana doğru atmaya başladı.
"Yapabilirim, yapabilirim. Sonuçta duygularını gördüm, sadece bir söz. Evet, söz için." dedi kendi kendine.
Gözlerime bakmakdan, gözlerini kapattı ve çatılı kaşlarını serbest bıraktı. Ellerini nazikçe yanaklarıma yerleştirdi. Rüzgârın hafif esintisi, Félix sayesinde bana gelmezken onu hafifçe itekledim. Üşümek, rüzgarı tenimde hissetmek istedim. Ama o izin vermedi. "Hani yapamazdın?" dedim gülümserken. Beni kendine çekip, kafasını kafama yasladı. O saçlarımı kokladı, bense onun daha önce hiç tatmadığım o güzel kokusunda gözlerimi kapattım.
"Bana kızar mıydın?" diye mırıldandı.
"Seni öpsem... Bana kızar mıydın Kagami?"
"Hayır." dediğimde cevabım netti.
"Kızmaz mıydın?" dedi çocuksu bir heyecanla.
"Beni yakaladın, kopya."
"Duygularımı gördün," derin bir nefes aldım, "...bu yüzden kızamam." diye mırıldandım.
"O gün beni başından savmak için söz verdin, değil mi?" dedi gözlerini gözlerime sabitlerken.
Gözlerindeki hayal kırıklığını görmemek için her şeyimi verebilirdim.
"Gerçekten istemiyorsun..." diye mırıldandı çaresizlik içinde.
"Seni öpmemi istemiyorsun..." dedi; kollarını gevşetip, benden uzaklaşmaya çalıştığında.
"İstemiyorsun..." dediğinde şaşırmış gibiydi.
Daha çok, gerçeklerle yüzleşiyor gibiydi.
Félix Graham de Vanily gibi birinin beni öpmesini istememe inanması tam bir aptallıktı.
Kafasını ellerinin arasına alıp, "İstemiyorsun, istemiyorsun..." diye sayıklamaya başladı.Kumların üzerine çöküp; dizlerini kendine çektiğinde,"Bana ne yaptın!" diye bağırdı.
"Ben bir şey yapmadım!" dedim kaşlarım havaya kalkarken. Ne yani şimdi de suçlu ben miydim?
"Yaptın! Acı çekmemin tek sebebi sensin!" Duraksadı,"Hayır, hayır... Sen değilsin, benim, benim..." dedi.
"Olmamalıydı, olmamalıydı."
"Böyle olmamalıydı!"
Félix'in çığlıkları zihnimin içinde dönerken, bedenim ben istemeden hareket etti. Elimi onun omzuna koyduğumda bana, sanki onu taciz etmişim gibi baktı. Elimi iteklediğinde, kollarını kendine sardı.
"Bunlar olmamalıydı, şu an bunu yaşamıyor olmamız gerekiyordu!" dedi acı içinde kıvranırken.
Yanaklarımdan akan yaşlar beni gerçekliğe döndürdüğünde, bunun sadece zihnimin bir oyunu olduğunu anladım.
Derin nefesler alarak kendime gelmeye çalıştığımda; bakışlarım, odaya dolan ay ışığına takıldı.
Bu nasıl bir tür kâbustu?
Hafifçe doğruldum ve telefonumu elime aldım. Adrien'dan gelen mesaj yüzümdeki gülümsemeyi genişletirken, zaman kaybetmeden mesaja tıkladım.
Hiç değişmemişsin, ispiyoncu Kagami.
"Bay Gabriel, Félix Adrien'a çelme taktı." "Bay Bourgeois, Félix kızınız Chloé'nin kafasına top attı." Bla bla...Söylesene Kagami, neden Chloé benim kafama top attığında, Bay Bourgeois'a ispiyonlamadın? Kırıldım...
Mesajı okumayı bitirdiğim an, telefonu duvara fırlattım.
_________
-Kagami'nin Chloé'yi Bayan Bourgeois yerine Bay Bourgeois'a ispiyonlaması peki... Şerefsiz Audrey!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where are you darling :: féligami
FanficSaçların çok güzel. Onlara dokunmak nasıl bir his, Kagami? Yumuşak mılar? Parmaklarımı geçirsem; oynasam saçlarınla, izin verir miydin? Gözlerin çok güzel. Onlara bakmak harika bir his. Sana sonsuza kadar bakmama izin verir miydin? Dudakların çok gü...