13-15 Şubat.

120 9 0
                                    

-11&12 Şubat - Cumartesiyi Pazartesiye Bağlayan Gece-

"Yalvardınız o kadar gel gel diye, düştüğüm hale bak!" Minho, kucağındaki bedeni saran kollarını sıkılaştırırken bir yandan da önüne oturan arkadaşlarına söyleniyordu. Şikayetlerini milyonuncu defa belirtiyordu, kimsenin onu umursadığı yoktu ama yine de duraklayıp bulunduğu pozisyonu beyninin algılamasını istemiyordu hiç. Kendini bir şeylerle meşgul etmeliydi.

Karşısındaki koltukta oturan arkadaşı, köpek suratlı olan değil de şu ortalama bir sırık kadar uzun olan, ellerini dalgalı saçlarından geçirdi konuşmadan hemen önce. "Ne bilelim abi böyle şeylerden hoşlandığını? Hani bir doktora falan götürürduk bilsek."

Yüzü kadar kalbi de köpekleşmiş olan katıldı yanındakine direkt. "Hapishanede çürümeyi hak ediyor bence, hasta manyak."

"Şu durumdan bir kurtulayım var ya ikinizi de halı yapacağım yeni pratik odama. Ben de Minho'ysam-"

Başının hemen yanında avcunu da dinlendiren beden, minicik yumruğuyla vurdu Minho'nun göğsüne. "Yüksek sesle konuşma, uyuyamıyorum."

"Kalk o zaman. Kucağımda uyu diyen bendim sanki." Sıkıntıyla yanıtladı onu Minho, yine de sesinin düzeyini düşürmüştü.

"Evi yanmış bunun!" Dalgalı saç konuştu yine (hangi dakika susmuştu ki gerçi), sağ eliyle oynarken bileğine taktığı bileklik ses çıkardı. "En çok evi yanının Ten olduğunu sanıyordum ama-"

"Bu kadar istiyorsanız memnuniyetle yakarım ben sizi, sormanıza bile gerek yok." En sahte gülümsemesini yerleştirdi yüzüne Minho.

Bakın, Minho bu durumdan kesinlikle memnun değildi, yanlış anlaşılmasın sakın. Sadece yaptığı her iyilik gibi bu da elinde patlamıştı! Küçük beden nereden baksanız yarım saattir kolları arasındaydı ancak bir kere bile, az önceki uyarıyı saymazsak, kıpırdamamıştı. Düzenle nefes alıp vermesi yüzünden gözlerine düşen saç telleri havalanıyor, arada bir yüzünün kırışmasına sebep oluyordu. Saçları gıdıklıyor olmalıydı.

Minho bir saniye bile düşünmeden çocuğun beline sardığı sağ elini çözdü, yüzüne götürdü. Tutamları dikkatle aldı gözlerinin üzerinden, alnının açılmasını sağladı.

Parmak uçları yanmaya başlayınca çabucak geri çekti kendini, stresle bacağını kaşıdı hızlı hızlı. Aldığı tepki gerçek miydi yoksa hayal mi? Çocuk sahiden ona ufak da olsa bir gülümseme mi vermişti?

Lanet olsun ki Han Jisung, hem minik gülümsemeleriyle hem de uyku sersemi gözleriyle aşırı derecede güzeldi.

Jungwoo ve Seungmin yüksek sesle kahkaha atarken koruma içgüdüsüyle elini Jisung'un beline geri sardı Minho, biraz daha sıkıştırdı tutuşunu. Düşünülenin aksine bu, mutsuz etmedi Jisung'u, hayır, başını hevesle yukarıya uzatmasına ve az önceki gülümsemesini büyütmesine sebep oldu sadece. Yüzü boynuna dayalı olduğundan kimse ifadesini görememişti.

"Chris, abi gel al şu arkadaşını, bak olay falan çıkacak!"

Hedefini tamamen bambaşka bir yöne, dışarıdan karartılmış camların önünde aşağıyı gözetleyen arkadaşına çevirdi. Bang Chan, Rafael'e gelip bu minik odaya yerleştikleri ilk saatlerde kafasını dağıtmak için her şeyi yapabilir vaziyetteydi ama ne zaman ki Minho, bir şekilde bara girebilmeş kediyi sevmek için aşağı inip Han Jisung'la çıkmıştı, Chan da o anda tüm amacından vazgeçip camdan bakmaya başlamıştı.

masterpiece - nct&skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin